23 Mayıs 2008 00:00

Başladığımız yerin gerisindeyiz...

Koskoca bir yaşam önüme serilmiş, serpilmişti. Bakakaldığımda o zamana kadar hiç görmediğim bir şeyi gördüm. Hayatın kör, ölü noktalarından birindeydik. Ansızın durup, gözlerini açarak yansıyan boşluğu, bilincin asılıp kurutulduğu, anlamlar arasındaki bağların koptuğu yeri gördüm

Paylaş

Koskoca bir yaşam önüme serilmiş, serpilmişti. Bakakaldığımda o zamana kadar hiç görmediğim bir şeyi gördüm. Hayatın kör, ölü noktalarından birindeydik. Ansızın durup, gözlerini açarak yansıyan boşluğu, bilincin asılıp kurutulduğu, anlamlar arasındaki bağların koptuğu yeri gördüm. Çok mu ileri gitmiştim? Sürüngenlerden evrilip ayağa kalkmış, iki dünya savaşı görmüş, kalbini doğuya, yüzünü batıya çevirmiş biri olarak yabancılaşmaya çok mu yazgılıydım?
Yanılmıyorsam ilkel dönemdi. Yalnızdım. Paleolitik dönemde ise önem verdim bedenime, süslemeler yaptım, simgeler yarattım. Koca ateşi denetimim altına aldım. Birbirini kovalayan gerçeklikler arasında çözülüp giderken doğaya can yükledim. Neolitik dönemde köpeği evcilleştirdim ki şimdi hepsi kahraman. Tarıma geçtim. Kazandığımı sandıkça kaybettim. Yapılanmış bir dil, dille gelen yapılanmış bir bilinçaltı oluşmuştu. Kendi yarattığım tanrıdan çok korktum. Diyojen olup fıçıya girdim. Olmadı daha sevimli tanrılar yaratmaya başladım.
Ortaçağ dönemiydi. Birçok kent, varolan birçok eğitim kurumu tercihini çoktan tarih sonrası insan bedeni yönünde yapmıştı bile. Kafam gitmişti artık ama sadece kafasından başka bir şeyi olmayan zavallı insanlardan, taklidin, bir yığın inkarın, kabul ve reddin temsilcisinden de değildim hani. Aydınlandım, mantığı görünür kıldım sonra da. Artık aşağı sınıfın sanat ve kültür alışkanlıklarını küçümseyip, yok sayan modernist züppelerden değildim. Büyümüştüm galiba.
Günümüze yaklaştıkça tuhaflık devam ediyordu. Sistem her alanda boşluk, o boşluğu dolduracak yığınca insan yaratmıştı. Her şey daha pahalı, parıltılı yaşam kültü daha da parlatılmıştı. Her şey seçkinleştirilmiş, zenginleştirilmişti. Kalbin yerini kıskançlık, beynin yerini ben merkezcilik, duygunun yerini para almıştı bile.
Çıktığım avare gezintinin sonundayım artık. Yazık! Oysa karanlık gecede uyanık kalmanın da bir avuntusu yokmuş. Kuantumu saymazsak kendimize zincirli bir yaşantıdan ibaretmiş her şey. Tuhaf kromozomlarımız, kahramanlarımız bile kurtaramamıştır bizi, dönüp durduğumuz yerde. Kaybetmeye kazanmayla başlayıp, sahte yolculuklardan zafer üstüne zafer kazanan bir komutan edasıyla dönüyoruz ve başladığımz yerin çook gerisinde kalıyoruz hep...
Emrah Tuncer (İSTANBUL)
ÖNCEKİ HABER

Yaşam hakkımızı savunalım

SONRAKİ HABER

Potada final serisi pazar günü başlayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...