02 Haziran 2008 00:00

Çark dönüyor, onlar çaresizce ölümü bekliyorlar

İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri olmadan çalışmaya devam eden kot taşlama atölyeleri, birçok işçinin kalıcı hastalıklara yakalanmasına neden olmaya devam ediyor.

Paylaş

İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri olmadan çalışmaya devam eden kot taşlama atölyeleri, birçok işçinin kalıcı hastalıklara yakalanmasına neden olmaya devam ediyor. Kimyasal maddelerle iç içe çalışan birçok işçi, silikosis hastalığına yakalanıyor. Erken teşhis edilmemesi halinde tedavisi olmayan hastalık nedeni ile birçok işçinin öldüğü biliniyor. Önlem almadıkları için pek çok işçinin ölümüne neden olan atölye patronlarından ise hesap soran yok. Çaldıkları kapılar yüzlerine kapatılan hastalar ve aileleri çaresizce ölümü bekliyor. Durmuş Demirkol ve akrabası Hüseyin Özkaya, kot atölyelerinde çalışırken silikosis hastalığına yakalandılar. 2005 yılından beri yakalandıkları hastalıkla mücadele eden Demirkol ve Özkaya, yaşadıklarını gazetemize anlattılar.
Öleceğini biliyor
Hüseyin Özkaya ise yavaş yavaş ölümü bekliyor. 70 kilodan 40 kiloya düşen ve 2 çocuk babası Özkaya için doktorların yapabildiği tek şey, acılarını dindirmek. Akciğer nakli yapılması halinde kurtulma şansı olan Özkaya’nın bu durumda bile yaşayıp yaşayamayacağı bilinmiyor. “Ben buradan çıkamayacağım, biliyorum. Ölüyorum, nefes alamıyorum” diyerek ölümü beklediğini anlatan Özkaya, yaşadıklarına isyan ediyor.
Hüseyin Özkaya’nın eşi Şengül Özkaya, eşi için bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşıyor. 2 yıldır kaymakamlıktan aldıkları 630 YTL aylıkla geçinmeye çalıştıklarını anlatan Özkaya, komşularının da yardım etmesi ile ayakta durabildiklerini ifade ediyor. Eşinin hastalanmadan önce 70 kilo olduğunu, şu an 40 kiloya düştüğünü söyleyen Özkaya, eşinin tek kurtuluş umudunun akciğer nakli olduğunu, onun için de kilo alması gerektiğini ifade etti.
Sahip çıkılmazsa ölecek
Sultançiftliği’nde fason iş yapan İdeal Kot Taşlama Firması’nda 2003 yılında işe başlayan Durmuş Demirkol, çalıştıkları boyaların gün boyu ağızlarının içine girdiğini anlatıyor. Kendilerine verilen bez maskelerin hiçbir işe yaramadığını anlatan Demirkol, işe başlarken hiçbir yetkilinin yapacağı işin tehlikesinden söz etmediğini ifade etti. Sabahtan akşama kadar toz ve boya içinde çalıştıklarını ve sadece yarım saat dinlenme molaları olduğunu söyleyen Demirkol, buna rağmen 2 yıl boyunca sadece 3 ay sigortasının yatırıldığını öğrenmiş.
Çalıştığı işyerinin ancak dört işçinin ölmesinin ardından kapatıldığını anlatan Demirkol, “Ben arkadaşımı kendi ellerimle gömdüm. Bu acıyı yaşamadan anlayamazsınız” dedi. Sahip çıkılmazsa kendi akıbetinin de aynı olacağını anlatan Demirkol, geç olmadan yetkililerin kendilerine sahip çıkmasını istedi. Beraber çalıştığı 25 arkadaşının da aynı hastalığa yakalandığını belirten Demirkol, atölye patronu hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ifade etti. Bugüne kadar başlarına gelen olayı birçok devlet kurumuna anlattıklarını, ancak kapıların suratlarına kapandığını anlatan Demirkol, aynı durumda binlerce kişi bulunduğunu ve bunların hepsinin ölümle karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Yetkililerin kendilerine sahip çıkmasını isteyen Demirkol, çaresizlik içinde ölümü beklemek istemediklerini ifade etti. (İstanbul/EVRENSEL)
Hastalar gözlerimizin önünde ölüyor
Silikosis hastalığıyla ilgili gazetemize bilgi veren Doktor Leyla Pur Özyiğit hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi: “Silikosis tam olarak bir meslek hastalığıdır. 31 yaşındaki bir gencin başka hiçbir rahatsızlığı olmadan bu hale gelmesinin tek nedeni, sigortasız, kötü koşullarda çalıştırılmasıdır. Kot taşlamacılığında kullanılan silika maddesinin akciğerlere ve akciğerlerin uç hava yollarına geçerek akciğerdeki süngerimsi dokuyu tamamen yok etmesiyle ilerleyen bir hastalıktır silikosis. Bu hastalığın en çok görüldüğü ülkelerden birisi Türkiye. Büyük fabrikalar kot taşlamacılığı gibi işleri bizim gibi ülkelerde yaptırarak, bu tür hastalıklara bir şekilde aracı oluyorlar. Fabrika sahipleri insanların bu hale gelmesine göz yumuyorlar. Bizler de ne yazık ki elimiz kolumuz bağlı şekilde, hastalarımızı ellerimizle kaybediyoruz. Hastalık geri dönüşümsüz akciğer yıkımıyla sonuçlanıyor. Bu da bu tür genç hastalarda ölümü beraberinde getiriyor. Tedaviden çok alınacak önlemlerle hiç oluşmaması sağlanabilir. Fakat bu bizim ülkemizde uygulanmıyor. Hastaların son dönemlerinde nakil şanslarını kaçırmış olarak merkezlere sevk edilmeleri, bu hastaların sağlık sigortalarının olmamasının geç fark edilmesinde en büyük etken. Biz de sadece durumu geçiştirici, rahatlatıcı tedavilerle günü kurtarıyoruz. Hastalığa çare bulamıyoruz.”
Yeşim Özdemir
ÖNCEKİ HABER

GÜNDÖNÜMÜ

SONRAKİ HABER

Sonuna kadar mücadelede kararlılar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...