05 Mayıs 2008 00:00

Şiir hayata benzer

3. Uluslararası İstanbul Şiir Festivali’nin konuğu olan Federal Kürdistanlı Şair Şêrko Bêkes, Kürt dilinin yasaklı olmasının özgürlüklerle ilgili olduğunu belirterek, eğer Kürtçe üzerindeki yasaklar ve baskılar olmasaydı Yaşar Kemal ve Ahmed Arif’in eserlerini Kürtçe yazabileceklerini söyledi.

Paylaş

3. Uluslararası İstanbul Şiir Festivali’nin konuğu olan Federal Kürdistanlı Şair Şêrko Bêkes, Kürt dilinin yasaklı olmasının özgürlüklerle ilgili olduğunu belirterek, eğer Kürtçe üzerindeki yasaklar ve baskılar olmasaydı Yaşar Kemal ve Ahmed Arif’in eserlerini Kürtçe yazabileceklerini söyledi. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen İstanbul Şiir Festivali’ne katılan Federal Kürdistanlı Şair Şêrko Bêkes, İstanbul’a geldi. Bêkes ile Kürt dilinin önündeki engellerin sonuçlarını, Kürt edebiyatını ve Kürt şiirini konuştuk.

Daha önce de Diyarbakır’a geldiniz. Şimdi ise İstanbul Şiir Festivali için İstanbul’dasınız. Buradaki izlenimlerinizi kısaca bizimle paylaşabilir misiniz?
İstanbul’daki bu şiir festivalini çok önemsiyorum. İlk defa Kürt şairlerini davet ettiler. Kürt şairler ilk defa şiirlerini kendi dillerinde okuma fırsatı buldular. Bu çok önemli bir şey. Ben Güney Kürdistan’dan geldim, kendi dilimde ve lehçemde kendi şiirlerimi okudum. Diyarbakır ve Suriye’den gelen Kürt şairler de vardı. Bu, kültürler arasında bir sıcaklık yarattı. Kürt insanları festival boyunca kendi dillerini kullandılar. Birçok ülkeden insanın olduğu bu uluslararası festivalde Kürt şairlerin kendi dilinde şiir okumaları, uluslararası alanda Kürt şiirinin tanıtılması ve Kürt şairlerin tanınması ve onlarla kaynaşması, bir diyalog yolunun açılması çok önemli bir gelişme. Daha da önemlisi, Kürtlerin barış ve özgürlük talepleri artık gerçekten dikkate alınmalıdır. Kürt sorunu bir çözüme kavuşturulmalıdır. Festivalde örneği görüldüğü bir diyalog ortamı geliştirilmelidir.

Siz etkinlikte kendi dilinizde şiirler okudunuz, ama Türkiye’de Kürt dili uzun yıllardır yasaktı ve hâlâ bir eğitim dili değil. İstanbul’da kendi dilinizde şiir okuma fırsatı bulmanız sizde nasıl bir duygu yarattı?
Türkiye’de Kürtçenin bir dil olarak kabul görmesi, sadece edebi, kültürel çalışmalarla ve şiirle elde edilmiş bir durum değildir. Kürtlerin siyasal anlamdaki mücadelesi bizleri bu noktaya getirdi. Kürtlerin siyasal mücadelesi bütün bu gelişmelerin önünü açtı. Yoğun bir mücadele verildi. Bu bakımdan bu festival sıradan bir festival değil. Kendine has özellikleri olan bir festival. Mesela Dolmabahçe Sarayı’nda biz bir grup Kürt aydını ve şairi, Kürtçe konuşup kendi dilimizde güldük, Kürtçe şiirler okuduk. Benim için bu önemli bir durum. Kürt sorununun çözümü için böylesi kültürel etkinlikler önemli adımlar olabilir. Kürt sorununun çözümünde şiddet asla bir yöntem değildir. Nasıl ki bu festivalde barışçıl ve demokratik bir yol uygulandıysa, aynı şekilde Kürt sorununun çözümünde de barışçıl ve diyaloga dayalı bir yol izlenmelidir.

Kürt şiir tarihine baktığımızda özellikle 11. yüzyılda az da olsa şiirler yazmış kadın şairler de görüyoruz. Dünya edebiyatının o dönemini göze aldığımızda, bu Kürt şiiri için önemli bir gelişme sayılabilir. Bu durumu nasıl yorumlamak gerekir?
Böyle bir tartışmaya başlarken önce Erdelan Beyliği döneminde, Mesude Erdalan adındaki Kürt kadın şairini anmak gerekir. Çünkü o dönemde kendisi önemli eserler ortaya koymuştur. Kadınların o dönemde politika ve sosyal yaşamda etkin olamayışlarının nedenlerini toplumsal ilerlemeye bağlayabiliriz. Toplumsal ilerleme geliştikçe kadınların sosyal hayata katılımı da gelişir. Şu an otuza yakın Kürt kadın şairi var ki, sesleri artık geniş şekilde yankı buluyor. Bu durum toplumsal ilerlemeye bağlı olarak gelişiyor. Kadın toplumsal alanda ne kadar gelişme imkanı bulursa, şiir ve edebiyatta da ilerliyor. 20. yüzyıla geldiğimizde ise artık ulusal bilinçlenmenin Kürtler arasında yaygınlaştığını görmekteyiz. Fransız Devrimi Kürtleri de etkiledi. Kürt şiirine de çok önemli bir etkisi oldu. Bu süreçte Hacı Xelîlê Kuveyî’yi anmak gerekiyor. Kendisi bu dönemin önemli şairlerindendir.

Sizin şiir serüveninizi kendi ağzınızdan dinleyebilir miyiz? Şiir sizin için ne ifade ediyor?
Şiirin tanımı oldukça güçtür. Böyle çerçeveli bir tanım yapmak çok doğru değil. Şiirin tanımı binlerce kez çeşitli insanlar tarafından yapılmıştır. Biz de bir tanım yapabiliriz. Bin tane tanım getirilebilir şiirle ilgili. Ama şiir hayata benzer. Ben kırk yıldır şiir yazıyorum, ama yeni bir şiir yazdığımda sanki yeni bir şey bulmuş gibi oluyorum. Eğer aşk ve sevgi yoksa şiiri oluşturmak mümkün değil. Biz öteden beri Kürt şiirine bir şekil, bir çerçeve oluşturmak istedik. Kürt şiirine bir çehre yaratma arayışındayız. Ve bu arayışımız hâlâ sürüyor. Türkiye ve Suriye’de Kürt dilinin yasaklı olması nedeniyle Kürt edebiyatının ve şiirinin gelişmesi de engellendi. Bir memlekette bir dil yasaklıysa insanın kendi dilinde şiir yazması ve şiirini, edebiyatını geliştirmesi de güçtür. Bu anlamıyla Kuzey Kürdistan’da Kürt dili uzun yıllar yok sayıldığı ve yasaklı bir dil olduğu için Güney’e oranla daha geri bir şiir süreci var denilebilir. Güney’de bu süreç yaşanmadığı için şiir ve edebiyat alanında önemli gelişmeler sağlandı. Suriye Kürtleri Arapça yazmak durumunda kaldı. Kuzey’deki Kürt şairleri de Türkçe yazmak zorunda kaldı. Yine İran Kürtleri Farsça yazmak zorunda kaldı. Birçok Kürt yazar Türkçe ve Arapça yazmak zorunda kaldı. Yoksa Ahmet Arif ve Yaşar Kemal gibi yazarlar dil yasaklı olmasaydı belki kendi dillerinde, Kürtçe yazabileceklerdi. Yine Suriye’de, örneğin Selim Bereket Arapça yazmak zorunda kalmayacaktı. Dilin yasak olması şairleri o ülkenin diliyle yazmaya zorladı. Özgürlük, edebiyat ve şiirin soluğudur. Eğer o özgürlüğü yakalayamazsanız o havayı soluyamazsınız.

Günümüzde İran, Suriye ve Türkiye’de yazılan ve modern olarak ifade edilen şiiri nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürt şiirinde bir modernleşmeden bahsedebilir miyiz?
Modern şiirden söz ediyorsak, bir kere şiir 3 önemli şeye ihtiyaç duyar. Birincisi şairde bir yaratıcılık cevheri olmalı. İkincisi bir duyarlılık içinde olması lazım. Üçüncüsü ise deneyimdir. Dünyadaki gelişmelerden önemli deneyimler elde etmiş olmak gerekir. Böyle bir olgunluk olursa iyi şiir yazma olanağı yakalanabilir. Güney’de daha modern bir şiirden bahsetmek mümkündür. Çünkü orada dil bir baskıya ve kesintiye uğramadı. Avrupa’da edebiyat alanında yaşanan gelişmeler anında etkisini, yankısını Güney’de buldu. Bu anlamda Türkiye’deki Kürt şiirinde daha önemli gelişmeler yaşandığından söz edebiliriz. Modern şiir demekle bir şiir modern olmuyor. Birçok şair modern şiir yazdığını söyleyebilir, ama onun şiirlerinin içeriğine bakmak gerekir. Modern şiirin farklı ölçütleri vardır. Dilin yasaklı olması ve Kürtlerin parçalı yaşamaları politik bir dezavantaj olsa da, biz aslında bundan iyi bir avantaj olarak da söz edebiliriz. Çünkü farklı kültürleri tanıma imkanımız oldu. Kürtler ve Kürt edebiyatçıları, şairleri, Türkiye, İran, Suriye ve Irak kültüründen, dilinden, edebiyatından, şiirinden önemli deneyimler elde etmişlerdir. Bu kültürleri tanıma şansı yakalamışlardır. Biz Kürtler bu üç ayrı kültürü tanıma şansı yakaladık ister istemez. Bu bir avantaj gibi de görülebilir.

Kürt şairlerin bu üç kültürden etkilendiğini söylerken, Kürt şiirinin bir Ortadoğu şiiri olduğunu mu ifade ediyorsunuz?
Bunu o anlamda söylemedim. Yani Kürt şiirinin avantajlı olduğuna işaret etmeye çalışıyorum. Bir kere kendi şiirimiz konusunda yeterli bir birikimimiz var, ama birlikte yaşadığımız kültürlerin şiirlerinden tecrübeler de edindiğimiz için zengin bir şiir yaratma durumumuz söz konusu. Bütün bunlardan önce, bir dilin edebiyatının, şiirinin gelişmesi için gerekli olan en önemli şey özgürlüğün olmasıdır. Öyle bir noktadayız ki, Kürt dilinin özgürleşmesi meselesini temel mesele olarak ele almak gerekiyor. Demin de söylediğim gibi Kuzey’de Kürt dili yasaklı olmasaydı, Yaşar Kemal ve Ahmed Arif belki Kürtçe yazacaklardı. Her şeyden önce şiir bir dilin cevheridir. Şiir, fikirsel ve sosyal bakımdan çok önemli etkiler yarattı Kürt dili üzerinde. Ciltler dolusu şiir kitapları yazıldı ve çok önemli ölçüde dil kullanılmış oldu. Şairlerin ve şiirin varlığı dilin gelişmesine katkı da sundu. Şiir, dünyanın bahçesidir. Şair de insanların kalbinde şiirleriyle bahçeler oluşturur. (İstanbul/DİHA)
İsmail Yıldız
ÖNCEKİ HABER

Nusaybin’de konsere büyük ilgi

SONRAKİ HABER

Beyoğlu’nda çocukları kültüre kazanıyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...