22 Mayıs 2008 00:00

HAYATIN İÇİNDEN


Yer Avrupa’nın en büyük başkentlerinden biri; Londra.
Caddeler, ara sokaklar insan seli. Her milletten, renkten, dilden insanlar, yarım yamalak İngilizceleriyle kentin hücrelerini keşfetmeye koyulmuş. Tam parlamentonun karşısında Irak işgali başladığında kurulan çadırlar sabırla protestolarını sürdürüyor. Burada zülfüyare dokunmadıkça fikir beyan etmek serbest. Az ileride Hyde Park köşesindeki meydanda kraliçeye küfretmek dışında aklına ne gelirse söylemek serbest. Bedeli en fazla “Deli” damgası yemek.
En çok işi lokantalar, hızlı yemekçiler ve barlar yapıyor. Buranın barları farklı. Bizim kahvelerle, lokantaların karışımı ve özellikle iş çıkışı orta halli emekçilerin nefes alma yerleri. Bir de sigara serbest olsa. Tiryakiler kapı önleriyle cadde arasına çekilmiş sınırlar arasına sıkışmış. Tiryakiler alınmasın ama aslında dumansız yaşam daha zevkli gibi.
“Covent Garden” hünerlerini paraya dönüştürmek isteyen sokak göstericileriyle dolu. Çoğunun yaptığını biraz çalışsak biz de yaparız gibi. Aslında karşılıksız para almamak için kimi davul çalıp, kimi kaval üfleyip, kimi cam bardak yiyip günlük harçlıklarını çıkarmaya çalışıyor.
Yer üstündekinden fazla insan yer altında dolaşıyor. Dünyanın bu en büyük yer altı ulaşım sistemi her gün yüz binlerce kişiyi taşıyor. En işleklerinden birinde yer yüzüne çıkıyoruz. Çıktığımız yerde araç trafiği olmadığı için ya yürüyeceksin ya fayton şekline dönüştürülmüş bisikletlere bineceksin.
Bisiklet sürücüleri bizden gibi. Yanlarına yaklaşıyoruz.
- Tur kaç para?
Sorumuz İngilizce ama aramızdaki konuşmalardan dilimizi anladıklarından, cevap
Türkçe.
- Fark etmez abi. Ver işte bir şeyler.
Yurt dışında karşılaşılan her vatandaşımıza sorulan en klasik soruyu soruyoruz.
- Nerelisin?
- Batmanlıyım. Ama İzmir’de oturuyoruz. Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni bitirdim. İş bakıştırdım. Yok. Dil okulu diye atladım İngiltere’ye geldim. Para yok. Babam işçi. Mecburen çalışıyoruz. Sen dört sene Mühendislik oku. Gel burada bisikletle turist taşı.
Yanımıza diğer bisiklet sürücüleri de katılınca sohbet koyulaşıyor. Bir Batmanlı daha. Biri Giresun’dan. Trabzon’dan. Kocaeli’nden. Arkeolog olan bir süre Siirt’te kazı bile yapmış.
Hakan İzmir’de gazetecilik okumuş. Anadolu Ajansı dahil bir çok gazetede çalışmış.
- Aldığımız maaş yol paramıza yetmiyordu. Aslında çaresizlikten ona da razıydık ama işten çıkarılınca baktım yapacak bir şey yok, ben de dil okulu diye buraya geldim. Bulaşıkçılık dahil bir çok iş yaptım ama her yer aynı. Buraya geldiğimizde bisiklet tur dünyası Romanyalıların elindeydi ama biz fiyat kırıp piyasayı ele geçirdik. İyi bir iş bulsam burada bir gün bile durmam ama bu yaşta babamdan harçlık istemek zor geliyor. Mecburen sürünüyoruz buralarda.
Diğerlerinin de hikayesi aynı. Hepsi girilmesi zor, çıkılması daha zor ünlü üniversitelerimizden mezun olmuşlar. Ülkelerinde iş bulamadıkları için İngiltere’de bulaşıkçılık, bisiklet faytonculuğu dahil envai türden işi yapıyorlar.
İngiltere’de yoksulluğu yaşayan bu okumuş gençlerimizin yanından ayrılırken İngiliz Modelini keşfeden YÖK Başkanımız geliyor aklıma.
Arif Nacaroğlu

Evrensel'i Takip Et