6 Haziran 2008 00:00
İnşaat işçileri işsizlikten dertli
Didim, Aydının inşaat sektörünün yoğun olduğu bir ilçesi. Yaklaşık iki bin inşaat işçisini barındırıyor bağrında. İnşaat işçilerinin ise her yerde olduğu gibi burada da sorunları fazla. Birçok ilden buraya çalışmak için gelen işçiler 5-10 kişi bir arada bir gözden oluşan odalarda kalıyorlar. İş bulmaları ahbap çavuş ilişkilerine bağlı. Yani iş bulmaları da ayrı bir çaba gerektiriyor. Onlar için altı ay iş var, altı ay yok. İşin olmadığı bu altı ayda işçiler ya başka sektörlerde çalışıyor ya da işsiz kalıyor. Yaz sezonu da işin durduğu zamanlardan. Yaz sezonuna girdiğimiz şu günlerde inşaat işçileriyle yaşadıkları sorunlar üzerine konuştuk.
Anamız ağlıyor
1990 yılından beri Didimde yaşığın söyleyen Kazım Temiz, o yıllarda küçük bir kasaba görüntüsünde olan Didimin bugün büyük bir kent görünümüne büründüğünü belirtiyor. Didim rantiyenin döndüğü alanlardan biri. Son bir yılda beş büyük banka geldi. Türkiye emekçilerinin harcadığı emek, enerji, fedakarlık yerli ve yabancı sermaye gruplarının kârını ve rantını artırmakta diyen Temiz, bu kârın ve rantın emekçilere hiçbir hayrı olmadığını ifade ediyor. Didimde çalışan inşaat işçilerin Türkiyenin dört bir yanında akıp geldiğini vurguluyor. Dilimiz, kültürümüz, inancımız farklı da olsa yaptığımız iş, harcadığımız emek aynı. Büyük otelleri biz yaparız, villaları, dubleks evleri biz yaparız, kahveleri, dükkanları gene biz yaparız. Kışın ayazından yazın sıcağından anamız ağlar diyor Temiz.
Haydar Aydemir de Dizlerimin üstünde sıva yaptım, iltihap kapmış, bugün aldığım yevmiye doktora ilaca gitti. Başbakan sağlık parasız olacak demişti hani nerede? 15.5 YTL muayene ücreti verdim. O da şöyle bir baktı geçti diyor. Kolay mı kazandık o parayı, alnımızın derisi çatlıyor. Biz çalışıyoruz, patronlar, parası olanlar kazanıyor. Bu nasıl düzen, bu nasıl vicdan? diyerek tepki gösteriyor. Genellikle sendikasız, sigortasız çalıştırıldığını ifade eden Aydemir, köyünden çıkıp geldiğini, altı ay çalışıp, altı ay boş gezdiğini söylüyor. Bu durumda ancak 140 yaşında emekli olabileceğini belirtiyor çaresizce.
Sömürüde ayrım yok
Sorunlar her yerde aynı olduğunu vurgulayan Selçuk Yılmaz ise patronların işe alırken Kürt müsün, Türk müsün, Alevi misin, Sünni misin diye bakmayacağını belirtiyor. Daha çok çalıştırıp daha çok sömürmeye bakarlar. İş bulmak da çok zordur bizim sektörde. Aynı işi daha az paraya kim yaparsa işe o alınır diyen Yılmaz, daha çok da denenmişler içinden seçildiğini söylüyor inşaat işçilerinin. Genelde sözlü anlaşma yapıldığını bunun da suya yazı yazmak gibi bir şey olduğunu ifade eden Yılmaz şunları söylüyor, Çalışırsın, emek edersin, toz yutarsın, eline çivi batar, ayağın şişer, başın patlar, düzgün beslenemezsin. Sıra alacağına gelir, ne zaman alacağın belli değildir. İşverenin vicdanına bağlıdır. Paramızı alamadığımızda gideceğimiz, şikayet edeceğimiz hiçbir kurum yoktur. Haydar 140 yaşında emekli olacakmış ya, ben de 150 yaşında emekli olurum. (Didim/EVRENSEL)
Sürmeli Bal
Evrensel'i Takip Et