17 Haziran 2008 00:00

İZLENİM


Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeyiz. Saat 06.45. Tersanelere doğru işçi taşıyan servislerin geçtiğini görüyoruz. Bu manzara, tersane patronlarının, işçilerin greve katılımını engellemek için başvurduğu bir yöntem. DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası’nın öncülüğünde gerçekleştirilen grev için sendikalı işçilerin yürüyüşü saat 07.30’da başlayacak ve tersanelere geçiş yolu kapatılacak. Greve katılmak isteyen, ancak işverenin tavrından çekinen işçilere, “Yol kesilmişti, gelemedim” diyerek greve katılmama “bahanesi” oluşmaması için, işverenler önlemi önceden almışlar ve işe geliş saatlerini öne çekmişler.
İşverenlerin baskısına dair somut bir örneği daha, burada konuştuğumuz bir işçiden verebiliriz. İşçinin çıkartıp bize gösterdiği kağıtta şu cümle dikkat çekiyor: “27.06.2008 tarihi itibariyle yüksek maliyetiniz dolayısıyla iş akdiniz feshedilecektir.”
Anka Gemi İnşa’da çalışan Naman Adsay, işyerinin taşeron olduğunu, 60 kişinin çalıştığını, greve katılacağını belirten 10 işçiden ikisinin -biri kendisi- işine son verildiğini söylüyor. Yani Naman Adsay, greve ancak ‘gemileri yakarak’ gelebilmiş.
Grev için ilk hareketlenme saat 07.30’da, Limter-İş Sendikası yönetici ve üyelerinin sendikadan çıkarak, ellerinde pankart ve dövizlerle tersaneler bölgesine doğru yürüyüşe geçmesiyle başlıyor. Destek için dışarıdan gelenler de bu kortejin bir tarafına ilişerek birlikte yürümeye başlıyorlar.
Başka sloganlarla birlikte iki slogan öne çıkıyor: “İnsanca çalışmak istiyoruz” ve “İşçiler birleşin, ölümleri durdurun!” Birisi içeriden, diğeri de dışarıdan bir çağrışım yapan bu sloganlar, belki tersanelerdeki şu anki örgütlenme düzeyinin de bir yansıması olarak algılanabilir. İki işçinin ölümünün ardından bir süre kapatılan ve daha sonra yeniden açılan Selah Tersanesi’nin önüne gelindiğinde, poliste bir hareketlenme görülüyor. Sabahın erken saatlerinden beri, çok sayıda polis otosu, panzerler ve çevik kuvvetin göze çarptığı bölgede amirlerden birisi, yan taraftaki çevik kuvvet bölüğünün öne gelmesi için işaret veriyor. Son olarak İstanbul 1 Mayıs’ında tanık olduğumuz gaz bombaları silahlara sürülüyor ve çevikler, tersaneler güzergahında ilerleyen işçilere yandan yaklaşıyorlar. Yolun biraz daraldığı bu bölümü belli ki polis, müdahale için elverişli nokta olarak görüyor. Ancak yürüyüş kolu ilerlemeye devam ediyor. O arada grevi yanlardan bakarak izleyen işçilere, katılmaları için çağrılar yapılıyor ve kısa bir süre sonra davul zurna eşliğinde halaylar başlıyor. Saat 08.45’te DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası, “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganları ile yetişiyor. 08.55’te ise TÜMTİS geliyor. Ve arkasından devam eden değişik sendikalar, değişen oranlardaki katılımlar, tersanelere giden güzergahta Limter-İş Sendikası üyeleriyle birleşiyor. Bu katılımlardan kısa bir süre önce, işçilerin greve katılımı sağlamak amacıyla Selah Tersanesi ile Sedef Tersanesi arasında kalan bölgede yolu kapatmış olan Limter-İş üyeleri, bu yeni katılımlarla birlikte alana yerleşmeye başlıyor ve polis de müdahale “şansını” yitirmiş olarak daha geri bir noktaya çekiliyor. DTP milletvekilleri Akın Birdal, Sebahat Tuncel, ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, SDP Genel Başkanı Filiz Koçali de burada. Ayrıca Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, Senarist Önder Çakar, Gazeteci Atilla Özsever gözümüze çarpan simalardan birkaçı. Çok sayıda kitle örgütü temsilcisi de burada. Limter-İş Sendikası yöneticileri alanda konuşmalar başlamadan önce, Limter-İş dışındaki pankartların indirilmesi için çağrı yapıyor. Alana bir işçi damgası vurulabilmesi açısından, siyasi çevrelere yönelik böylesi bir çağrı anlaşılır gözükse de, dayanışmak için işçi katılımıyla birlikte gelmiş olan sendikaların da buna dahil edilmesinin gerekçesini anlayamadık. Belki bu manzara, grevi ürkek bir biçimde kenardan izleyen tersane işçilerinde de, “Başka işkollarındaki işçiler, kendi sendikalarıyla benim iş güvenliğim için buraya gelmişler. Ben de kenarda duracağıma, kendi sendikamın pankartı arkasına gitmeliyim” duygusunu bile kamçılayabilirdi.
Tersane işçisinin katılımı açısından bir zayıflık göze çarpsa da, dün Tuzla’dan ve-rilen mesaj, kamuoyunun dikkatinin Tuzla’da olmaya devam edeceğini gösteriyordu.
Fatih Polat

Evrensel'i Takip Et