28 Mayıs 2008 00:00

İNSAN VE SPOR

Avrupa Şampiyonası'na hazırlanan ulusal takım, yaklaşık bir yıldır ligdeki ortalama oyun anlayışının üzerine çıkamıyor. Anlaşılıyor ki, başarı, bireysel çabalara ve kuşkusuz en çok da şansa bırakılacak yine.

Paylaş

Avrupa Şampiyonası'na hazırlanan ulusal takım, yaklaşık bir yıldır ligdeki ortalama oyun anlayışının üzerine çıkamıyor. Anlaşılıyor ki, başarı, bireysel çabalara ve kuşkusuz en çok da şansa bırakılacak yine. Oynanan iki hazırlık müsabakasına baktığımızda elbette bazı tahliller yapılabilir. Teknik anlamda somut futbol uygulaması için beklenenler yansıtılmadığında, hemen her futbol izleyicisi zaafların ne olduğunu anlayabilir. Ancak sorun bu değil. Oysa ulusal futbolumuzda ciddi bir insani değer erozyonu yaşanıyor. Oynadıkları şeyin aynı zamanda bir oyun olduğunu anlamayan kadroların bu insani tutumu sahaya yansıtabilmesi olanaksızdır. Oyuna bakıp da sadece kazanmacı teknik unsurları gören futbol gözlemi, olup biteni doğru analiz edemeyecektir. Yönetiminden teknik ekibine, futbolcusundan seyircisine kadar futbolun insanları birleştiren sosyo-kültürel bir olgu olduğunu anlamadan bu oyunda başarı yakalanması mümkün değildir. Kafasına sadece kazanmayı koyarak sahaya çıkan, önemli olanın mücadele ederek ve hak ederek kazanmanın olduğunu kavrayamamış bir oyun kültürü sadece gerginlik ve stres açığa çıkaracaktır.
Yenildiğinde sadece kaybedeceği itibar ve parayı düşünen bir futbol yaklaşımı, bu oyunu asla zenginleştiremeyecektir. Üçüncü dünya ülkesi kapitalist anlayışın egemen olduğu toplumsal yaşamda futbolun da gericilikle beslenmesi, bilim ve insani değerlerle birleştirilememesi, ortaya çıkacak sonuçlarda baskın unsur olur. Durum böyleyken bu temel yaklaşımı değiştirecek bir proje ve bu projeyi uygulayacak bir ulusal lig yoksa önünüzde, Avrupa Şampiyonası'ndaki karşılaşmalardan da fazla bir şey beklememek gerekir.
Emre gibi savunmada önemli sorumluluklar alan bir sporcu doğru kişilik özelliklerini sergilemek zorundadır. Kendisine faul yaptıktan sonra elinden tutup kaldırmak isteyen rakibini terslemenin psikolojik arka planında yaşadığımız kültürel bataklık gelmektedir. Aynı Emre oyun içinde birçok kez dengesiz fauller yapmakta, defalarca rakibine karşı kötü tutum almaktadır. Hakeme yutturduğun müddetçe rakibe zarar veren her davranışın mübah sayılması, kazanmanın önemli bir etkeniymiş gibi algılanıyor toplumumuzda. Oysa oyundan zevk alarak ve hak ederek kazanmak da olanaklıdır. Ulusal sporcularımızın bu temel unsuru yadsıyarak gireceği bu turnuvadan nasıl bir başarı çıkar bilinmez ama tahmin de edilebilir. İsviçre maçının hatıraları güncelliğini yitirmişken, böyle kabus gibi yeni bir örnek çıkarmanın potansiyeline sahip olduğumuzun işaretleri fazlasıyla var. Oyuna zevk katacak çabanın öne çıkacağı ve bu yönde gerekirse ilk turda elenmeyi göze alabilen bir futbol kültürünün açığa çıkarılmasını bekliyorum takımımızdan…
Hakan Keysan
ÖNCEKİ HABER

Zamana demir atan tını: Moğollar

SONRAKİ HABER

Yılın ‘altın adamları’ belli oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...