01 Haziran 2008 00:00

SADEDE GELELİM

Gazetemizin haberine göre hükûmetin istihdamı kolaylaştırmayı amaçlayan, birikmiş prim borçlarına af ve istihdam vergilerinde kısmî indirim getiren istihdam paketi Resmî Gazete’de yayımlandı

Paylaş

Gazetemizin haberine göre hükûmetin istihdamı kolaylaştırmayı amaçlayan, birikmiş prim borçlarına af ve istihdam vergilerinde kısmî indirim getiren istihdam paketi Resmî Gazete’de yayımlandı. İstihdam paketi uyarınca devlet 26 Mayıs 2008 ile 26 Mayıs 2009 arasında, 18-29 yaş aralığındaki erkek işçilerin, ve 18 yaşından büyük kadın işçilerin işverence ödenen sigorta primlerine teşvik uygulayacak, yani primleri kısmen devlet ödeyecek. Görünürde amaç, bu yaşlarda olup kayıtsız çalışan genç erkek işçilerin ve 18 yaşından büyük tüm kayıtsız çalışan kadın işçilerin sigortalanmasını “teşvik” etmek.
Bu teşvikin hiçbir tesiri olmayabilirdi. Radikal gazetesinin haberine göre, tesiri olacak, oluyor. Nasıl mı? Tekstil sektöründe işverenler 29 yaşından daha büyük erkek işçileri işten çıkarıp yerlerine 18-29 arasında işçi istihdam etmeye başlamış. Gazeteye göre bu uygulama 29 yaş üzerindeki erkek işçilerde kitlesel işsizlik tehlikesi yaratmaktadır.
Hükûmetin yaptığı, kayıt dışı ile mücadele ediyorum diye, işsizliği gençlerden orta yaşlılara ve yaşlılara kaydırmaktır. Bu neticede de şaşılacak bir durum yoktur. İstihdam patronların kâr/zarar hesaplarına tabi oldukça, ve ekonomide durgunluk oldukça, istihdama yönelik her türlü teşvik bir grup işçiyi kayırırken başka bir grubu mağdur edecektir.
Resmi istatistiklere göre istihdam edilen nüfusun yaklaşık yarısı kayıt dışıdır, yani herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. Bu kayıt dışı çalışanlara “kendi hesabına çalışanlar” ve “ücretsiz aile işçisi” dâhildir. Ücretsiz aile işçilerinin yani eşlerin, çocukların vs. özellikle tarım sektöründe istihdam istatistiklerinde önemli bir payı var. Tarım dışı sektörlere bakarsak, ücretli ve yevmiyeli çalışanlarda kayıt dışı istihdam oranı üçte birdir. Yani kent proletaryasının üçte biri kayıt dışı çalışmaktadır.
Kayıt dışı istihdam sorunu işsizlik sorunu ile iç içedir. Sigortalama, devletin prim teşvikleriyle değil, işçinin talebiyle, patrona baskısıyla sağlanması gerekir. Ama işsizlik varsa işçi patrona nasıl baskı yapsın? İşsizliğin işlevi işçinin boynunu bükmek, kolunu kanadını kırmak, sigorta dahi talep edemeyecek hâle düşürmektir.
Türkiye’de işsizlik oranı dört yıldır yüzde onda sabitlendi. Millî gelir artıyor, işsizlik oranı azalmıyor. İstihdam rakamlarına baktığımızda daha da acayip bir manzara ile karşılaşıyoruz. Bazı yıllar millî hâsılanın artmasına rağmen istihdam azalmaktadır. Örneğin 2000’de millî hâsıla yüzde 7 arttı, istihdam yüzde 2 azaldı. 2002’de millî hâsıla yüzde 8 arttı, istihdam yüzde 1 azaldı. 2003’de millî hâsıla yüzde 6 arttı, istihdam yüzde 1 azaldı. 2006’da millî hâsıla yüzde 6 arttı, istihdam yüzde 5 azaldı.
Öte yandan millî hâsılanın ve istihdamın arttığı yıllarda da hâsıla, istihdamdan daha büyük oranda artıyor: 2004’te millî hâsıla yüzde 9 arttı, istihdam yüzde 3 arttı. 2005’te millî hâsıla yüzde 7 arttı, istihdam yüzde 1 arttı. 2007’de millî hâsıla yüzde 4 arttı, istihdam yüzde 1 arttı. (2001 buhran yılı idi; her ikisi de azaldı.)
Patronların açısından millî hâsıla artışının düşük istihdam artışı ile, hatta istihdam azalmasıyla gerçekleşmesi işgücü verim artışının göstergesidir. Daha az insan daha çok üretmektedir; ne âlâ! İşçi sınıfı açısından bu, artan sömürünün göstergesidir. Çalışabilenler daha uzun mesai yapıyor, daha yoğun çalışıyor; ikinci bir iş yaparak geçiniyor ve eşleri daha ağır şartlarda ev ve çocuk idare ediyor demektir. Çalışanlar, ailelerinde daha çok sayıda işsizi geçindirmeye çabalıyor demektir.
Ayrıca ülkede daha az istihdamla daha çok miktarda mal ve hizmet üretiliyor ise, millî hâsılada ücretlilerin payı azalıp faiz, kâr ve rant (kira) gelirleri artıyor demektir. Kapitalizmde işgücü verimi, sömürü ve adaletsizliğin diğer ismidir.
Bu sebeple mevcut düzende burjuva basınının iktisadî büyüme ve verimlilikle ilgili verdiği haberlere müjde imiş gibi sevinmek mümkün değildir. Şayet Türkiye’de işgücü verim artışı üretim maliyetini kısarak ihracatı artırmakta ise, o verim artışının semeresinin bir kısmı, daha ucuza ihraç edilen mallarla, ihracat yapılan ülkelerdeki patronların da kârlarını şişiriyor demektir.
Verim artışının topluma yararlı olması için, millî hâsılanın ücret dışı kısmının burjuva azınlığın kursağına gitmemesi; hâsıla artışının hâsılayı üreten emekçilere ücret artışları ve kamu hizmetlerinde artış ve kamu yatırımlarında artış şeklinde dönmesi gerekir. Bu da üretim araçlarının birilerinin ‘sermayesi’ olmadığı bir düzende olabilir.
İstihdam paketi uygulaması bir kere daha işsizlik ve kayıt dışı istihdam gibi sorunların kapitalizmde adil bir şekilde çözülemeyeceğini göstermektedir.
Cem Somel
ÖNCEKİ HABER

ARA SIRA

SONRAKİ HABER

Muş’ta Van mitingine katılım çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...