16 Nisan 2008 00:00

KENTTEN GELEN

Özel eğitim açısından, her şey güzel başladı ve daha güzel olacak derken 20 Kasım 2007 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 60180 sayılı bir genelge yayınlandı

Paylaş

Özel eğitim açısından, her şey güzel başladı ve daha güzel olacak derken 20 Kasım 2007 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 60180 sayılı bir genelge yayınlandı. İster istemez bu genelge ile ilgili birtakım yorumlar yapıldı. Bu genelgenin çıkarılış amacı özel eğitim alanını olumsuzluklardan kurtarmak değil, özürlü çocuklara verilen eğitim süresini azaltarak ödenen para miktarını düşürmek. Şu anda aylık 70000 YTL ödeme yapılıyor bu ödeme 20000 YTL ye düşse özel eğitim alanı temiz. Ama gerçek öyle değil. Ama bu yorum yapanların içinde bir kesim var ki gerçekten masum ve mağdur. Bunlar özürlü çocuklarımız ve özel eğitim alanında dürüst, duyarlı ve bilimsel olarak faaliyet gösteren Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri. Önceki dönemlerde Özel Eğitim alanında faaliyet gösteren kurumlar örnek gösterilerek olumsuz uygulamalardan ve yapılmaması gerekenlerden sıkça söz edildi. Çok az kişi bilimsel özel eğitim uygulamalarının nasıl olacağı konusunda fikir beyan etti. Bu da gösteriyor ki bu alan Türkiye deki özel eğitim yöneticileri ve uygulayıcıları açısından, gelişimini halen devam ettiriyor ve öğrenme süreci tamamlanmadı. Bu durum Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerine yönelik olumsuz bir duygular ve düşünceler bütününün oluşmasına yol açtı. Bu merkezlerin hepsi olumsuz değildi. İçlerinde dürüst, bilimsel çalışanlarında sayısı az değildi.
Özel eğitim alanına yönelik birtakım bilimsel ve çağdaş düzenlemelerin yapılmasından yanayız. Ama bu düzenlemeler farkında olmadan mağdur yaratmaya yol açmadan mağduru mutlu etmeye, özel eğitim alanındaki eksiklikleri gidermeye yol açacak düzenlemeler olmalı. Bu kural koyucunun, uygulayıcının, bilimini yapanın ve yararlananın katılımıyla gerçekleştirile bilinir. Özel eğitim merkezleri bu alandaki bütçenin ne kadar olduğu, bu bütçenin ne kadarını kendi cebimize koyarımla ilgilenen ve kafa yoran kurumlar değil, bildiğini ve sahip olduğunu ülkesi ile paylaşmaktan yana olan kurumlar olmalı.
Biz Milli Eğitim Bakanı Olsaydık:
1-Eğitim programı yok diye özel eğitime gereksinimi olan ve bu hizmetten yararlanması gereken öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve sınırlı zekası olan vatandaşlarımızı kapsam dışında bırakmazdık.
2- Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde görevlendirilen her personel için tekrar görev tanımları yapılmalı bu görev tanımlarında özel eğitim sertifikalı sınıf öğretmenlerinin 6 yaş üstü hafif düzeyde zihinsel engelli çocuklarla ve IQ ları 70 üstü çocuklarla ders yapabileceği hükmü, okul öncesi eğitimi öğretmenleri ile ana okulu öğretmenlerine 3-6 yaş arası gelişim gösteren engelli çocuklarla derse girebilecekleri, çocuk gelişimi eğitimcilerinin 0-18 yaş arası gelişim gösteren engelli çocuklarla derse girebileceği hükmü, Kız Meslek Liselerinin Çocuk Gelişimi ve Eğitimi bölümü mezunu olup Açık Öğretim Fakültesinin ilgili bölümünü bitireninde ancak usta öğretici olarak görevlendirilebileceği hükmü getirirdik.
3-Kaynaştırma eğitimine devam eden öğrencilerin kaynaştırma okuluna devamı için önlemler alır. Normal okullardaki bu öğrencilerin öğretmenleri ile devam ettikleri özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine yılda en az iki kez görüşme zorunluluğu koyar ve bu çocukların normal ilköğretim okullarından, özel eğitim okulları ile özel özel eğitim okullarına naklini engellerdik. Çünkü söz konusu genelge ile birkaç yıl içinde ülkemizde kaynaştırma öğrencisi kalmayabilir. Bu çocuklar yapılandırılmış ortamlara (Özel eğitim okullarına.) mahkum edile bilinir. Okul dönemi bitince yine bizlerle yaşamaya başlayacaklar o dönemde uyumla ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.
4-Kamu yada özel kurumlara devam eden öğrenciler arasında hiç kimse lehine bir avantaj sağlamaz, bu avantaj sağlama düşüncesi, çok ciddi kaynak aktardığımız bu alana yapılan harcamaların boşa gitmesine yol açıp, alanın gelişiminin önüne geçebilir. Özel özel eğitim okulları lehine bir düzenleme yapılarak bütün merkezleri okul olmaya davet etmekle olumsuzlukların katlanarak sürmesine yol açıyor olabiliriz. Şöyle ki: Hafta da iki gün çocuğu kuruma getirip eğitim vermekten aciz bir merkez okula dönüştükten sonra aynı çocuğu haftada beş gün 6 saat okula hiç getirmez, burada yapılması gereken bütün merkezleri zor durumda bırakmak değil bu davranışı gösterenleri bulmak ve onlara gereğini yapmak.
5-Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezine giden bir çocuğa her yıl gelişimi değerlendirme zorunluluğu getirme anlayışı doğru bir anlayış. Aynı uygulamayı özel özel eğitim okuluna da da koyardık.
6-Uygulanan programa göre kurumda bulundurulması gereken zorunlu personelin tamamının bir ayda bir çocuğun dersine girecek olması bazı öğrencilerimizde uygulanması mümkün olmayan bir durumdur. O derse kimin gireceğini o çocuğa uygulanacak bireyselleştirilmiş eğitim programının içeriği belirlemeli, dolayısıyla bu konuda özel eğitim kurumlarını serbest bırakırdık.
7-Özürlü çocuklara bir günde 2 seans eğitim verilir hükmü bu çocuklara sağlanan sınırlı imkanların daha da sınırlanmasına bu çocuklardan beklentilerin daha da düşmesine yol açacaktır. Ayrıca okula giden özürlü çocuk günde 6 saat ders alabilirken rehabilitasyon merkezine giden neden 2 saatten fazla alamasın ki.
8-Özel eğitim alanında faaliyet gösteren her tür ve nitelikteki kurum ve kuruluşlar, aynı işlevi gören kurum ve kuruluşlar olarak görülmemelidir. Özel eğitim alanında var olan kurumların hepsinin aynı işlevi göreceğini düşünmek özel eğitim biliminden uzaklaşmak demektir. Bu alandaki kurumların çeşitliliği bu alanın kapsamının ve çok boyutluluğunun somut bir göstergesidir. Özel Eğitim bilgi yetenek ve beceri ile birlikte sabır ve saygıyı gerektirir. Amacı kazanç olan bir kişide bu kişiler yararına değil kendi yararına yönelik olur. Özel Eğitim alanındaki yoğun özelleşme mantığının, özürlülüğün ve eğitiminin gelişimine olumlu katkıda bulunması mümkün görünmüyor. Özel eğitim merkezleri kapatılmalı Rehberlik Araştırma Merkezleri Geliştirilip o kurumlara özel eğitim merkezlerinin görevleri verilmelidir. Özürlülük kazanç kapısı olmaktan çıkmalıdır.
*Keçiören Özem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Kurucu Müdürü
Mehmet Mıdık*
ÖNCEKİ HABER

Sağlık çalışanlarının ihtiyacı göz ardı edilmekte

SONRAKİ HABER

Yine kimsede huzur kalmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...