7 Temmuz 2008 00:00

Şeref ekmek bulamazken.....


Çok bilinen bir fıkradır muhakkak, ama içinde bulunduğumuz duruma oldukça uygun olduğu da tartışmasız...
Aynı kuruma iş başvurusu yapan üç üniversite mezunu, tek tek, seçici kurulun önüne alınırlar. Matematik çıkışlı olanı, sorulan en zor soruları bile kağıda kaleme sarılarak çözer. Fizik bölümü mezunu da aynı şekilde başarılı bir sınav verir.
Sıra, istatistik mezununa gelmiştir. Ona da konumuna uygun sorular yöneltilir, ama hemen yanıt vermez, istatistikçi. Gider, odanın kapısını açar, dışarıyı dinleyip denetledikten sonra da kurula dönüp; “Siz sonucun (yanıtın) nasıl olmasını istersiniz efendim?” der...
Bizde, aylık-yıllık enflasyon hesapları ile kişi başına düşen “ulusal gelir” hesapları da hep böylesi istatistikçilerin elinden çıkıyor olsa gerek. AKP Hükümeti’nin (öncelleri de aynı!), senelik enflasyon beklentisini haklı çıkarmak için olmalı; emekçilerin alım gücündeki düşüşe rağmen, aylık enflasyon oranları bir türlü yükselemiyor, aksine düşüyor (!). Zorunlu tüketim mallarına yapılan görünür zamlar, işsizlik ve yoksulluğun ulaştığı nokta bile resmi enflasyon rakamını değiştiremiyor.
Ekmek, elektrik, doğal gaz ve petrol zamları ve bunlara dayalı ürün ve hizmetlere yapılan zamlar da etkilemiyor, enflasyon hazretlerini. Çalışanların ücretleri artırılacağı zaman hükümet nasıl istiyorsa öyle, hangi ürünler üzerinden uygunsa oradan hesaplayıveriyorlar enflasyonu; oluyor. Aynı, “istatistikçi adayın” yaptığı gibi...
Asgari ücretli işçi, sabit gelirli memur ve emekli, küçük esnaf-sanatkar, üretici köylünün yaşamakta olduğu tüm sıkıntılara; eğitime ve sağlık hizmetlerine ayrılabilecek iken, savaşa ve hortumculara akıtılan paralara bakarsak, bu hükümetten ve benzerlerinden sorunlarımızın çözülmesini beklemek, elbette yanlış. Ama duruma uygun ve hak alıcı mücadeleleri yükseltmek de aynı oranda zorunlu bir görev.
Bugün, kamu emekçilerine yüzde 2 + yüzde 0.8’lik bir iyileştirme zammını reva görenlere tepki gösterilmez ve demokratik bir mücadele örülemezse, ilerisi için çok daha kötü koşullara boyun eğmek zorunda kalacağımızı söylemek de “kehanet” sayılmamalıdır.
Elbette karamsar olmanın da bir gereği yok. Ancak, işçilerin ve emekçilerin örgütlü dayanışması bu görüntüyü değiştirebilir ki, buna da bugün, her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu görülmektedir. Aksi halde, “şeref ekmek bulamazken, şerefsizlerin butu götürdüğü” bir ülkede, “ensesine vur, ağzındaki lokmayı al” denilenlerin hanesine yazılmak da var...
M. Kamil Bal
(İZMİR)

Evrensel'i Takip Et