5 Mayıs 2008 00:00
MEDYADA GEÇEN HAFTA
Medyada haftaya damgasını vuran, Taksimin yasaklandığı 1 Mayıstı. İstanbul Taksimde kutlamanın engelleneceği ilan edildikten sonra gazete ve televizyonlarda başlayan gerginlik haberleri, yerini zamanla saldırıya ve ertesindeki haberlere bıraktı; 1 Mayıs hiç gündemden düşmedi.
1 Mayısın öncesinden başlayarak manşetlere taşındığına, yıllardır tanık olmamıştık. 2008 1 Mayısının medya macerası, böyle bir farkla başlamış oldu. Başlarda haberlere inatlaşma gibi kavramlar hakimdi. Gazeteler yasak kararını değil, daha çok sendikaların tavrını eleştiriyor, onları gerginliği tırmandırmakla suçluyordu. 1 Mayısta karşılıklı bir hesaplaşma yaşanacağı ortaya çıktığında da, haberler daha çok okurlara korku salmaya yönelik gibiydi. Özetle, 1 Mayısa gitmenin tehlikeli olacağı vurgusu öne çıkıyordu.
Özkök bile eleştirdi
Ancak, hükümetin, polisin, valiliğin gerginlik ve yasak politikasının sonucunda, beklediklerinden de biraz farklı bir manzara ortaya çıktı. Taksime izin vermemek adına, bütün İstanbulda hayat felç edildi, eylemciler gaz bombalarıyla, sularla, demokrasilerde rastlanmayacak görüntülerle kovalandı. Medyanın bu manzarayı yansıtma biçimleri de birkaç açıdan öğretici oldu. En önemlisi, AKP yandaşı olarak adlandırılan, kayıtsız, şartsız her koşulda hükümeti destekleyen medya gruplarının demokrasi karşıtı yüzünü göstermesiydi.
Gazete ve televizyonların önemli bir kısmı, polisin tutumunu eleştiren başlıklarla verdi. Bu görüntünün memleket demokrasisi için olumsuz tarafları üzerinde durdu. Elbette yabancılara karşı imaj kaygısının öne çıktığı belli oluyordu, belki içtenlikleri sorgulanabilirdi. Ama 1 Mayıs faşizmine medyadan itirazların bu kadar yüksek sesle gelmesi umut vericiydi.
Şunu akılda tutmak gerekiyor. Hürriyet gibi, Akşam gibi gazeteler, aslında Yeni Şafak, Zaman, Star vs.den farklı olarak, hükümete değil ama devlete, polise eleştiri yapma alışkanlığı olan gazeteler değildir. Çoğunlukla, haberlerine, yorumlarına Devlet vurursa güzel vurur, Polis döverse doğru döver görüşü egemen olur. Ancak polisin bu 1 Mayıstaki saldırganlığı, onları bile yasağın ve şiddetin abartıldığını kabul etmeye zorladı.
Bu çelişkiyi Hürriyetin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, güzel özetledi: Ben, içinde birden fazla insanı bir arada yaşatan bir matruşkayım. Bir yanım, toplumun yerleşik birçok şeyine kafa tutarken, bir yanım acayip düzenden yanadır. O nedenle insaf ölçüm ve vicdanım, hep devletin polisinden yana taraf olmaya mütemayildir. Yani her olayda biraz hafifletici neden arar. Dün benim bu tarafgir vicdanım bile sızladı.
Sendikaları suçladılar
Bile vurgusu önemli. Çünkü Hürriyetin bile Polis devleti manşeti attığı gün, Yeni Şafak İnat faturası diyerek, Vakit Kaosun adı DİSK manşeti atarak, işçileri suçlayabildi. AKP yanlısı basının demokratlığının sınırını görmek isteyenler için, ibret verici gazetelerdir 2 Mayıs gazeteleri. O cenahta sayılan gazeteler arasında Sabah ile Taraf, eleştirel bakışı koruyabilenlerdi.
Ancak diğerlerinin, işçilerin örgütlerine duydukları güveni zayıflatmak için her yolu denediklerini gördük. Çırpınışlar o hale gelmişti ki, insanın acıyası geliyordu. 1 Mayıs günkü Yeni Şafak örneğin Bu inat yeni çıktı deyip DİSKin acaba neden Taksimde ısrar ettiğini kendince sorguluyordu. Başka hükümetler döneminde yapmadılar, AKP döneminde yapıyorlar, komplo var falan demeye getiriyordu. Zamanınki daha acayipti. 77 1 Mayısında ölenlerin aileleriyle konuşmuşlar, Sendikalar size sahip çıktı mı diye sormuşlardı. Haber şunu anlatıyordu; aileler mağdur, kimse onlara yardımcı olmamış... Sendikalar kullanmış demeye getiriyordu Zaman da. Ama Yeni Şafak gibi, açıkça söyleyemiyordu. İşe bakın ki, 1 Mayıs 77 ile ilgili bir haber yapacaksan, bir mağduriyetten söz edeceksen, önce olayın tüm ayrıntılarıyla aydınlatılmamış olmasının akla geleceğini düşünememiş. Zamanın kimsenin mağduriyetiyle ilgilenmediği buradan belli oldu.
Son yılların en medyatik 1 Mayısında hükümet gibi onun yandaşı medya da demokratlıktan sınıfta kaldı.
Çağdaş Günerbüyük
Evrensel'i Takip Et