4 Mayıs 2008 00:00

ROJEV


Demokrasi havarisi geçinen Başbakan Erdoğan, sıra işçilere ve emekçilere gelince diktatör kesiliyor. Başbakan, CHP’ye yüklenirken aklına geleni sayıp sıralıyor; bürokrasiyi eleştiriyor, kastlardan, ‘derin devletten’ söz ediyor, çetelere karşı sürdürdüğü operasyonları övüyor, darbelere, darbecilere atıp tutuyor, devletin yapılanmasından şikayetçi olduğunu açıklıyor.
Hedefte kendisi olunca, iğnenin ucu kendisine batınca feryadı figan ediyor!
Ama sıra işçilere, Kürtlere, farklı inanç ve düşüncede olanlara gelince, TSK’yı kutluyor, polisi taltif ediyor, zulme alkış tutuyor, destek sunuyor.
Yani 1 Mayıs’ta yaptığını yapıyor.
Başbakan, emek ve demokrasi güçlerine karşı süren saldırılarda, eleştirdiği, mağduru olduğunu söylediği devletin has adamı olup çıkıyor! Eleştirdiği devletle, onun tarihi ve kültürüyle birleşiyor, bütünleşiyor.
Kapatılma davası karşısında mağdur edebiyatı ile halka kendini acındırma çabasındaki başbakan Erdoğan; 1 Mayıs’ta yaşanan zulmü kutsuyor; ‘Devlet üzerine düşeni yapmıştır’ diyor.
Başbakan ‘Devlet üzerine düşeni yapmıştır’ sözlerini, İstanbul’da 1 Mayıs günü yaşanan vahşet için söylüyor. Dünyanın ve Türkiye halkının üzüntüyle karşıladığı, öfkelenerek izlediği görüntülere övgüler diziyor.
Eğmeden, bükmeden, utanmadan, sıkılmadan...
Yani ‘Gereği ne ise yapılmıştır’ diyor.
Başbakan “ben ‘ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar’ demedim mi” demeye getiriyor.
ABD işgali altındaki Irak’ta, diktatörlüklerle yönetilen ülkeler de bile yaşanmayan görüntülere sahne olan İstanbul’da yaşananlar için‘devlet üzerine düşeni yapmıştır’ diyor.
Ne bir özür, ne bir izah, ne bir üzüntü belirtisi.
‘Gereği ne ise o yapılmıştır’ diyor.
AKP, eleştirdiği devletle, konu işçi ve emekçiler olunca et ve tırnak gibi olduğunu gösterdi.
Başbakan, valisine toz kondurmuyor. Posbıyıklı emniyet müdürüne, Türkiye’nin dört bir yanından uçaklarla getirttiği polislerin uyguladığı vahşete sahip çıkıyor.
İşçiye sıkılan gaz bombasını, polis copunu, panzeri, sıkılan suyu, gaz bombalarıyla basılan sendika merkezini, ezilen insanları, yaratılan savaş ortamını hoş karşılıyor.
Halka zulmü reva gördüğünü ilan ediyor. İşçiye, emekçiye, halka bu yakışır diyor.
Bir gün önce, kapatılmak üzere olan partisi için savunma dosyalarını Anayasa Mahkemesi’ne teslim ederken, demokrasi nutuklarıyla iç sızlatanlar, her şeyin ilacı demokrasidir babında laflar geveleyenlerin sıra işçi ve emekçilere gelince nasıl kin ve nefret dolu olduklarına bir kez daha tanık olduk.
AKP 2008 1 Mayıs’ında İstanbul’da yaşananları, polisin uyguladığı zulmün sorumlusu olduğunu, yapılanı mubah saydığını ve desteklediğini açıklamıştır. Başbakan zalimlere ve diktatörlere yakışan bir tutum takınarak, ‘Devlet üzerine düşeni yapmıştır’ diyerek bunu tescil etmiştir.
Ne bir üzüntü, ne bir özür, ne bir sıkılma belirtisi.
Hastaneler yaralılarla, karakollar işçi ve emekçilerle doluyken, dünya ve Türkiye hayretler içinde, olup biteni öfkeyle karşılarken, AKP lideri ve başbakan Erdoğan böyle konuşuyor.
‘Devlet üzerine düşeni yapmıştır’
Ne Allah’tan korkuyor, ne kuldan utanıyor!
AK’ye nam olsun!
Ama AKP bilmelidir ki, bu yaşananlar tarihe geçmiştir. AKP sadece yaptıklarıyla kalmamış, 1977 Taksim katliamının ortağı da olmuştur. ‘Derin devlet’ diyerek eleştirdiği, operasyonlarla açığa çıkarma çabasında olduğunu söylediği, 77 Taksim katliamının da sorumlusu olan güçlerin kucağına oturduğunu da ilan etmiştir. İşçi sınıfı ve emekçiler yaşananları unutmayacaktır. İşçiler, emekçiler, aydınlar, gençler ve kadınlar yaşanan bu vahşetin hesabını soracaktır.
AKP hükümeti, 2008 1 Mayıs’ında İstanbul’u halka dar etti.
İşçiye zehretti.
Emekçiye zulmetti.
Ama bilmelidir ki, Türkiye halkının boy hedefi olmuştur. Dünyaya rezil ve rüsva olmuştur. AKP’nin işçi ve emekçilerin, halkın gazabından kurtulması mümkün olmayacaktır!
Ender İmrek

Evrensel'i Takip Et