24 Haziran 2008 00:00

KESK delegeleri birlikten yana


KESK 3. Olağan Genel Kurulu, 27-28-29 Haziran 2008 tarihlerinde MEB Şûra Salonu’nda toplanacak. Genel kurala yeni yönetimin belirlenmesi damga vuracak gibi. Bağlı sendikaların genel kurullarında liste tartışmaları ön plana çıkarken, Eğitim Sen Genel Kurulu bu tartışmaları daha da alevlendirdi. Seçim sonunda büyükçe bir kesimin yönetim dışında kalması, KESK’te de benzer sıkıntıların yaşanacağının göstergesi olarak yorumlanıyor.
Genel kurul sürecini, saldırılara karşı nasıl bir mücadele yürütülmesi gerektiğini ve nasıl bir yönetim oluşması gerektiğini KESK delegelerine sorduk.
Herkesi kucaklamalı SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun:
Yaşanan liste tartışmalarının olumsuz etki yarattığını düşünüyorum. Dağınık ve parçalı duruş örgütsel mücadelemize katkı sunmaz. Kongrelerde esas alınması gereken örgütü kazanımlı kılmak, kimin kazanacağı üzerinden değil, süreci kazanma üzerinden bir tartışmayı kongrelerin eksenine oturtmak gerekiyor. Temsiliyette en geniş zemini açığa çıkaracak bir öz ve biçim esas alınmalıdır. Seçim süreçlerinde yaşanan kısır tartışmalar yerine sınıfın ve halkın ihtiyaçlarına cevap verecek bir programsal ittifakla politikalarımızı hayata geçirmek daha anlamlıdır.
Önümüzdeki günlerde yapılacak konfederasyonumuz KESK seçimlerine de aynı doğrultudan bakmak gerekiyor. KESK Türkiye’deki en etkili toplumsal muhalefet örgütüdür. KESK’teki temsiliyet sendikal potansiyelimizin toplamı anlamına gelmektedir. Kuruluş mutabakatının üzerine oturduğu anlayış ve dinamikleri mutlaka içermelidir. Önümüzdeki dönemin zorluğu göz önüne alınmalı, programsal, bütünlüklü ve güçlü bir KESK yaratma sorumluluğu her kesimde bilince çıkarılmalıdır. Bu özellikleri taşımadığı takdirde önümüzdeki dönemin zorlu mücadelesinde çeşitli sorunlar yaşanacaktır. İddiası büyük olan KESK, bütün emekçileri kucaklayacak bir ortak örgütlenme zemini yaratmalıdır.
Bu hassasiyetle kongre süreçlerine yaklaşım gösterilmeli; sendika genel kurullarında yaşanan olumsuzlukların KESK genel kurulunda yaşanmaması için her kesimin sorumlu davranması gerektiğine inanıyorum.
KESK mücadeleyi ortaklaştırmalı BES Genel Başkanı Osman Biçer:
Sonuçta KESK Genel Kurulu geçmiş dönemi değerlendiren ve önümüzdeki döneme hazırlanacak şekilde yapıldığı sürece önü açılacaktır. Neoliberal politikalara karşı bir tutum belirleyerek ve diğer emekçilerle birleşerek bu sorunların üstesinden gelecektir.
AKP iktidarı IMF, DB patentli emekçi düşmanı yasaları Meclis’ten bir bir geçirdi. Artık sendikaların bireysel mücadeleleri sonuç vermeyecektir. Bu yüzden Emek Platformu yeniden kendini gözden geçirmelidir. KESK’te ise her sendika kendi sorun ve talepleri üzerinden mücadelesini yükseltmek zorundandır. KESK bunları ortaklaştıran zemin olmalıdır. Üç yıllık süreye baktığımız zaman KESK üzerinden belirlenen bir hat izlendi. Önümüzdeki dönem sendikaların mücadelelerini yükseltmesi, KESK’in de mücadelesini yükseltecektir.
KESK sorunları aşmak için sendikaların bu anlamda önünü açmak durumundadır. Sendikalar KESK’in önlerine koyduğu mücadelenin dışına çıkmalıdır.
KESK’teki yönetim gruplar açısından da değişebilir. KESK bütünlüğüne zarar vermeden mücadeleyi yükseltecek bir tutum takındıkları sürece çok sıkıntı yaşanmaz. Bunun dışında bir yol izlenirse mücadeleye zarar verir. Liste hangi isimlerden oluşursa oluşsun, bir emek örgütünün merkezine geldiğini gören bir tutum içerisinde olması gerekiyor.
Ezber bozulmalıESM Genel Başkanı Kemal Bulut:
KESK örgütlülüğü Türkiye’de sendikal mücadele tarihinde uzun yılların birikimi üzerine oluşmuş bir sendikal örgütlülük. 1990’lı yıllarda bütün duyarlı kamu çalışanları büyük bir inançla kurdular bu sendikayı. Çalışma alanıyla ilgili yeni liberal politikalarla birlikte saldırılar da arttı o yıllarda. KESK o dönem bu ihtiyaç üzerine doğdu. Kimi zaman sisteme geri adım attırdık, kimi zaman kaybettik.
Gelinen nokta Türkiye’deki kuvvetlerin birbirine karşı tavırları, yeni bir yapılanma, neoliberal politikaların hızla uygulandığı bir süreçte KESK, genel kurulunu yapıyor. Hükümet programını uygularken sendikal hareket dağınık duruyor. EP’le kısa bir süreç yaşandı ama yine dağıldı. Sol siyasette de bir birliktelik yok. Toplumsal muhalefetin en önünde bulunan KESK’ten beklenti çok.
Emekçiler için bir program ortaya koyması gerekirken yönetim oluşturma hastalığı ortaya çıkıyor. Şunu ya da bunu eleştirmek anlamında değil. Genel kurul süreçleri yönetimi belirleme süreci olarak işliyor. Bu yıl da bağlı sendikalarda böyle oldu. KESK’te de böyle olacak gibi gözüküyor. KESK genel kurula giderken bir muhalefet oldu. Bizim sektörde çok ciddi sorun yaşanacağını bilerek, KESK Genel Kurulu’nu çok önemsiyoruz.
KESK Genel Kurulu’nda öyle ya da böyle bir yönetim seçilecek. Ne tür politikalar uygulayacak, orta ve uzun vadeli programı ne, bunu tartışmak zorunda. Sosyal güvencesiz, esnek çalışmaya, taşeronlara karşı bir program belirlemesi gerekiyor. Ezberi bozacak adımlar atmak gerekiyor. Sistem çalışma tipini tekleştiriyor. Bütün politikalardan mağdur olan bizlerin de ezberi bozacak bir tarz ortaya koymamız, ortak çalışanlar sendikası söylemimizi ete kemiğe büründürmemiz gerekiyor. KESK mevcut durumdan, 4688’in giydirmiş olduğu deli gömleğinden kurtulup iş yapmak zorunda. Bunu yaparsak yeni bir mücadele hattı ortaya koymuş oluruz.
Şimdiye kadar KESK’in yönetim anlayışı kapsayıcı şekilde oluşuyordu. Son genel kurulda bazı sendikalar dışında kaldı ama büyük bir kısmı değil. Koordineli bir üç yıl geçirmedik. Kimi sendikalar KESK’le çatışır durumda oldular. Bu genel kurul da bunun üzerinden oluştu. Genel kurul delegasyonunun iradesidir bu. Benzer şekilde zafiyetler önümüzdeki döneme de taşınırsa kayıp yıllar olur. Umarım herkes aldığı sorumluluğu yerine getirir. Biz bütün emekçilerle ortak örgütlenmeyi savunan bir sendikayız, kendi içimizde bunu yapamazsak mücadeleden düşmüş oluruz.

Bütünlüğünü güçlendiren bir yönetim oluşturulmalı

BES İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ramis Sağlam:
KESK Genel Kurulu’ndan beklentilerimizi belirtmeden önce özellikle ülkenin içindeki siyasi belirsizliğe ve ekonomik gelişmelere göz atmak gerekir. AKP’nin kapatılması sürecinde ve ekonomik krizler kısırdöngü içinde devam etmektedir. IMF ve DB ekonomik politikalarını uygulayan AKP Hükümeti, birçok alanda olduğu gibi ekonomide de duvara toslamıştır.
Kamunun yeniden yapılandırılması sürecinde kamu emekçilerine yeni saldırı hazırlığı içinde olan siyasal mekanizma, aynı süreçte yeni anayasa hazırlığını da hızlandırmıştır. Böyle bir çerçevenin ardından, KESK Genel Kurulu’ndan beklentileri ifade etmek daha kolay olacaktır. Kamu emekçileri, her şeyden önce bugünkü kazanımlarını korumak istiyor. Belirsizlik sürecinde sağlık ve sosyal güvenlik hakkının elinden alınması ve iş güvencesinin tehlikeye girip sözleşmeli uygulamasının soluğunu ensesinde hissetmesi, beklentilerini netleştirmiştir. Kamu emekçilerinin beklentileri toplumunkinden bağımsız değildir. Bu süreçte, bütünlüklü, kendi iç sorunlarına hapis olmamış ve hedef kitlesinin sorunlarına kilitlenmiş bir KESK’i öncelikle bekliyorum. Bu beklentinin ardından ekonomik ve siyasal alandaki etki gücünü kullanarak sürece müdahil olmasını bekliyoruz.
Sorunların üstesinden gelinmesi için KESK’in süreci ve kendisini tekrar okuması gerekiyor. Kamu emekçilerinin sorunlarıyla tekrar tekrar buluşmak için kendini hazırlamalıdır. KESK’in içindeki neredeyse kişilere kadar indirgenmiş, gruplaşmanın yok edici rekabetine bir an önce son verilmelidir. Dışarıdan birçok salvo atışlar yapılırken, KESK ve bileşenleri artık içinden dışına dönmelidir.
KESK’e sadece kamu emekçilerinin değil, onun mücadeleci yapısına tüm emekçilerin ihtiyacı vardır. Çünkü KESK’in, mücadele, deneyim ve dinamiğiyle hâlâ korunması ve geliştirilmesi gerekiyor. Bir şeyler değiştirilecekse yapılması gereken ilk iş, KESK’in süreci değiştirecek hem gücü hem de yetisi olduğu düşüncesini dillendirmek ve hayata geçirmektir. Öncelikle KESK’in mücadelesini örgütleyecek ve kendi içinde hesaplaşma sürecini çalıştırabilecek bir yönetim anlayışı olmalıdır. KESK yönetimi sadece sayısal hesaplar veya kişiler çatışması üzerinden değil, mücadelenin ihtiyaçlarını gören bir yerden olmalıdır.
Bunun dışındaki belirlemeler, sadece KESK’in değil emek mücadelesinin de mevzi kaybetmesine neden olacaktır. Bu noktadan bakıldığında net bir şey söylemek kolaylaşacaktır; KESK’in, yarını örgütleyecek mücadele merkezlerinden biri olması için bütünlüğünü güçlendiren bir yönetim oluşturmalıdır. Aksi bir tutum, KESK dışındaki dostumuz olmayanlara yarar ki, bu da bize tarihi bir sorumluluk doğuracaktır.
Ercan Karakaya - Gökhan Durmuş

Evrensel'i Takip Et