3 Temmuz 2008 00:00

TABLO


Geçen haftaki yazımızda; 2004 yılında Demokratik Güç Birliği adıyla ortak program ve adaylarla girilen seçimler sonrası kazanılan belediye yönetimlerindeki eksikliklerden söz etmiş ve bu eksikliklerden ders çıkarılması gerektiği üzerinde durmuştuk.
Hiç kuşku yok ki Güç Biriliği adaylarının yönetiminde bulunduğu belediyelerde halkçı ve sosyal belediyecilik ne oranda başarılı olduysa, bu dönemde halk tarafından o oranda tercih edilecektir.
Bu nedenle önümüzdeki dönemde güçlü bir birliktelik oluşturmanın zeminini yaratmak için geçmişten ders çıkarmak en önemli unsurlardan biridir.
Türkiye'de iktidar savaşı veren, statükocu, gerici, tekelci sermaye uşağı, IMF, DB, ABD'ci , halk düşmanı iki kanadın girdiği, dalaşla oluşturduğu gündeme karşın; emek ve demokrasi güçlerinin gündemi, geniş ve güçlü bir halk cephesi oluşturmak adına her türlü çabayı göstermeleri gerektiği bir kez daha açığa çıkmıştır.
Bu önem ve aciliyet göz önüne alınarak, dar, ben merkezci, az olsun benim olsun, kısır yaklaşımlardan sıyrılmış, geniş bir tutumla, kapsayıcı; işçi, işsiz, köylü ve ezilen bütün sınıfları birleştiren bir çabanın ortaya konulması gerektiğini; emekten, demokrasiden ve barıştan yana bütün güçler kabul etmektedir. Ancak, farklı yaklaşımlar nedeniyle hedefe ulaşmak konusunda kuşkular da yerini korumaktadır.
Halk cephesini oluşturmak için "çatı partisi" gibi çeşitli modellerin tartışıldığı, ÖDP'nin sıkça vurguladığı "sol"u birleştirme çağrısı dikkate alındığında, bu cephenin oluşmasında çeşitli kısırlıklar ve daraltıcı tutumlar varlığını sürdürmektedir.
Oysa Kürt-Türk, Arap-Laz, Çerkez...her milliyetten emekçinin, yoksul halkın sorunları ve ortak talepleri üzerinden birleştirilmesi başarıldığında "sol"u birleştirmek zaten başarılmış olacaktır.
Bugün uygulanan yoksullaştırıcı neoliberal politikaların çökerttiği tarım, özelleştirme yoluyla yağmalanan halk kaynakları, emekçilere dayatılan köleci çalışma koşulları, ısrarla çözülmeyen Kürt sorunu, borç sarmalı haline getirilen Türkiye, iğneden ipliğe her ürünün zam yağmuruna tutulması ve zamların otomatiğe bağlanması, zorunlu kamu hizmeti iken paralı hale getirilen eğitim, sağlık gibi hizmetler, yararlanılması güç hale getirilen sosyal güvenlik sistemi; doğma, gerici, serbest piyasacı eksene oturtulan eğitim sistemi, üzeri sahte verilerle örtülen can çekişen bir ekonomi, ülkeyi saran su sorunu, bağımlı hale gelen enerji politikası ve şirketleştirilen belediyeler...gibi sıralayabileceğimiz yüzlerce halk düşmanı uygulama sorun olarak ortadadır.
Bunca ortak sorun ortada duruyor iken, benim modelim doğru onun modeli yanlış, benim sayım fazla onun sayısı az, ben şu zamanda bu kadar oy aldım şu bu kadar oy almadı…gibi halka güveni azaltan, kompleksvari, daraltıcı, kısır çekişmelerin; emperyalist, gerici, halk düşmanı güçlerin işini kolaylaştıracağını göz ardı etmemek gerekir.
Bu dar tartışmalardan sıyrılarak, kişisel hesapları ve kompleksleri bir yana bırakan, özgüveni yüksek, halk ve emekçiler nezdinde güven yaratan "fedakarlıklarda" bulunmak gerekir. Aksi halde yaşanacak olumsuz sonuçlara sebep olanlar tarih önünde halka ve emekçilere hesap vermekten kurtulamayacaktır.
Halka güven veren, çekim merkezi haline gelmiş; emekçileri, aydınları, emekten, barıştan, demokrasiden, insan haklarından yana her kesimi çatısı altında toplamayı başarmış bir birliktelik başarmayı hak edecektir.
Geçmişteki çalışma birliktelikleriyle oluşan deneylerden ders alarak, sağlam temeller üzerinde şekillenmiş, ortak programlarla halka ve emekçilere gitmek gerekir. Burası sağlam şurası zayıf, şurası bizden burası onlardan, burada bize oy var şurada yok…gibi hatalı yaklaşımlara girmeden her alana ulaşarak, halkın ve emekçilerin karşı karşıya kaldığı yoksullaştırıcı, sömürü üzerine kurulu politikaları teşhir eden bir çalışmayı esas alarak işe başlanmalıdır.
Bu çalışmalar üzerinden çıkarılacak yerel yönetim (belediye başkanlıkları, belediye meclis üyelikleri, muhtarlıklar) adayları öne çıkarılarak bir seçim hazırlığında bulunmak gerekir.
Güçleri birleştiren unsurlara, birbirlerinin varlığına saygı göstererek, salt nicel durumlarıyla değil varlıklarıyla değerlendirerek yönetimlerde temsil etme konusunda fırsat verilmesi birlikte olmayı güçlendirecektir.
Adayları belirleme konusunda sayısal hesaplara girerek, "tamam birlikte olalım, ama benim dediğim olsun" tutumu, birlikte seçime girmekten öte bir anlam taşımayacaktır. Sonuç olarak da tabanda halkın birleştirilmesi sağlanmamış olacaktır.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak

Evrensel'i Takip Et