13 Nisan 2008 00:00
asya pasifik'te bu hafta
gandhiye rağmen...
Asya ile ilgili gözden kaçan yüzlerce gerçeğin arasında, bir tanesi var ki, diğer birçoğundan daha çarpıcı: Yaygın kanıya göre Hindistan, 1947de bağımsızlığını uygar uymaz (sivil itaatsiz) Gandhinin (1869-1948) önderlik ettiği barışçıl bir hareketle aldı. Bu, doğru değil; ama daha da ötesi, Britanya kolonicilerinin aslında iyi niyetli olduğunu varsayıyor(!) Yazık bu Gandhiye ve kardeşlerine ettiğimiz gayri. Zaten ağlamaktan fenalık geçirdik. Yeter artık, tası tarağı toplayıp Hindistanı bırakıyoruz demiş değil Britanyanın vahşi koloni yönetimi... Britanya, Hindistandan iki nedenle çekilmek zorunda kalmıştır: Birincisi, Hindistan Ulusal Ordusunun 2. Paylaşım Savaşında Britanyaya yönelik (zayıf da olsa var olan) saldırıları ve 2. Paylaşım Savaşı sonrasında bununla bağlantılı olarak Britanya Hint Ordusunda ve halk genelinde çıkan ayaklanmalar... Bunların ikisi de kanlı olmuştur ve hatta denebilir ki Hindistan, Hindistanın bağımsızlık yanlıları, Gandhinin barışçıl çağrılarını dinledikleri için değil, dinlemedikleri için bağımsız olabilmiştir. Yoksa tüm hareketler, Gandhicilerden oluşsaydı, Hindistan, bağımsızlığı uzun yıllar bekleyecekti.
Hindistanın kimi müzelerinde Hindistan Bağımsızlık Kahramanı olarak, Netaji (Netaji, ulu önder anlamına geliyor) Subhas Chandra Bosenin (1897-1945) adı öne çıkarılmaktadır. Bose, 2. Paylaşım Savaşı yıllarında, Japonyanın desteğiyle kurulmuş Sürgünde Hint Hükümeti ve Hindistan Ulusal Ordusunun önderi idi. Hindistanın bağımsızlıkçı ana partisi Ulusal Kongre Partisinin başkanlığını yapmış (Gandhinin, Bosenin başkan seçilmesine yorumu, Onun yengisi, benim yenilgimdir olmuştu), bir dönem Kalküta Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmiş, kolonici Britanya tarafından 11 kez tutuklanmış, Avrupaya sürgüne gönderilmiş, 1941de Sovyetler Birliğinden Almanyaya geçerken Britanya tarafından düzenlenen suikasttan sağ çıkmıştı. Boseye göre bağımsız Hindistanın Britanya koloniciliği karanlığından silkinebilmesi için, Mustafa Kemal yönetimi gibi yirmi yıllık bir tek partili kuruluş dönemi yaşaması gerekiyordu. Hatta Bose, Mustafa Kemalle görüşmek istemiş ama görüşme isteği Britanya tarafından engellenmişti.
Gandhiyle şiddet kullanımı konusunda başından beri anlaşamamışlardı. Bose, kendisine tokat atan birine öbür yanağını uzatmaktansa, bir tokata karşılık iki tokat atmayı savunuyordu. Boseye göre Gandhicilik, bağımsızlık hareketini zayıflatıyor ve bağımsızlığın gecikmesine neden oluyordu. 2. Paylaşım Savaşı başında Bose, Sovyet önderleriyle görüşmek üzere Hindistandan gizlice ayrıldı. Sovyetlerde, Almanyada ve Japonyada Hindistan bağımsızlık davasına destek aradı. Stalinden ve sonrasında Hitlerden umduğu desteği bulamadı. Destek arayışlarının sonunda, düşmanımın düşmanı dostumdur düşüncesinin ve bir sömürgeciliği ötekine kırdırmanın tek çıkar yol olduğu sonucuna vararak, Asya genelinde, İngilterenin yaptıklarından daha da vahşi toplukıyımlar gerçekleştirmiş kolonici Japonyanın desteğiyle, Sürgünde Hint Hükümeti ve Hindistan Ulusal Ordusunu oluşturdu. Bose, bir yandan bağımsızlığın bir numaralı ismi iken; bir yandan da, güncel siyasetin bir gereği olarak ya da gerçekten öyle düşündüğü için, Nazilere ve Japon yayılmacılığına övgüler düzüyordu.
Japonyanın 2. Paylaşım Savaşında Güneydoğu Asyada Britanya, Fransa ve Hollanda yönetimi altındaki bağımsızlık yanlısı güçleri desteklemek biçiminde bir siyasası olmuştur. Bunun da çok doğal bir nedeni vardı: Böylece, Avrupanın Asyadaki gücü zayıflayacak; oluşan güç vakumunu Japon yayılmacılığı dolduracaktı. Dolayısıyla, aslında Japonya, bağımsızlığı savunurken, Avrupadan bağımsız olup Japonyanın boyunduruğu altına girilmesini kast ediyordu. Vietnam başta olmak üzere Hindiçininde ve Malayada, Japonya, kendine bağımlı kılacağı bağımsızlıkçı hareketleri boşuna aradı; çünkü bu iki bölgede de, güçlü bir Japonya karşıtı komünist direniş vardı. Endonezyada, daha sonra Endonezyanın kurucusu olacak Sukarno (1901-1970) ve çok sayıda Endonezya kurucusu, 2. Paylaşım Savaşında, Hollanda yönetimine karşı Japonyadan destek görecek ve fakat savaştan sonra, kendi başlarına bağımsızlık ilan edeceklerdi. Burmanın bağımsızlığı da aynı biçimde olmuştur. Japonya eğitimli Burma bağımsızlıkçı orduları, Britanya yönetimini alaşağı etmiştir. Demek ki, bağımsız devletler ikiye ayrılır: Ayıya dayı deyip bağımsız olanlar (Burma, Endonezya, Hindistan) ve ayıya başından beri ayı deyip bağımsız olanlar (özellikle Vietnam).
Hindistana dönersek, Japonya, aynı formülle, Boseyi, savaş sırasında bulunduğu Almanyadan denizaltıyla Japonyaya getirtmiştir. Bose, bir Alman denizaltısıyla Ümit Burnuna getirilmiş, buradan Japon denizaltısına aktarılarak Japonyaya ulaştırılmıştır. Durum bir yönüyle, Leninin sürgündeyken Çarlık Rusyasına dönmesi için Almanyanın izin vermesine ve yardımcı olmasına benzemektedir. Almanyanın, Leninin Rusyaya dönmesinin doğal bir sonucu olarak, 1. Paylaşım Savaşında Rusyanın iç karışıklıklar nedeniyle gücünü yitireceği hesabını yapması gibi; Almanya ve Japonya da, Boseyi, 2. Paylaşım Savaşında, İngilterenin Hindistan üzerindeki hesaplarını bozacak baş oyuncu olarak değerlendiriyorlardı.
Japonyada Bose, kısaca Azad Hind (Özgür Hint) olarak da adlandırılan hükümeti ve orduyu kurmuştur. Japonya yönetimi altındaki Asya ülkelerinde halka açık konuşmalar yapan Bose, değişik ülkelerde yaşayan Hindistanlıların desteğini kazanmış; Hint diasporasının, her açık hava konuşması sonrası, bağımsızlık için topladığı para, milyon dolarları bulmuştur. Bose, Hindistanın bağımsızlığı için 3 milyon askerli bir ordu gerektiğini düşünüyordu; ama başlangıçta, ancak, 50 bin kişilik bir ordu kurulabildi. Ordu da hükümet de savaşta büyük etkinlik gösteremedi ama Azad Hindin asıl etkisi, Japonyanın 2. Paylaşım Savaşındaki yenilgisinden sonra, Bosenin bir uçak kazasında ölmesinden sonra olacaktı. (Aslında, Bosenin ölüm nedeni ya da nerede ve ne zaman öldüğü belirsizdir, çünkü uçak kazası bir yana, sözü geçen uçağın var olup olmadığı bile kesinlik kazanmamış; Bosenin cesedi de bulunamamıştır.)
Azad Hind askerleri ve yöneticileri, savaş sonunda Hindistana getirilip vatan hainliği suçlamasıyla yargılandılar ve üst düzey yöneticiler idam edildiler. Bu, Hindistan bağımsızlığı yanlısı kesimleri bir araya getiren bir olay oldu ve büyük gösteriler düzenlendi. Böylece, vatan hainliği mahkemeleri, Hindistan bağımsızlıkçılarını tek bir elde birleştirdi ve bunun bir sonucu olarak, protestolar, Britanyanın çokça güvendiği Britanya Hint Ordusuna sıçradı. Britanya, bağımsızlıkçıları bastırmak için kullandığı Britanya Hint Ordusunun da bağımsızlık yanlısı ayaklanmalara katıldığını görünce, ufukta görünen mata karşı, oyundan çekildi. Dolayısıyla, aslında Hindistana bağımsızlık getiren, Gandhinin barışçıl eylemleri değil, Britanya kolonicilerinin Azad Hind protestoları nedeniyle ve Britanya Hint Ordusu içindeki ayaklanmalar nedeniyle, koloniciliği sürdüremeyecek duruma gelmesidir. Bu durumda, başta söylediğimiz gibi, Hindistanın bağımsızlığını Gandhiye bağlamak, tarihsel bir yanlış olmanın ötesinde, kolonicilerin özünde iyi niyetli olduğunu varsayar ki; bu, hiç iyi niyetli bir varsayım değildir...
Dr. Ulaş Başar Gezgin