11 Nisan 2008 00:00

LİMAN ARKASI

Her yıl bir kaç öğrenci ile tiyatro üzerine söyleşi yapıyorum. Bu yıl dört öğrenci ile söyleştim. Devamı olacağını umuyorum. Önceki gün elinde defter ve kalemi, daha önce oyun provalarımızı izlemiş fakat oyunumuza gelememiş, edebiyat dersi notunu etkileyecek güzel bir ödev hazırlama heyecanı içindeki liseli genç; tiyatroya nasıl başladığımı, sahnede oyun oynamanın nasıl bir duygu olduğunu sordu. Uzun uzadıya anlattım...

Paylaş

Her yıl bir kaç öğrenci ile tiyatro üzerine söyleşi yapıyorum. Bu yıl dört öğrenci ile söyleştim. Devamı olacağını umuyorum. Önceki gün elinde defter ve kalemi, daha önce oyun provalarımızı izlemiş fakat oyunumuza gelememiş, edebiyat dersi notunu etkileyecek güzel bir ödev hazırlama heyecanı içindeki liseli genç; tiyatroya nasıl başladığımı, sahnede oyun oynamanın nasıl bir duygu olduğunu sordu. Uzun uzadıya anlattım...
Tiyatro Arın’ı kurduğumuz son 8 yıllık süreç gözümün önünden geçti. Özellikle de resen emekli edilince, elime tutuşturulan tazminat parasının büyük bölümü ile yaptığım tiyatro harcamaları... Eşim, haklı olarak bana tepki göstermiş ve “Sen, emekli maaşını da bu uğraşında harcarsın!” diyerek, çalışırken elime geçen paranın yarısı karşılığına düşen emekli maaşımı kontrollü harcamamız gerektiğini söylemişti. Öyle ya! İki çocuk okutuyorduk, haklıydı.
Amatör olarak sürdürdüğüm tiyatro uğraşım, drama çalışmaları ile de yoğunluk kazanınca, her yıl iki veya üç değişik oyun sahneleyerek grup performansımızı geliştirdik. Daha çok seyirci ile buluşma olanağını yakaladık. Vasıf Öngören, Oktay Arayıcı, Anton Çehov, Daria Fo, Dinçer Sümer, Güngör Dilmen, M.Cevdet Anday, Aziz Nesin gibi saygın yazarların oyunlarını ve drama teknikleri kullanarak oluşturduğumuz kendi oyun metinlerimizi çalıştık, sahneledik. Şöyle bir listeledim de; dile kolay, çocuk oyunları da dahil 20’den fazla oyunla seyirci ile buluşmuşuz.
Genel anlamda, “Önemli bir etken olarak tiyatro toplumun kılcal damarıdır” diye düşünen biri olarak, bu sezon; ülkede yaşanan olumsuzluk silsilesini, açık biçimde seyirlik bir tatta, en kestirme biçimde hangi oyunla canlandırabileceğimizi araştırırken, Şahin Kelleci’nin “Açık Parti” adlı oyun metni ulaştı elime. Daha önce, ATÜK (Amatör Tiyatrocular Üretim ve Yayın Kooperatifi) üyeleri olarak, Ankara’da çalışmalarını yaparak sahnelemeyi düşündüğümüz oyunu, bir araya gelememe kaygısıyla programımıza almamıştık. Kalabalık kadrolu bir oyun olduğu için Kelleci, “Tiyatro Arın” kadrosunun bu oyunu sahneleyebileceğini düşünmüş, bize bir jest yapmıştı.
Eğitimci - Yazar Şahin Kelleci’nin 2006 yılında yazdığı; ölüm döşeğinde olan bir parti başkanı patronun, ondan intikam almak için yerine geçen ikiz kardeşinin, patronların gerçek amaçlarını anlatmasına karşın, yine de halktan en çok oyu alarak iktidara gelme sürecini anlatan, seyirciyi yaşam gerçekliği ile yüz yüze getiren iki perdelik komedi oyunu, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nden başlayarak üç kez sahneledik. Seyirciden çok olumlu tepkiler aldık. Özellikle, ZKÜ Opera ve Şan Bölümü Sahne Hocası Behçet Bey’in değerlendirmesi bize şevk verdi. Bu tepkiler grup olarak bizi mutlu kıldı. Gazeteci bir arkadaşın çektiği fotoğraflardan, Zonguldak Belediye Kültür Merkezi’nin önünde bir pano hazırladık. Hazırlayacağımız bir broşürle daha çok tiyatrosevere ulaşmaya çalışacağız.
Önümüzdeki günlerde, en az haftada bir kez seyirci ile buluşmayı amaçlıyoruz. Çevre il ve ilçelerden oyunumuzu merakla bekleyenler var. Yarın BKM’de sahneleyeceğimiz oyuna, benimle söyleşi yapan liseli genç, arkadaşlarını da alıp gelecekmiş. Öğrenci ve işsiz gençler, esnaf, memur ve emekli... toplumun değişik kesimlerinden oyuncuların görev aldığı Açık Parti’de her şey açık açık. “Tiyatro toplumun kılcal damarıdır” diyenleri oyunumuza davet ediyoruz. “Gelemeyiz” diyenler, bizi davet etsinler. Biz geliriz...
Fahri Bozbaş
ÖNCEKİ HABER

Google da kapatıldı!

SONRAKİ HABER

Liseli kızlardan kırıştırmayan çanta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...