4 Mayıs 2008 00:00

2008 İstanbul 1 Mayıs’ı kuşkusuz birçok yönüyle ve Türkiye 2008 1 Mayıs’ının anlamı ve dersleri açısından değerlendirilecektir. Bu 1 Mayıs, sınıfa ve hareketine özgü özelliklerinin yanı sıra, özellikle İstanbul’da yaşananlarla bağlı anlam ve içerik kazanmıştır. İstanbul 1 Mayıs’ı, işçi sınıfı ve emekçilerle sermaye ve hükümeti arasındaki mücadelenin ‘uzantısı’nda, onun içinden ve üzerinden şekillendi.
1 Mayıs 2008 günü İstanbul’u, sokakları ve alanlarıyla işgal edilmiş topraklar gibi kullanmaya yönelenlerin estirdikleri teröre tanık olanlar, İstanbul’da yaşananları Müşerref’in Pakistan’ı; Karzai’nin Afganistan’ı; Marcos’un Filipinler’i; Franko’nun İspanya’sı; Pinochet’nin Şili’siyle kıyasladıklarında, farklı ülkelerde ve koşullarda yaşadıklarını elbette biliyorlardı. 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen genç-yaşlı; kadın-erkek işçi-emekçilere karşı girişilen saldırı o denli zalimaneydi ki, sermayenin hizmetinde olduklarına kimsenin kuşku duyamayacağı çok sayıda politikacı, yazar ve gazeteci dahi bu durumu teslim edip, -düzen adına kaygıya kapılarak-, “bu devlet terörüdür, bu kadarı fazla olmuştur, hükümet emekçi tepkisini körüklüyor!” şeklinde tepki göstermek zorunda kaldılar. 30 bin polis ve binlerce jandarma panzerler eşliğinde, gaz bombaları ve silahlı saldırılarla hastanelerin acil servislerine varana dek kenti işgal edip sokağa çıkan herkese düşman muamelesi yapıyordu ve bunun tek gerekçesi “devlet gücü ve otoritesini göstermek”ti!
Bu, iki sınıf ve egemenlerle ezilenler arasındaki ilişkinin gizli-saklı gerçeğinin ayyuka çıktığı noktaydı. Evet, gerçek oradaydı, ve herkes bunu tüm netliğiyle görmeden, ne yolunu ne mücadele hattını doğru olarak belirleyemezdi! Ülkenin en büyük kentinde, işçi ve emekçileri, sermayenin en baskıcı yönetimleriyle faşist diktatörlüklerin uyguladığı türden bir saldırıyla teslim almaya çalışan hükümetin, kendisini “millet egemenliği ve iradesinin temsilcisi” ilan etmiş olması; “adalet” ve “hak” üzerine dinsel vaazlarla halk kitlelerinin duygularını istismardan kaçınmayan bir partinin hükümeti olması, bu bakımdan -ve sanıldığı üzere- ne ‘bir handikap’tı ne de beklenilmeyen bir tutumdu. Günler öncesinden savaş ilan edilmiş, devlet gücünün kullanılacağı tehdidiyle “sokağa çıkmayın yoksa vururuz!” denilmişti. Yaşananlar, farklı çıkarlara; dolayısıyla da farklı ve kesinkes birbirine zıt politikalara sahip olmaları gerekenlerin kendileri adına davranmalarının çıplak gerçeğini ortaya koyuyordu. İşbirlikçi gericilik ve ABD başta olmak üzere emperyalizmin hizmetinde olanlarla işçi ve emekçilerin (ve örgütlerinin) aynı noktada buluşmaları zaten “eşyanın doğası”na aykırıydı. 1 Mayıs 2008’de sermayenin işlerini görmekle görevli güç ve kurumlarıyla işçi ve emekçilerin en ileri kesimleri açıktan karşı karşıya gelmişlerdi. Devlet ve hükümet kuvvetlerinin “acımasızlığı” bundandı. Beyaz Saray’da Bush ile ayrı ayrı görüştükten sonra “Dolmabahçe Mutabakatı”yla geleneksel devlet politikaları temelinde birleşenlerin “ortak iradeleri”nin damgasını vurduğu bir politik-askeri tutumla hükümet, işçi sınıfı ve emekçilere karşı devlet gücünü kanıtlamak için, polis ve jandarmayı halkın üzerine sürmüş, birer sıkıyönetim komutanı gibi hareket eden vali ve emniyet müdürünün komutasında ülkenin en büyük kentini “harp meydanı”na çevirmişti. Barbarca ve zalimane saldırıları “ufak tefek birkaç olay olmuş!” diye hafife ve alaya alan başbakanın pervasızlığı bundandır. Sermaye adına bu sınıf tutumuyla, İstanbul’da yaşananların kapsamının da ötesinde bir “mesaj” verilmiştir. Karşı devrimci burjuvazinin ve politik-askeri güçlerinin uyarısıdır; öğretici olmak zorundadır. Emperyalizmin hizmetinde işçi sınıfına ve ezilen halklara karşı yürüttükleri uluslararası savaşın deneyimiyle burjuvazinin temsilcileri, emek hareketinin daha ileri mevzilere yürümesini engellemek üzere, Kürtlere karşı askeri savaş tatbikatına benzer bir savaş tatbikatını İstanbul’da gerçekleştirdiler. İstanbul’un işçi-emekçi hareketi için taşıdığı “merkezi” öneminin farkındadırlar ve buna göre davranmaktadırlar.
* * *
İstanbul 2008 1 Mayıs’ını sözcüğün belli bir anlamında Türkiye 1 Mayıs’ı olarak almak ve anlamak mümkündür. İstanbul-havzasıyla birlikte, Türkiye işçi sınıfının “başkenti”dir; öyle görülür! İşçi sınıfı ve her milliyetten Türkiye emekçileri, sermaye ve hükümetleriyle karşı karşıya geldikleri her durumda, İstanbul’daki gelişmelere, İstanbul ve çevresindeki proleter ve emekçi kitlesinin eylemine dikkat kesilir. Neden bellidir: ülkenin bu en büyük kenti, diğer bazı liman kentleri ve Adana-Antep gibi işçi yoğun merkezlerle birlikte, kapitalizmin çelişkilerinin en açık, en keskin ve en sert biçimde ortaya çıktığı, geliştiği ve yaşandığı kentlerdir; ve İstanbul, işçi kitleleriyle kent yoksullarının kitlesel birikimi bakımından başta gelmektedir. İstanbul ve ‘havzası’nın iki sınıfın mücadelesinde başı tutmasının bu nesnel nedeni, politik iktisadi ve ideolojik cephelerdeki çatışmanın keskin tarzda yaşanmasının da dayanağını oluşturur. Bu başlıca neden(ler) 1 Mayıs 2008 gününün; işçi sınıfı ve emekçilerle sermaye kuvvetleri (hükümet, polis, tekel medyası, burjuva partileri, jandarma vb.) arasındaki “İstanbul I Mayıs muhaberesi”yle anılmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Aynı nedenle de, işçi ve emekçiler, yaşanan “musibet”i, halkın bin yıllardan çıkardığı sonucun özlü ifadesi olarak “bin nasihat”a bedel sayarak ilerlemeleri; güçlerini kendi gerçek sınıf örgütlerinde (sendikalar, kitle örgütleri, partiler) birleştirmeleri ve sermaye partileriyle tüm kurumlarına asla bel bağlamamaları gerekmektedir. En büyük derstir bu, yaşam pratiği içinde, on binlerce insanın onurlu direnişiyle sınanmış ve karşı saldırıyla da teyit edilmiş bir ders!
A. Cihan Soylu
7 Temmuz 2025 17:49

İsrail'in Gazze'ye son 24 saatte düzenlediği saldırılarda 105 Filistinli hayatını kaybetti

İsrail’in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 105 artarak 57 bin 523'e yükseldi.

İsrail'in Gazze'ye son 24 saatte düzenlediği saldırılarda 105 Filistinli hayatını kaybetti

Fotoğraf: AA

İçerik yükleniyor...

(AA)
7 Temmuz 2025 16:05

Mahmut Dindar: "Ev baskınlarında işkence kaç kere soruşturuldu?"

DEM Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar, Van’daki işkence iddiasını Meclis’e taşıdı; ev baskınlarına dair soruşturma ve verileri sordu.

Mahmut Dindar:

DEM Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar

7 Temmuz 2025 17:19

Antep'te halı fabrikasında yangın çıktı söndürüldü

Antep’in Şehitkamil ilçesinde bir halı fabrikasında çıkan yangın 2 saat sonra kontrol altına alınırken, ölen ya da yaralanan olmadı.

Antep'te halı fabrikasında yangın çıktı söndürüldü

Fotoğraf: AA

İçerik yükleniyor...

(AA)
7 Temmuz 2025 20:25

Edirne'de kaldırımdaki metal kapak kırıldı: 2 metreden düşen kişi yaralandı

Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde kaldırımda yürüyen bir kişi, kırılan metal kapak nedeniyle bodruma düştü.

Edirne'de kaldırımdaki metal kapak kırıldı: 2 metreden düşen kişi yaralandı

Fotoğraf: DHA

İçerik yükleniyor...

(DHA)
7 Temmuz 2025 21:13

Özgür Özel: Dokunulmazlığım kaldırılırsa bedeli olur

Özel, iktidarın dokunulmazlığını kaldırmak isteyebileceğini söyledi: “Bugüne kadar birçok maliyete katlandılar, buna da katlanmayı göze alabilirler.”

Özgür Özel: Dokunulmazlığım kaldırılırsa bedeli olur

Fotoğraf: ANKA

İçerik yükleniyor...

(Politika Servisi)

Evrensel'i Takip Et