20 Nisan 2008 00:00

pippa bacca’nın son performansı

İtalyan barış gelini Pippa Bacca’nın, geçtiği her ülkenin ve geçirdiği her günün izleri üstünde kalsın diye hiç çıkarmadığı beyaz gelinliği...

Paylaş

İtalyan barış gelini Pippa Bacca’nın, geçtiği her ülkenin ve geçirdiği her günün izleri üstünde kalsın diye hiç çıkarmadığı beyaz gelinliği iki kıta arasında salınan bir barış bayrağı olamadı. Barış için çıktığı yolun yarısında kan rengine boyandı. Pippa’nın uzun zamanlı performansında, ortadan kaybolup geride kalanları endişelendirmek, yolun yarısında tecavüze uğramak, sonra da katledilmek yoktu. O, Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadar çatışmalı bölgelerden geçerek Beyrut’a ulaşacak, yolda kendisine verilen armağanları Beyrut’a bırakacaktı. Barışçıl eylemine bodoslama dalarak İtalyan gelini öldüren canavarın, performans gibi modern sanat türlerinden haberi yoktu. O, gelinlik deyince sadece zifaf anlamış, yabancı kadın deyince “yollu” sanmıştı.
Barış gelininin ortadan kaybolduğu bilgisi haber bültenlerine düştüğünde performans programında beklenmedik bir sapma olduğunu, kara haberin yakında geleceğini hissederek Pippa için endişelenenler gelinin makus talihine yabancı olmayan cinsten “seyirciler” oldular. İyi bir şeylerin olmayacağı içlerine doğuvermişti nedense! Böyle ortadan kaybolmaların ne anlama geldiğini kadınlardan iyi kim bilir?
Beklenen oldu ama yine de herkes şaşırdı.
Pippa’nın kaybolduğu bildirildikten sonra sanatçının başına bu kötü durumun gelmiş olabileceği beklentisi, bu ülkede bütün düzeneklerin ve iklimin kadınlara yönelik şiddeti teşvik ettiğine, cezasız bıraktığına adı gibi emin olmaktan kaynaklanıyor.
Bir kere, kadınlara karşı suçlarda cezalandırma sistemi kadınların kategorilere bölünmesi esasına göre işlediğinden, yani bakire kadına, evliye, boşanmışa veya fahişeye (yakın zamana kadar) tecavüze, hukuk aynı biçimde yaklaşmadığından yabancı bir kadına tecavüzün saiklerinin ne olduğu az çok tahmin edilebilir. Çünkü yabancı bir kadın bu kategoriler arasında muhtemelen fahişeyle boşanmış kadın arasında yer alır. Yabancı kadın sahipsizdir, yalnızdır ve rahatlığı davetkardır! Kadınların, namusu değerliden değersize doğru sınıflandırılması, tecavüzcünün alacağı cezanın miktarını veya cezalandırılıp cezalandırılmayacağını önceden belirler.
Öte yandan değişik tecavüz vakalarındaki hukuki içtihatlar kadınlara karşı şiddetin ciddiye alınmadığını da kanıtlar. Evlilik içi tecavüz*, genç yaştaki mağdurun psikolojisini bozmadığına kanaat getirilen ensest gibi suçlar hukukun egemenlik alanına dahil olmaz. Kadınlar tecavüzden hiçbir biçimde korunmazlar. Duhulun ne kadarının gerçekleştiğinin ince ince hesaplandığı, kızlık parmakla bozulmuşsa tecavüzden sayılmadığı, tacize uğradıktan sonra polise başvuran kadının aşağılanarak karakoldan geri gönderildiği, mağdur deşifre olduğu takdirde suçun tecavüzcünün değil kendisinde arandığı, kadınların tecavüzcüleriyle evlenmeye zorlandığı bir dünyadır bu. Ve belki de tecavüz iddiası kadar yargılanması yokuşa sürülen çok az dava bulunur.

Kebap-rakı-tecavüz
Evet bu ülkede tecavüz hukuki işleyiş tarafından teşvik edilir. Ama geleneksel önyargıların ve çoğunlukla bu yargıları en pespaye biçimde yeniden üreten magazin medyasının da sorumluluğunun bundan daha az olduğu söylenemez. Yabancı ülkelere gidip bikinili kadınların yanına uzanarak “Türkiş raki-kebap” ve “yakışıklı Türk erkekleri” ufkunu aşmayan röportajlar yapan Acun Firarda kıvamında programlar, kimin eli kimin cebinde paparazzileri, yaz başında stüdyolarını Bodrum-Çeşme plajlarına kurup Avrupalı turistlerin Türk erkeklerine ne kadar bayıldığını kanıtlamaya çalışan “Pazar Keyfi” kategorisindeki seyirlikler bu pespaye “Türk erkeği” şeklindeki insanlık halini yıllarca ürettiler. Ayrıca kadınların kılık kıyafetinin, bakışının, duruşunun, oturuşunun, kalkışının vs. her şeyinin tecavüzcüden önce suçlandığını bilmeyen var mı? Bu yüzden bizim mutaassıp Türk kadınlarının cinsel şiddetten daha çok korundukları, yabancı kadınların ise müstahak oldukları ima edilir. Fakat, üstü örtüldükçe ne kadar yaygın olduğu gizlenemeyen en ağır insanlık suçu ensest şiddetinin en çok mutaassıp evlerde yaşandığı gerçeği saklanamaz. Kamusal alanda ise yaşları 15 civarında öğrenci kızların okul üniformalarının etek boyları yüzünden bir polis tarafından tartaklanmasında olduğu gibi kadınların kılık kıyafet denetimi işgüzarlıkla sürdürüledursun, Afganistan’da kadınların, ölmeden burkalarla kefenlenmelerine karşın tecavüzden korunamadıkları biliniyor.
Bu yüzden Pippa Bacca olayı nedeniyle modern Türkiye imajının sarsıldığını düşünen, hatta Avrupalı bir kadına tecavüz yüzünden AB kapılarında bekletilecek olmaktan utanç duyan “Beyaz Türkler” gibi, tecavüzün sadece Avrupa’nın doğusunda olabilen bir barbarlık olduğu düşünülmesin. Ya da tecavüzün bu ülke yurttaşlarıyla bağdaşmayan münferit bir hadise olduğunu söyleyerek kimse Avrupa’ya yaranmaya kalkmasın. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde dakika başına gerçekleşen tecavüz ve tecavüz artı öldürme olaylarının çetelesi tutulursa, sonucun buralarda olan tecavüz oranından daha az olmadığı görülecektir zaten. Mevcut hukuk sadece bizde değil dünyanın her yerinde tecavüze uğrayan kadını yüz kızartacak sınamalara tabi tutuyor. Tecavüz edileni, şikayet etmekten neredeyse vazgeçirecek kadar onur kırıcı kanıtlama seanslarına zorlarken, tecavüzcüyü rahatlatacak hiçbir kanıtı da es geçmiyor. Tecavüz edilen kadın tecavüz eden erkekten daha suçlu görüldüğünden, kadınların da “kuyruk sallamadıktan” sonra şiddete maruz kalmayacaklarını içselleştirmeleri bekleniyor. Tecavüz edilecek kadınlar ve edilmeyecekler kategorisi hem bizde hem Batı’da örtük olarak yürürlükte. Kadınların bu suçlamaları içselleştirmelerini sağlayan mekanizma işleyişinin tamamı da.
Çünkü kadınlar dünyanın her yerinde, kaderlerini değişen düzeylerde yaşasalar da hâlâ aşağılanan cins.

Sel giderse kum kalır
Kadın cinsi için yaşadığımız dünyanın hiçbir yerinde yeterince huzur yok. Hele iklimin giderek muhafazakarlaştığı, gericileştiği böyle bir dönemde kadınları kuşatan cendere daha da daralıyor. Pippa’nın ülkesi İtalya’da son seçimlerden yine zaferle çıkan Berlusconi, İspanya’nın taze başbakanı Zapatero ile “çok pembe bir kabine kurdu. Liderlik yapmakta zorlanacak ama kendisi kaşındı” diye alay edecek cüreti böyle muhafazakar bir iklimden aldı kuşkusuz. İngiltere’de ise kayıtlı olmayan taksilere binmemeleri konusunda kadınlar boşuna sık sık uyarılmıyorlar. Çünkü gecenin bir vakti bu taksilerle evine dönmeye kalkan pek çok kadın tecavüz raporlarına geçti. Almanya’da her 10 dakikada bir tecavüz vakası yaşandığı belirtiliyor.
Fakat medya, okurları ve izleyicileri neredeyse Türkiyeli olmaktan utandıracak öylesine bir aşağılık duygusu ile bu haberi verdi ki, bunu ancak Pippa’nın ailesinin bağışlayıcılığı giderebildi. Kızını kaybetmiş annenin, daha cenaze kaldırılmadan Türkleri yatıştıracak bir iki laf etmek zorunda kalması için nasıl bir sosyal baskı altında olduğunu tahmin etmek zor değil. Nihayet “Bütün Türkler kötü değildir. Türkleri severiz. Biz burada daha önce tatil yaptık. Yine geleceğiz” demesi yüreklere su serpti belki.

Ama sahiden serpti mi?..
Yola yalnız çıkan sanatçı bir kadının sahipsiz olduğunu, tecavüz edilebilecekler kategorisinde yer aldığını sanan zihniyetin can aldığı her seferinde iç rahatlatmak için Pippa Bacca’nınki gibi yüce gönüllü annelere ihtiyaç mı duyulacak?
Şimdi yaz geliyor, sahiller turist kadınlarla dolacak. Medya, yabancı kadınların Türk erkeklerine bayıldığını iddia etmekten vaz mı geçecek sanki?
Peki yazı atlattık...ya sonra... Sel gidince kum kalmayacak mı?
Bu ülkenin kadınlarını ve Pippa Bacca gibi konuklarını tecavüzden ve şiddetten ne koruyacak?
* Bu yazı yazıldığı sırada Milliyet gazetesinde “Nikahlı eşe tecavüze 10 yıl hapis” başlıklı bir haber yer aldı. Yeni TCK düzenlemesinde evlilik içi tecavüzün suç sayılmasının Yargıtay tarafından onaylanmasına emsal oluşturan ilk dava ile ilgili bir haberdi bu. (18 Nisan 2008)
Nuray Sancar
ÖNCEKİ HABER

kamyon kasasında yaşam savaşı

SONRAKİ HABER

Mumia: Mücadeleye devam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...