13 Nisan 2008 00:00

kemal burkay’ı hatırlarken…

1993 yılının nisan ayında, ne olduysa, yazılı medyamızın bir kısmı Kemal Burkay’ı gündeme taşıdı. Bazı haftalık dergilerde onun yaşamıyla birlikte, bulabildikleri eski arkadaşlarının Burkay üzerine anı ve değerlendirmesi yer aldı. Örneğin haftalık Aktüel dergisi 8-14 Nisan 1993 tarih ve 92. sayısında ona dört sayfa ayırdı.

Paylaş

1993 yılının nisan ayında, ne olduysa, yazılı medyamızın bir kısmı Kemal Burkay’ı gündeme taşıdı. Bazı haftalık dergilerde onun yaşamıyla birlikte, bulabildikleri eski arkadaşlarının Burkay üzerine anı ve değerlendirmesi yer aldı. Örneğin haftalık Aktüel dergisi 8-14 Nisan 1993 tarih ve 92. sayısında ona dört sayfa ayırdı. İlk iki sayfada, kocaman fotoğrafının yanı sıra şu başlıkla Kemal Burkay okuyuculara tanıtıldı:
“Kürdistan Sosyalist Partisi Lideri Kemal Burkay
KÜRT OLOF PALME’si...”
***
Aktüel’in söz konusu sayısında Kemal Burkay’ın biyografisi son derece iyi hazırlanmıştı. Doğup büyüdüğü Dersim bölgesi; eğitimi, edebiyat çalışmaları, siyasi bilinçlenmesi ve örgütlenmeyle birlikte atbaşı giden yayın hayatı… Hatta Sezen Aksu’nun besteleyip okuduğu şiirine dek… Daha sonraki sayfalarda ise yaşamakta olan eski arkadaşlarının tanıklığı vb...
***
Mahir Kaynak ne dedi?
Yazılı medya dışında kimi televizyon kanalları da ilgilendi Kemal Burkay’la. Aynı günlerde bir gece star TV’de, şimdilerde kendisine artık pek fazla ‘müracaat edilmeyen’ Mahir Kaynak konuktu. Kanalın oldukça deneyimli iki elemanından kadın olanı konuşmayı açtı:
- Efendim, dedi; ne düşünüyorsunuz Kemal Burkay için?
Aradan on beş yıl geçse de, dün gibi anımsıyorum. Mahir Kaynak fazla düşünmedi. İki elini dirsek seviyesinden yukarıya kaldırdı, iyice açarak sağa sola götürüp getirdi.
- Hayır, hayır! dedi. Türk devleti için Kemal Burkay değil, Abdullah Öcalan gibi bir düşman gerek.
***
Evet, eski MİT Daire Başkanı Prof. Dr. Mahir Kaynak aynen böyle dedi. Sıradan bir yurttaş olarak doğrusu çok şaşırdım. Devlet sırrını uluorta söyleyen bu ‘geveze çocuğunu’, bildiğimiz devletse rahat bırakmazdı. Hayret, o zaman da daha sonra da üstada ilişildiğini kimseler duymadı. Neyse, ağzımızdan yel alsın!
[Dikkat çekici analizleriyle ünlü Mahir Kaynak, bu olaydan iki ay kadar önce, davet edildiği aynı kanalda, sevgili Uğur Mumcu’ya yapılan suikast üzerine kendisine yöneltilen soruyu yanıtlarken şöyle bir cümle kurmuştu: “Maalesef cinayetin failleri bulunamayacaktır. Çünkü bu yapılan, büyük bir istihbarat örgütünün bir başka istihbarat örgütüne mesajıdır.” Tuhaf değil mi? On beş yıldır hâlâ bir sonuca ulaşılmadı.]
***
Avni Özgürel ne düşünüyor?
“MHP’ye yakınlığıyla bilinen, ülkücü hareketin içinde yer almış ve kendini milliyetçi olarak tarif eden” Yazar Avni Özgürel, Radikal’deki köşesinde, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi için önündeki tek seçeneğin Öcalan’la yapılacak bir anlaşmaya bağlı olduğunu yazdı. (Radikal, 16 Ağustos 2006) Dediğine bakılırsa, bu yazdığından ötürü ‘yukarıdan’, hatta sağcı ve ülkücü kesimden yazarımıza hiçbir tepki gelmemiş. BirGün gazetesi, bundan mı cesaretlendi bilinmez, Özgürel’le yaptığı söyleşinin başlığını şöyle atmıştı: “Türkiye Öcalan’ı muhatap alacak.” (Hamza Aktan, 3 Eylül 2006)
İlginç soru ve yanıtlarıyla tam sayfa bu röportajın yayınlanmasının üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçti… Umarım Avni Özgürel’in önce Radikal’deki köşesinden, üç hafta sonra da BirGün’e söylediklerinden ötürü kimsenin başı ağrımaz.
***
Hamza Aktan Avni Özgürel’e soruyor:
“Sizi bunları yazmaya sevk eden nedir?”
“Ben bir Türk milliyetçisiyim. Bu ülkenin ve ulusun bütünlüğünü muhafaza etmekten yanayım. Bugün birlikte yaşıyoruz, yarın da birlikte yaşamalıyız. Türkiye’de insanlar haksızlıklara uğradı. Kürtler yalnızca kendilerinin ilaveten haksızlıklara uğradığına kaniler. Bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını artık tartışacak noktada değiliz. Biz Kürtlerin ilaveten haksızlığa uğradığını kabul etmek durumundayız. Ve bu haksızlığa olan isyanını anlamak durumundayız.”
“Yani bir bakıma Öcalan’a Kürt halkı adına konuşma imkânı tanınmalı mı?”
“Kürt halkı adına demiyorum. Türkiye Kürtleri adına. Türkiye Öcalan’dan bir şeyler beklemeli, Öcalan da bizden bir şeyler beklemeli. Neler olabileceğini de yazdım. Bunlar belli; genel af çıkarılmalı. Türkiye’nin kültüründe, Kürt kültüründe de Türkmen kültüründe de var; dağa çıkmak bizim için önemli bir şey. ‘Ferman padişahın, dağlar bizimdir’ yani. Bu bizim müşterek bakışımız. İnsanlar neden dağa çıkıyor? Hiçbir hayali kalmamış insan dağa çıkıyor. 16-17-18 yaşlarındaki gençler. Eğitim yok, iş yok, para yok. Ve gelecek ümidi yok. Bu çok önemli. Güneydoğu insanının en acılı yanı hayallerini kaybetmiş olması. Dağa çıkmak bir çığlık, ‘ben varım’ demenin çığlık olması bir kısmında. (…) Bir söz vardır; terörle hiçbir şey elde edilemez diye. Hayır, biz terörle durumun vehametini öğrendik. Bu şiddet olmasa biz bugün bu sorunu sağcısı solcusu tanımlayamaz, konuşmazdık.”
***
Deniz Ülke Arıboğan
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arıboğan, Mahir Kaynak’ın kızı. Osmanlıcadaki deyiş onun için söylenmiş: Hayrül halef. Geçen ayın sonlarında yayınlanan uzun konuşmasında, siyasetin TSK ve dini referanslar üzerinden yapılmasının tehlikeli ve yanlış olduğuna işaret ettikten sonra, Türk devletinin dayandığı kurumların yaşadığı zaafı örneklendiriyordu. Bu arada Türkiye’nin bir ekonomik krizi kaldıracak altyapıya sahip olmadığına da dikkat çeken Prof. Arıboğan’ın hemen vermek istediği başka bir mesaj vardı sanki: “Türkiye’de çok ciddi bir uluslararası operasyon var. Adım adım Kürt devletine doğru gidiliyor.” (…) “Oluşturulan kaos ortamı Kürt devletinin kurulmasını kolaylaştıracaktır.” “İktidar partisinin kapatılma davası ile Ergenekon davasının Kürt sorununu çok ciddi biçimde Türkiye’nin gündemine getireceğini” dile getiren Prof. Arıboğan, “Bunu söylememin en önemli sebeplerinden bir tanesi, Leyla Zana’nın en son yaptığı açıklamada, ‘Abdullah Öcalan 2010 yılında bizlerle olacak’ demesidir oradaki insanlara” dedi. (Zaman gazetesi, 26 Mart 2008)
***
Yazıyı Kemal Burkay’la bitirelim
Düşünce ve kültür adamı Kemal Burkay’ın ülkesinden uzakta, yabanelde bulunuşu otuz yılı geçti. Oralarda Türkçe ve Kürtçe şiirleri, düzyazıları yayınlandı. Öykü ve romanları basıldı. Bu arada Türkiye’de çıkan şiir ve anıları da okurların ilgisini topladı.
Kemal Burkay şair ve yazar olarak Türkiye’de hemen hemen bütün edebiyat sözlük ve ansiklopedilerinde yer aldı. Örneğin 2. baskısı 2003 yılında yapılan iki ciltlik (1133 sayfa) ‘Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nin (Yapı Kredi Yayınları) 242. sayfasında Kemal Burkay’ın yaşam öyküsü ve eserleri, denebilir ki doğru ve eksiksiz olarak verilmiştir.

Siyaset, ağır ve çileli iş…
Kemal Burkay’dan aldığım son iletiden bir bölüm:
“(…) Demek sen de kendini yayıncılıktan emekli etmişsin. Haberin oldu mu bilmem, ben de son kongrede parti yönetiminde artık görev almadım. Şimdi birçok kişi sanki sultanlığı bırakmışım gibi, bunu nasıl yapabildiğime şaşıyor ve beni kutluyor! Oysa yorulduğum için bıraktım; parti işleri ağırdı, ancak buraya kadar taşıyabildim. Bu ağır, çileli işi yaparken kutlayan ise pek yoktu; bilsem çok daha önce bırakırdım! / Şimdi artık sırtımda siyasi bir yük yok; yani rahat sayılırım. Yazı çizi işini ise bu can bu tende varken bırakamam. Bundan böyle belki birazcık başımı dinlemeye, düşünmeye ve sevdiğim konularda yazmaya daha çok zaman bulabilirim. Ara sıra dostlara yazmaya da.” (17 Şubat 2004)
***
Kemal Burkay, geçen yıl yurtdışında kutladı 70. yaşını.
İlk şiir kitaplarını (Prangalar, 1967 ve Dersim, 1975) yayınlamış eski bir dostu olarak tez zamanda ülkesine sağlıklı döneceğini ümit ediyor, onu sevgiyle, özlemle kucaklıyorum.
evrensel olmak - Remzi İnanç
ÖNCEKİ HABER

yaşlılık politikası ve ‘kök söktüren’ öneriler

SONRAKİ HABER

daha çok kâr, daha çok iş cinayeti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...