9 Nisan 2008 00:00
UFUK
GÜNÜN YAZILARI
Başbakan Erdoğan, dün partisinin grubunda yaptığı konuşmada, partisi hakkında açılan kapatma davasını değerlendirirken, Kavganın, gerilimin, öfkenin tarafı olmadık, değiliz. dedi. Bu sözü duyunca, Erdoğanın, geçtiğimiz şubat ayında kendisini öfkeli tavırlarından ötürü eleştirenlere verdiği şu yanıtı hatırlamamak elde değil: Öfke bir hitabet sanatıdır.
Aradaki bu çelişki gibi görünen durum, aslında Başbakan Erdoğanın, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen şeyleri, çok açık bir biçimde söyleyen biri olmasından kaynaklanmaktadır.
Erdoğanın, kullandığı söylemler, yaptığı vurgular ve genel üslubu izlendiğinde, onun için aslolanın dün söyledikleri ile bugün söyledikleri arasındaki uyumdan çok, özgüvenli bir tutum sergilemek olduğu görülecektir.
Başbakan Erdoğanın, parti grubunda, halka hitap ederken ya da yurt dışı gezileri sırasında yaptığı konuşmalarda, sıklıkla başvurduğu belli kalıplar dikkati çekmektedir: Bakın çok açık ve net söylüyorum., Çok açık söylüyorum, Böyle bir şey görülmemiştir, Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmemiştir, Ben bilimsel konuşuyorum vb...
Başbakan Erdoğanın konuşmalarının, bu konuda uzman olan danışmanlarınca hazırlandığı da dikkate alındığında, bunun kendisini dinleyenlerin gözünde öz güvenli bir görüntü sergilemek üzerine kurulmuş bir propaganda yöntemi olduğu seziliyor. Bu kalıplar Erdoğanın irticalen yaptığı anlaşılan kimi konuşmalarda ise kendi doğal üslubuna uygun bir hal alıyor. Yok böyle bir şey. Bu racona ters gibi!
Bir köşenin sınırlılığını da dikkate alarak Başbakan Erdoğanın, bu özel vurgularından birkaç örnek verebiliriz:
Bu benim başbakan olarak talebim. Düşünce özgürlüğü yok mu? Var... Sorumluluğumun gereğini yapıyorum. Şu andaki nüfus artış oranı ile devam edersek 2037 yılında Türkiyenin nüfusu yaşlı nüfus haline gelecektir. Ben hesapla, bilimsel konuşuyorum. (Erdoğanın Trabzonda 3 Çocuk konusunda ısrar ettiği konuşmasından, 6 Nisan 2008)
Avrupa Birliği üyesi ülkeler, Türkiyeyi aralarına katmadılar. Çok açık söylüyorum, Türkiyenin kaybedeceği hiçbir şeyi yoktur dedi. (Başbakan Erdoğanın, Uluslar arası Saraybosna Üniversitesinde öğrencilere hitaben yaptığı konuşmadan, 26 Mart 2008)
Ama çok açık söylüyorum, tarih bunu affetmeyecektir. Zira biz, demokrasi içinde mücadelemizi sürdürüyoruz. (Erdoğanın, partisinin Yalova İl Kadın Kolları 2. Olağan Kongresindeki konuşmasından, 31 Mart 2008)
Böyle bir şey görülmemiştir. Bu racona terstir. (Erdoğan, 301 konusunda hükümetin yaptıklarını görmek istediklerini dile getiren Barolar Birliğine yanıtından, 3 Mart 2007)
Örneğin dinleyenleri söylediklerinizin tartışmasız doğruluğuna inandırmak isterseniz, cümlenin başına Amerikada yapılan bir araştırmaya göre/ Amerikada yapılan bir araştırma gösteriyor ki, diye bir girizgah koymanız çok ikna edici olmasa da göz doldurucu etki yaratır. Bu bilinen ve kullanılan bir yöntemdir ve sanal bir inandırıcılık efekti yaratır. Böyle bir girizgahtan sonra cümlenin sonunu istediğiniz gibi getirebilirsiniz, çünkü referansınız tartışılmayacak kadar sağlamdır (!)
Bu klişenin popülist versiyonları da Başbakan Erdoğanın söylemlerinde yansıyan biçimde oluyor. Çok açık ve net söylüyor... İşaret parmağını sallayarak ya da baş ve işaret parmağını birleştirip öne doğru iki kere vurgulu biçimde sallayarak, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiş olana vurgu yapıyor. Dolayısıyla, artık buna inanmamak, üzerinde -bizim yaptığımız gibi- spekülasyon yapmak cahilliktir, art niyetli olmaktır vs...
Kim bilir, belki Başbakan Erdoğanın image makerları, hitabet konusunda ona önerilerde bulunmak için yaptıkları hazırlıklar sırasında ünlü gösterge bilimci Jean Baudrillardın Amerika adlı kitabını da okumuşlardır. Baudrillard, o kitabında, kendine öz güvenli gülümsemesiyle Amerikalılarda En iyi biziz, en güçlü biziz duygusunu uyandıran Reaganın, bu edasıyla Amerikan kültürü arasındaki bağı deşifre ederken şu saptamayı yapar: Amerikanın kendine özgü yapaylığı, tanıtım kültürü, gündelik yaşamın içine girerek bambaşka bir anlam kazanan ahlak ve politika pratikleri en iyi Reaganın kimliğinde anlaşılabilir; sinema oyuncusu, vali, başkan ve gülümseyen bir yalancı.
Kendisini dünyanın merkezi olarak gören Amerikanın başkanları bu tavrı gösterirken, Türkiyenin Başbakanı Erdoğan da, benzer bir etkiyi kendisi açısından yapmak için, Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmemiştir söylemini tekrar edip duruyor. Arada bir dünya benzerlik kurulabilir, bir dünya fark olduğu da söylenebilir. Ama çok açık ve net olarak söylüyoruz ki, sonuçta, farklar da, benzerlikler de, Erdoğanın dünyası kadardır!
Fatih Polat
Evrensel'i Takip Et