30 Mayıs 2008 00:00

ARA SIRA

TMMOB bugün, kuruluş amacına uygun olarak, küresel sermayenin karşısında durmak istiyorsa ki bunun aksini söylemek bugünden doğru değildir; eğitim, sertifika, denetim, sigorta vs. gibi bazı görevlerin (hizmetlerin) özelleştirilmesine de karşı çıkmak zorundadır. Zaten GATS’a karşı çıkmaktadır.

Paylaş

TMMOB bugün, kuruluş amacına uygun olarak, küresel sermayenin karşısında durmak istiyorsa ki bunun aksini söylemek bugünden doğru değildir; eğitim, sertifika, denetim, sigorta vs. gibi bazı görevlerin (hizmetlerin) özelleştirilmesine de karşı çıkmak zorundadır. Zaten GATS’a karşı çıkmaktadır.
Bunun gibi kent sempozyumlarındaki sermayeye olanak açan tutum ve davranışlarından da vazgeçmek zorundadır.
Örneğin TMMOB’un düzenlediği Denizli Kent Sempozyumu’nun ilk konuşmaları vali, belediye başkanı, rektör ve sanayi odası başkanına verilmiş ve yerelleşme modeli tartışılmıştır; ‘Üniversite ile kentin entegrasyonu’ konulu açılım, ‘Üniversite-Sanayi İşbirliği’ projeksiyonunda, üniversitelerin ve sanayinin, uluslararası tekellerle entegre edilmesi yöntemleri olduğu tahmin edilebilir. Yerel yönetimlere katılım ise bu entegrasyonun göstermelik yüzüdür. Bölge ölçeğinde planlamanın ise tekellerin planlarına uygun yürütülecek bir organizasyona teslim edileceği açıktır.
Çünkü yerel yönetimlerin gücü doğrudan, uluslararası sermaye kuruluşlarından gelen maddi ve siyasi destekle yönelişi, bölgelere ayırdığı halkların daha çok sömürülmesi ve baskı altına alınması, halkın kendi adına siyasi örgütlenme yapamaz duruma getirilerek politik gelişmelerden de tecrit edilmesi amaçlıdır.
Sermaye güçleri, İstihdam ve Kamu Personel Yasaları ile ISO-9000’li prosedürlerle emekçilere uyguladıkları esnek istihdamlı ve tüm ekonomik ve demokratik haklarını yok edici bir saldırı politikası yürütmekteyken, yerellerde emekçilere ait demokratik ve siyasi kuruluşların gerçekten ‘yerel yönetimlere katılacağı’nı düşünmek ve sermayesi olmayan sınıfların da yerellerde ‘demokratik katılımcı bir rol oynayabilecekleri’ni vaaz etmek, artık saflıktan öte bir anlam kazanmıştır. Sermayeyle ‘uyum’ politikasının süreci, böyle işletilmektedir. Sanal düşünce ve duygularla kitleleri aldatarak, oyalayarak. Bu uzlaşma ve uyumun akıbeti ise parçalanmış emek örgütlerinde, tüm hakların, varlıkların, insanlığın kaybı ve tekellere tam ‘entegrasyon’ olacaktır.
Aynı nedenlerle, TMMOB gibi kurumların, ‘uyum ve uzlaşı içinde’ entegrasyonun yürütülmesine katkı yapmaktan uzaklaşarak, sonuçlarına yönelik çalışma yapması hem kendi üyeleri hem de içinde bulunduğu toplumun yararına olacaktır.
Özellikle sermaye piyasalarının daha çok kâr amaçlı yöneldiği hizmet sektörü ve bu sektörde giderek daha çok palazlanacak hizmet tekellerinin, ülkemiz ekonomisinde açacağı tahribata karşı çıkmak önem kazanmaktadır.
Bu nedenle uluslararası sigorta şirketlerinin önünün açılmasına da karşı çıkılmalıdır. Yani sigortacılığın, SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, İSGÜM (İşçi sağlığı ve iş güvenliği) gibi emekçilere ait kazanılmış haklar ve onların yararına olan kurumların tasfiyesi ve özelleştirilmesi sürecinde ‘ferdi kaza sigortası’ olarak çok ‘masumane’ bir sahtekarlıkla odaların gündemine giren özel sigortacılığın yayılmasının ve teşvikinin payandası olacak adımlar, sigortacılığı piyasaya açmaktan öte bir anlam kazanmaz. Aynı zamanda emekçilere ait kazanılmış hakların tasfiyesi sürecinde bireysel sigortacılığın teşviki, emekçilere yönelen saldırılar karşısında emek örgütlerinin içinde çelişki yaratarak, ellerini-kollarını bağlamanın ve kendi suçlarına ortak etmenin stratejisi olarak gündeme getirilmiştir.
Anlaşılan odalar, Türkak ve dolayısıyla TUV-SÜD’den ‘kalite belgesi’ almanın sorumluluğunu da bu dayatmalara boyun eğerek yerine getirmeye çalışmaktadır. Ama uluslararası sermayenin ihtiyaçları ve bu doğrultuda odalardan istekleri de hiç bitmez ve her an bu belge ellerinden geri alınabilir.
Aslında TMMOB ve diğer odaların yöneticileri, yaptıkları basın açıklamalarından da anlaşılacağı gibi durumun farkındadır. TMMOB, BKA’larda, istihdamla ilgili toplantılarda ve kamuya ait mevzilerin gaspında vs. gösterdiği olumlu tavrı, kalite sistemi ve ISO programlarına karşı da göstererek genelleştirebilirse sistem tümüyle çöker. Hatta tek bir prosedüre karşı tavrı bile sistemi işlemez hale getirir. Örneğin ‘kalite eğitimi prosedürü’ne, ‘performans değerlendirmesi’ne karşı tavır geliştirebilirse, hatta sadece ‘vizyon’, ‘misyon’, ‘katılım’, ‘yetkinleşme’ vs. gibi sahte argümanları literatüründen silse bile bu vahşi sistemin dayanaklarını ortadan kaldırmış olur.
Emperyalizme karşı ideolojik mücadelede odalara çok büyük görevler düşmektedir.
Çünkü odalar kapitalizme ve emperyalizme karşı halkların mücadelesinden doğmuştur.
Referans: Vizyon 2023 Projesi, TÜBiTAK Bilim ve Teknoloji Politikaları Daire Başkanlığı koordinasyonunda üniversite, kamu ve özel sektörden 200’ün üzerinde uzmanın katılımıyla yürütülmüş olup tüm katılımcıların buluştukları ortak görüşleri yansıtmaktadır. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgiler, panel raporları ve diğer proje dokümanları http://vizyon2023.tubitak.gv.tr adresli web sayfasında yer almaktadır. Proje sonuçlarına dayalı olarak Strateji Grubu tarafından hazırlanmış ‘Vizyon 2023 Projesi Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları Strateji Belgesi’ne de aynı web sayfasından ulaşılabilmektedir.
(*) Harita mühendisi (**) Endüstri mühendisi
Tekin Akçapınar* Nurten Gültekin**
ÖNCEKİ HABER

ÖSS ve Gençlik

SONRAKİ HABER

Gün birlik günüdür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...