26 Nisan 2008 00:00

Türkiye ‘3 maymunu’ oynamaya devam ediyor

Çernobil 22 yıl önce ölüm kustu ancak hükümetler hâlâ nükleer sevdasını sürdürüyor. AKP Hükümeti de duymuyor, görmüyor

Paylaş

1986 yılında Çernobil’de meydana gelen nükleer facia, ardında günümüze kadar uzanan bir yıkım bıraktı. Facianın ardından binlerce insan ölürken, 22 yıl sonra bile insanlar yaşananların bedelini ödemeye devam ediyor. Öldürücü etkisi devam eden Çernobil, 22 yıl sonra insanlığı ‘nükleer santrallere’ karşı uyarıyor. Çernobil faciasının ardından ABD başta olmak üzere ‘gelişmiş ülkeler’ nükleer santrallerden kurtulmaya çalışırken, Türkiye ise bu ülkelerin nükleer atıklarına ve santrallerine göz kırpmaya ve kucak açmaya devam ediyor.
Almanya, nükleer santrallerini 2017’ye kadar kapatma kararı aldığını, ABD ise 1978’den beri nükleer santral siparişi almadığını açıkladı. Bilim insanları, enerji sorununun çözümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından geçtiğini söyleyerek bin megavatlık rüzgar enerjisinin bir milyar dolara mal olduğunu, bin megavatlık nükleer enerjinin ilk yatırımı için bile 3 milyar Avro’ya ihtiyaç olduğunu belirterek, nükleer santrallerde ısrarın anlamsız olduğuna dikkat çekiyorlar. Bilim insanları ‘gelişmiş ülkelerin’ kapattıkları nükleer santral ve nükleer atıklarını Türkiye gibi ülkelere satmak için bu tip ülkelerde nükleer santral kurulumunu teşvik ettiklerini vurguluyorlar.
Patlama felakete dönüştü
1986 yılının 26 Nisan günü, saat 01.24’te Çernobil Nükleer Santrali’nin 4 numaralı reaktöründe meydana gelen patlama ‘felakete’ dönüştü. Patlama sonucu, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere salındı. Çernobil’den kaynaklanan radyoaktif serpinti 160 bin kilometrekare toprağı kirletti.
Kaza sonrasında nükleer santrallerin kurucuları olan ülkeler yeni santral yapmaktan vazgeçip çalışır durumda olanları da kapatmaya uğraşırken, Türkiye hâlâ Çernobil’in uyarılarına rağmen ‘üç maymunu’ oynuyor. Bilmiyor, görmüyor ve duymuyor…
270 bin kişi kansere yakalanabilir
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Dünya Sağlık Örgütü, kaza sonucu 4 bin kişinin öldüğünü söylüyor. Çevre örgütlerinin verdiği sayılar ise Çernobil felaketi sonrası sadece kanser nedeniyle ölenlerin sayısının 93 bin civarında olduğunu gösteriyor. Beyaz Rusya Ulusal Bilimler Akademisi’nin araştırmasına dayanan raporlarda, 2 milyar insanı etkileyen felaket yüzünden 270 bin kişinin kansere yakalanabileceğine dikkat çekiliyor.
Çayın tadına doyamamıştı!
Türkiye, facianın ‘gizlenmiş’ etkilerini yaşamaya devam ediyor. Dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral’ın, televizyonda canlı yayında çay içerek sarf ettiği “Biraz radyasyon iyidir” sözleri hâlâ akıllarda. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, “Radyoaktif çay daha lezzetlidir” diyerek basına poz verirken, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise “Radyasyon kemiklere yararlıdır” diyordu. Ama Doğu Karadeniz başta olmak üzere Karadeniz’de kanser vakalarında yaşanan hızlı artış, bu sözlerin gerçeği yansıtmadığını kanıtlıyor. 1990-2000 yılları arasında kanser vakalarında yüzde 50 artış yaşanırken, 1990 yılında Trabzon’da 90 kanser hastası varken, bu sayı 2000’de 720 oldu. Ordu’da 1990’da 50 kanser hastasının sayısı 2000 yılında 2 bin 167’ye ulaştı. Giresun’da 2000 yılında 2 bin 168 kanser vakası tespit edildi. Son sekiz yılda erkeklerde akciğer kanseri, kadınlarda da meme kanserinde artış olduğu ortaya çıktı.
Türkiye tehlikeyi görmüyor
Nükleer güç santrali kurup işletecek ve TETAŞ’a elektrik enerjisi satacak şirketin belirlenmesi için yarışma ilanı Resmi Gazete’de yayımlandı. Yarışma çerçevesinde Akkuyu Mersin’de kurulacak nominal gücü 4 bin MWe (yüzde 25 eksik veya fazla olanağıyla) olan nükleer güç santralinde üretilecek elektrik enerjisinin TETAŞ tarafından satın alınması seçimi yapılacak. Son teklif verme tarihi 24 Eylül 2008 saat 14.00 olarak belirlendi. Teklifler aynı gün saat 14.30’da açılacak. Dünyada nükleer santrallerin atıklarının depolanacağı yer hakkında bir görüş birliği olmazken, Türkiye’de nükleer santral atıklarının depolanacağı yer olarak Toros Dağları gösteriliyor. Türkiye, kendi nükleer atıkları yanında başka ülkelerin atık deposu olma tehdidi altında. (İstanbul/EVRENSEL)
Bakanlık terasında protesto
Greenpeace örgütü üyesi bir grup, Ankara’da “nükleer santral yapılması planlarını” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı terasına çıkarak protesto etti.
Greenpeace üyesi 4 kişi, Bahçelievler’deki bakanlık binasının terasına çıktı. Binanın terasından kendilerini aşağıya sarkıtmak isteyen eylemcilere, polis ve bakanlığın güvenlik görevlileri izin vermedi. Eyleme katılan 4 Greenpeace üyesi gözaltına alındı.
Ordu’da ise Ordu Nükleer Karşıtları Platformu, Şadırvan Meydanı’nda yaptıkları basın açıklaması ile nükleer santrallerin kurulmasına tepki gösterdi.
Platform Sözcüsü Elektrik Mühendisi Coşkun Türkeli yaptığı açıklamada, “Bir kez daha tekrar ediyoruz: Nükleer santral, insanlık düşmanı, geleceğimizi tehdit eden bir teknolojidir. Emekçilerin ve ezilenlerin büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri demokratik hak ve özgürlüklerimizin, nükleer teknoloji heveslileri tarafından elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz. Hem kendimiz, hem çocuklarımız hem de insanlık için başarmak zorundayız” dedi. (HABER MERKEZİ)
Siyasi bir tercih
Küresel Eylem Platformu adına gazetemize konuşan Nuran Yüce, Türkiye’nin temiz enerji kaynaklarının bulunduğunu, bu nedenle de nükleer santrale yönelmenin siyasi bir tercih olduğunu vurguladı.
“Nükleer enerji kaynağı 1950’den beri kullanılıyor. Dünya bu beladan kurtulmaya çalışıyor. Türkiye rüzgar ve güneş enerjisi açısından çok önemli bir ülke. Enerji fakiri olduğu iddia edilse de enerji kaynaklarımız oldukça zengin” diye konuşan Nuran Yüce, sözlerine şöyle devam etti: “Temiz enerji kaynaklarına yönelmek yerine nükleer enerji tercih ediliyor. Bu siyasi bir tercih. Nükleer atık sorunu oldukça ciddi bir konu. Bize bu enerji kaynağının temiz olduğunu iddia etmesinler, bu büyük bir yalandır.”
Eylem Lodos
ÖNCEKİ HABER

B.Y, yardım istiyor

SONRAKİ HABER

Newroz’un ruhu ve coşkusuyla 1 Mayıs’a

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...