01 Haziran 2008 00:00

birlikte şarkı söyleyebilmek

Bugün Kadıköy’de ‘Artık yeter, çözüm istiyoruz’ diyenlerle bir arada yürüyeceğiz. Renk farkı, düşünce farkı demeden. Bir arada yürüyerek tek slogan, tek pankart, tek afişte birleşeceğiz. Yurttaş olarak. Aynı şarkıyı söylemenin uyumuyla.

Paylaş

Bizim için, yani bu coğrafyada bulunan halkların çoğunluğu için, yaygın bir inanış vardır: “Biz birlikte şarkı söylemeyi bilmeyiz, beceremeyiz”. Eskiden bu konuda anılar bile anlatılırdı: Falanca yıl, filan olimpiyatlara gidilmiş de, her ekip kalkıp kendi marşlarından, şarkılarından, koro olarak örnekler vermiş de... Bizimkiler çaresizlikten bir tek şey söyleyebilmişler: “Hamsiyi attım koydum ta ta tavaya sıçradı gitti ha ha havaya...” Pek de beğenilmişler üstelik...
Eh gençlik marşı Dağ Başını Duman Almış’ın bestesinin İsveç’ten, milliyetçilerin gözdesi “Çırpınırdı Karadeniz”in bestesinin Ermenistan’dan alındığını öğrenmenin sarsıntısını atlatırken... halay çekilen “türküler”in (mesela Caney Caney’in) govent olduğunu öğrenmenin mahmurluğunu sinsinle, kaşık oyunlarıyla, zeybekle dağıtmayı beceremeyenlerdenim. Alaturka parçaların bir imparatorluk mozaiği olduğunu kafası karışmadan kabullenmek de kolay değil.
Eskiler, fasıl geçerken aradan sıyrılmayı, seslerini ayrı sergilemeyi hüner sayarlardı. Bizim kuşakta koro çalışmaları üç ses- dört ses düzenlemesiyle geçti. Kısacası ne alaturka ne alafranga adam gibi bir beraber şarkı söyleme eğitimi/terbiyesi alamadık.
Şimdi ne var bunda mı dediniz? Ne yok ki... Birlikte şarkı söyleyebilmek, kendi sesini ötekilere katabilmek, bir adım öne çıkmaya çalışmadan, birbirinin eksiğini tamamlayarak bir ezgiyi paylaşmak demek. Bir tür örgütlenme eğitimi. Birlikte yürürken söylenen şarkılar, birlikte tad almak müzikten... Bir yürüyüşü öne çıkmaya çalışmadan (yarış atalarının fotofiniş fotografı için burun uzatışı özentisine düşmeden) paylaşmanın güzelliği. Bir örgütlenmeye herkesin yeteneğince katılışı. Hep birlikte, keyifle ve uyumla şarkı söylemede gizli.
Bu sonuca/gerçeğe çok yakında ulaştım. Eyüp, Alibeyköylü kadınların Kardelen korosunu izlerken. Sazsız, alçak gönüllü ve uyumlu, disiplinli bir koro. (Kendi uyguladıkları yergi parçaları bile var.) Bu uyumun çalışmalarını ne kadar kolaylaştıracağı geldi ilk aklıma. Sonra biraz uçuk bir düşünce, birlikte çalışmayı düşüneceklerin bir şarkı söyleme çalışmasıyla işe başlamaları. Bir uyum, niyet, disiplin sınaması. Neden olmasın... Koroyu oluşturmak gürültüyü, kakafoniyi önler.
Barış talebinin
oluşturduğu koro
Türkiye Barış Meclisi böyle bir koronun ilk adımıydı. Aydınların, yazarların, sanatçıların, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin oluşturduğu Türkiye Barış Meclisi, Kürt sorununu irdelerken, sorunun sınır ötesinde olmadığını, çözümün de sınır ötesinde aranmaması gerektiğini vurguladı, sözcüleriyle. Düşünce farklarının barış için tartışmada kullanıldığı bir koroydu bu meclis. Biz bu meclisin üyeleri, bugün Kadıköy Meydanı’nda böyle bir koronun ilk dinletisini vereceğiz. Çağrımız tüm vicdanının sesini dinleyenlere. Çağrımıza bir çok sendika, meslek odası, demokratik kitle örgütü, siyasi parti, yurttaş girişimi, sivil toplum örgütü, yazar ve aydın destek verdi. Mitinge destek veren ve katılan tüm siyasi partiler, emek örgütleri, meslek odaları, sivil toplum örgütleri tek bir sloganı haykıracak: ‘Artık Yeter Kürt Sorununda Demokratik Çözüm İstiyoruz’.
Çünkü Kürt sorunu şiddet ve asayiş sorunu değil, kültürel, ekonomik. sosyal, psikolojik, insani ve siyasi boyutları olan bir sorun. Bugün Kadıköy’de “Artık yeter, çözüm istiyoruz” diyenlerle bir arada yürüyeceğiz. Renk farkı, düşünce farkı demeden. Bir arada yürüyerek tek slogan, tek pankart, tek afişte birleşeceğiz. Yurttaş olarak. Aynı şarkıyı söylemenin uyumuyla.
“Artık yeter, çözüm istiyoruz.” Çünkü kadınız, eşiz, anayız, kız kardeşiz, evladız, nişanlıyız...Yakınlarımızın acısını değil, sevincini yaşamak istiyoruz.
“Artık yeter, çözüm istiyoruz.” Çünkü okumuşlarız.
Çözümsüz konu olmadığını biliyoruz. Şiddetle çözülemediği acılar pahasına görülen sorunları barışçıl yollarla çözmek mümkündür ve çözüm bizim de sorumluluğumuzdadır. Bilgi ve kültür birikiminin ekonomik gelişmelere harcanmasını istiyoruz.
“Artık yeter, çözüm istiyoruz.” Çünkü genciz. Doğduğumuz topraklarda öğrenerek, çalışarak, üreterek yaşamak istiyoruz.
“Artık yeter çözüm istiyoruz.” Çünkü üreticiyiz, esnafız, çiftçiyiz, topraklarımızı yalnız yağmur ıslatsın.
“Artık yeter, çözüm istiyoruz.” Çünkü emekçiyiz. Emeğimizi, alın terimizi barışa harcamak istiyoruz.
Emek mücadelesi ve demokrasi mücadelesi birbirinden ayrılamaz. Emek ve demokrasi mücadelesi yürütenlerin birlikteliği sorunların çözümü için itici bir güç olacaktır.
“Artık yeter, çözüm istiyoruz.” Çünkü sanatçıyız. Acıyı anlatmaktan usandık.
“Artık yeter”, çünkü yaşlıyız. Tasasız bir yaşlılık hakkımız.
Yedi rengin birleşmesiyle doğar beyaz.
Renginizi rengimize katmanızı istiyoruz. Bugün Kadıköy’e bekliyoruz.
Sennur Sezer
ÖNCEKİ HABER

hatırlamak, geçmişi yeniden düzenlemektir

SONRAKİ HABER

ortak sesin adı: aram tigran

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa