20 Nisan 2008 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Senin de bildiğin gibi önce üniversite cenahında başlayan türban ya da nam-ı diğeriyle sığırcık yavrusu meselesinin ardından ülke sathında hemen her alanda koparılan fırtınalarla nihayet gelip tosladığımız noktada görünen o ki, memleketin manzarası külliyen nanay!
Kirvem,
Senin de bildiğin gibi önce üniversite cenahında başlayan türban ya da nam-ı diğeriyle sığırcık yavrusu meselesinin ardından ülke sathında hemen her alanda koparılan fırtınalarla nihayet gelip tosladığımız noktada görünen o ki, memleketin manzarası külliyen nanay!
Nitekim bir yanda aldıkları oylarla parlamentonun çoğunluğunu temsil eden esas oğlanların yanı sıra , kart-kurt kökenleri nedeniyle üvey evlat muamelesine tabi tutulup nihayet bu iki partinin kapatılmasının mahkeme kapılarına kadar gelip dayandığı şu günlerde esas oğlanların işi gücü, çifti çubuğu bırakıp nerdeyse tüm mesailerini anayasanın kimi maddelerini değiştirmeye odaklayıp dolayısıyla bu vartadan gemisini kurtaran kaptan havalarında sağ salim, yara bere almadan kurtulmanın yollarını ararken, bu saatten sonraki çabaların nasıl bir macerayla noktalanacağı henüz meçhul
Beri taraftan da bir zamanlar tek başlarına kralken daha sonraları sap döner keser döner misali ellerindeki asalarını yitirdikten sonra, içine düştükleri bu asabi durumdan kurtulmak gayretiyle adam gibi projeler üretip ve bizatihi adını taşıdıkları halka sunup böylece onların onayını demokratik yollarla alamayınca, kısacası yıllar yılı iktidar olmanın hevesiyle debelenip bunu da bir türlü beceremedikleri gibi, ayrıca her geçen günün ardından seçmenlerin desteğini giderek kaybettiklerini gördükçe, gari iktidarı gapmanın umudunu kimi adreslere kapalı kapılar ardında göz kırparak tezgâhlamayı şiar edinmelerine rağmen, her defasında da hep aynı minvalde muhalefette kalmaya mahkûm olanların, daha dün bulanık sularda balık avlama hevesiyle önce cumhurbaşkanlığı seçiminde kitabına uydurarak ortalığı telaşa verip ardından da umdukları sonuç yerine nasihat almayı içlerine sindiremeyince, güreşe doymayan yalancı pehlivanlara taş çıkartırcasına yine meydanlara dökülüp bu kez de türbanın, laik cumhuriyetin temel felsefesiyle bağdaşmadığını, hak ve özgürlükler bağlamında değerlendirilmesinin mümkün olamayacağından dem vurarak ortalığı velveleye vermelerinin ardından saplandığımız bataklığa kitakse!
Laik cumhuriyetin temel felsefesi
Kirvem, yeri gelmişken şunu belirtmeliyim ki, ben özüm anayasamızda sözü edilen bu laiklik kavramının ne menem bir şey olduğunu bir türlü çözemedim ama, benim gibi andavallı olmadıkları gibi tam aksine bu işin hukukunu, felsefesini, mizanını nizamını tomarlarla kitap okuyup sağlamasını da defalarca yaptıktan sonra iyice hatmetmiş sürüsüne bereket uzmanların söylediklerine bakılırsa; mesela laik devletin dini, imanı falan olmazmış ama, bizim devletin yıllar yılı eksiği gediği bir türlü kapatılamadığı için yamalı bohçaya dönüşen bütçelerinin büyük bir kesri her ne hikmetse kendi himayesindeki
Diyanet İşleri Başkanlığının emrine amadeymiş, ki bu pozisyon da tıpkı futbol kurallarını çiğneyip ofsayttan atılan golden farksızmış
Üstelik din işlerini organize etmeye yönelik faaliyetler için ayrılan bu bütçe, bazı bakanlıkların toplam bütçelerini dahi sollarken, başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere dini meselelerle görevli, kadrolu, bordrolu müftü, imam, hoca, müezzin falan feşmekan derken okullarımızdaki zorunlu din dersi öğretmenlerinin hepsi de verdikleri hizmetler karşılığında laik cumhuriyetin kasasından haklı olarak maaşlarını alırken, buna mukabil aynı hukuk devletinin aynı anayasal kurallarına ve de kafa kağıtlarına göre hileyle değil, tam aksine resmen vatandaşları, eh tabii ki dolayısıyla da aynı tasa-aynı kıvançı paylaşma babında vergi mükellefi olup sayıları on iki milyon civarındaki mesela Aleviler, örneğin Museviler, bilumum Hıristiyanlar, Diyanete aktarılan bütçe sayesinde pişirilen, bir bakıma birlik ve beraberliğimizi simgeleyen aşure kazanından kendi cem evlerine, havralarına, kiliselerine bir tas, bir kepçe taşıyamazken, beri taraftan sosyal hukuk devletinin bu laiklik kaymağından nasiplenenler nedense sadece Sünni, Hanefi Müslüman azınlıklarmış, ki keza bu da külliyen falsoymuş...
Ayrıca yine kimilerine göre, devletimizin kendine özgü hani kuş mu deve mi misali ne idüğü tam da belli olmayan bu laiklik anlayışı, her şeye maydanoz kimi elitler sayesinde döne dolaşa o denli hot-zot makamına ulaşmış ki, bizatihi devletin kendisi giderek farkında olmadan laikliği ülkenin bir bakıma öncelikli dini haline dönüştürüp, böylece kendi eliyle şoven laikçi bir ümmet yaratıp dolayısıyla kendi halkını durduk yere sanki iki dinden avare bir mecraya sürüklemiş, ki asıl bölücü, parçalayıcı tehlike bu imiş
Vee özüme kalırsa her defasında nüfusunun yüzde doksan dokuz virgül bir bölü sekizinin elhamdülillah Müslüman olduğu söylenen bu ülkede henüz gözü açılmamış sığırcık yavrusu meselesiyle başlayıp sürüp giden bu karmaşanın ardından kim laik, kim laikçi, kim dindar, kim dinci, kimlerin kesinlikle cehennemlik gâvur veya ateist olduğu sanki çok önemliymişçesine tartışılmasının kimseye faydası mafiş!
Hele hele laikliğin elden gittiğini söyleyip meydanlara dökülenler yine bana kalırsa boşu boşuna üzülüp dertlenmesinler, çünkü görünürde zaten olmayan laikliğin kaybolması mümkün değildir ki ka yavrum!
Haftaya görüşmek dileğiyle
Mıgırdiç Margosyan