20 Mayıs 2008 00:00
ALBATROS
4 yıldır ilk kez geçen ay Diyarbakıra Türkiyenin tek Kürtçe günlük gazetesi Azadiya Welatın tutuklu yazı işleri müdürü Vedat Kurşunun davasını izlemek için gitmiştim, Uluslararası PEN Türkiye Merkezi yöneticilerinden Halil İbrahim Özcan ile birlikte.
Daha sonraki duruşmada Kurşunun tahliye olduğu haberi bizleri sevindirdi.
Darısı diğer tutukla muhalif basın mensuplarının başına.
Bir çok gazetede yer olan haberler Welatta yer alınca sorun oluyor. Bazı evrensel kavramlar yerine, resmi propaganda dilini niye kullanmıyorsunuz diye Kürt basını ekstra bir baskı altında tutuluyor.
Gazetecinin görevi evrensel söylem ile haberleri izlemektir.
Gazeteciyi neden şu haberi veriyorsun, ya da haberi neden devletin resmi propaganda söylemi ile yansıtmıyorsun diye baskı almaya kimsenin hakkı yok.
Muhalif basını propaganda yapmakla suçlayanlar aslında, muhalif basını asıl resmi söyleme mahkum etmek istiyorlar.
Onların isteği muhalif basını da resmi propaganda karşısında seslim almak.
Ama muhalif basın, bu ülkede ne Kızıl Sultan Abdülhamitin sansürü altında sustu,
ne de proto-faşist İttihat Fırkası karşısında, suikastlere karşın susmayı kabul etti.
Bu ülkede Babıali basını daha 1925lerde, toplu olarak tutuklanarak sevkedildikleri Diyarbakırda resmi söylem tarafından teslim alındı.
Takrir Sükun yasasından sonra, gazeteci tevkifatları ile
Ama yeraltında da olsa, sürgünde de olsa Sosyalist basın, Ermeni basını, Rum basını, Kürt basını susmadı.
1990ların başında ise büyük medya militarist söylem tarafından teslim alındı ve apolet taktı. Adaşım Duranın bu gelişmeyi Apoletli Medya olarak tanımlaması haksız değildi.
Ne yazık ki, sözde demokratik reformların şampiyonu geçinen Erdoğan hükümeti, zaten yetersiz reformları geri alarak, yeni TMY ile muhalif basın üzerindeki baskının yeniden yoğunlaşmasına neden oldu.
En son haftalık Yedinci Gün Gazetesi sahibi ve yası işleri müdürü Ali Turgayın tutuklanması, TCYnın 301. maddesinde yapılan makyajın hiçbir sorunu çözmediğini, TCYnın bazı maddeleri yanında, asıl TMYda yapılan son düzenlemelerin basın özgürlüğü karşısında hala büyük bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha gösterdi.
İşçi Köylü gazetesi sahip ve yazıişleri müdürü Barış Açıkel, Atılım Gazetesi Genel Yayın yönetmeni İbrahim Çiçek, Odak dergisi sahibi, Erol Zavar (çok ağır sağlık sorunları olmasına karşın), ve bir çok muhalif basın muhabiri ve yazarı tutuklu olarak yargılanıyorlar.
12 Eylül karanlığı sırasında onlarca muhalif basın mensubu binlerce yıllık hapis cezası istemleri ile yargılandı.
Kurucularından olduğum Demokrat gazetesi darbe sabahı özel bir emirle kapatıldı.
Muhalif olsun, olmasın hiçbir yeni gazetenin ya da derginin çıkmasına 12 Eylülü izleyen yıllarda izin verilmedi. Bu nedenle, o yıllarda Alternatif Yayıncılığı kurmuş ve Fransada çıkan Dünyada Neler Oluyor yıllıklarını yayınlamaya başlamıştık.
Günlük, haftalık, aylık, mevsimlik süreli yayın yapamıyorsak, Yıllık yayınlar, dünya ve ülkeye ilişkin gelişmeleri izleriz demiştik kendi kendimize.
Bunun için Alternatif sözcüğünün benim için çok özel bir anlamı var.
Alternatif, basın, düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkan bir politika izleyerek, bu özgürlükleri tehdit eden gelişmeleri titizlikle takip edecek.
Alternatif gazete, ülkenin çok kültürlü zenginliğine sahip çıkacak, farklı kimlere kendini ifade etme olanağını sunacak.
Alternatif ötekileştirilenlerin, tecrit edilmeye çalışılanların, dıştalananların, ezilenlerin, sürülenlerin sesi olacak.
Alternatif halkın ve hakkın sesi olacak.
Alternatif eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin sesi olacak.
Evet, çok iddialıyız bu konuda.
Alternatif haksızlığa ve zulme karşı direnenlerin, insanlık değerlerine sahip çıkanların sesi olacak.
Gazetemize ilk günden sahip çıkarak kampanya açan Mardinli okurlarımıza teşekkür ediyoruz.
Bizi izlemeye devam edin.
Ragıp Zarakolu
Evrensel'i Takip Et