20 Nisan 2008 00:00
markopaşalar ölmez,vatan değişmez
8 Eylül 1974de yayınlanan Malûmpaşanın ilk sayısında, Sabahattin Ali, Bir gazete çıktı başlıklı yazısında 22 sayı çıkan Markopaşanın serüvenini anlatıyordu.
8 Eylül 1974de yayınlanan Malûmpaşanın ilk sayısında, Sabahattin Ali, Bir gazete çıktı başlıklı yazısında 22 sayı çıkan Markopaşanın serüvenini anlatıyordu:
Bir gazete çıktı 1947 yılında. Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde, dünyanın en medeni şehirlerinden İstanbulda, haftada bir defa, şu elinizde tuttuğunuz gazetecik kadar dört küçük sayfalı bir gazete çıktı. Bu gazete ancak 22 sayı çıkabildi efendim.(..) Bu 22 sayı ile Türkiyede baskı rekoru kırdı.(..) Bu 22 sayıda, hiçbir gazeteye yapılmadık şekilde ona, gazeteler insafsızca hücum ettiler, iftira ettiler.(..) 22 sayıda İstanbul, Ankara ve İzmirde, daha başka vilayetlerde 33 defa nümayişler tertip ettirildi. Gazeteler yırttırıldı, ayaklar altında çiğnetildi. (Mehmet Saydur, Markopaşa Gerçeği, İstanbul Çınar Yayınları)
61 yıl önce de bugünkü gibiymiş Türkiye ya da bugünkü Türkiye 61 yıl önce de aynıymış. Aslında galiba 61 yıl öncesi, bugünkünden biraz daha iyiymiş. Çünkü bugün gazeteciler öldürülüyor. Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Namık Tarancı, Hrant Dink ve diğerleri gibi. Ve bugün gazetelerin kapatılmasından başka, bundan10 yıl kadar önce gördüğümüz gibi binaları bombalanıyor.
Markopaşanın ilk sayısı 25 Kasım 1946da yayınlanıyor. Dönemin iktidarı CHP, tıpkı bugünkü iktidar AKP gibi ülkeyi yönetmesini beceremediği için, ilk akla gelen şeye başvuruyorlar. Adamların basına saldırmaktan başka bir yetenekleri yok ki, ha 61 yıl öncekiler, ha bugünküler.
Bugün Markopaşa yok ama yaratıcıları, S.Aliler, Aziz Nesinler, Rıfat Ilgazlar, Mim Uykusuzlar hâlâ yaşıyor. Sahi, aklıma takıldı şimdi, bugün Markopaşayı yaratanların adları onurla anılıyor, ya ötekilerin, yani zulümcü takımının değil tamamı, içlerinden birinin bile adı anımsanmıyor mu?
Aziz Nesin, 16 aralık 1946da şöyle yazıyor: Yabancı sermayeye kapıları ardına kadar açarak kul köle oldunuz 1946yı böyle anlatıyor A.Nesin. Ya bugün? O zaman yabancı sermaye girmiş, şimdi yabancılar işgal etmiş. Ne demiş atalarımız: Markopaşalar ölmez vatan değişmez.
3 Şubat 1947de S.Ali şöyle diyor: Nihayet günün birinde yobazlık, kara kuvvet, yeşil sarık, irtica sahiden hortladı. Ama Menemende değil, o eline ayağına köstek vurmak istedikleri halkın içinde de değil, Ankarada ve kendi aralarında. Ya bugün? Talibanların kardeşleri Türlibanlar kol geziyor, kol. Yüreğiniz ya da petkanız sıkıyorsa, bir Ramazan günü, İstanbulun göbeğinde, Fatihin hemen yanı başındaki Çarşamba semtinde bir dolaşıverin, ya bir poğaca yiyerek ya da pet şişeden biraz su içerek.
Markopaşada ve onun devamı olan Malûmpaşa, Merhumpaşa , Alibaba, Yedi Sekiz Paşa, Hür Markopaşa ve Medet 1 siyasi mizah gazetelerinde nice birbirinden güzel ve önemli yazı var. Sağlıktan eğitime, basından politikaya kadar. 1946 ile 1950nin arasında yaşananlarla bugün yaşananlar arasında hiç fark yok.
Evet, Markopaşalar ölmez, vatan değişmez
Bülent Habora