13 Temmuz 2008 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Senin de bildiğin gibi bir zamanlar ülkemizde mesela makara ipliği, örneğin toplu iğne,
Kirvem,
Senin de bildiğin gibi bir zamanlar ülkemizde mesela makara ipliği, örneğin toplu iğne, faraza lamba şişesi gibi basit şeyler bile teknolojik anlamda imal edilemediği için, bu ve benzeri bir sürü ıvır zıvır ihtiyaçlarımızı ister istemez kefere diyarlarından ithal edip bütün bunlara kısık bütçemize rağmen eşek yüküyle para öderken, daha sonraları kanla irfanla kurduğumuz cumhuriyetin ardından yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı sloganıyla özellikle okullarda düzenlenen yerli malı haftalarının yanı sıra, keza her Türk evladının bir tekinin bile Dünyaya bedel olduğu gibi çıtası insanüstü vasıfların hayli ötesinde standartlar belirleyip böylece körpecik beyinlere milli şuur aşılamaya gayret ederken, aynı zamanda da on yılda on beş milyon genç hem de her yaştan yaratıp, bu arada sekiz ya da seksen sekiz kilometre yol yapınca yurdu demir ağlarla ördüğümüzü tellal misali duyurup, nihayet un, şeker, bez, tuz, buz fabrikaları falan derken, aslında muasır medeniyet trenini yakalamak için tazı misali koşmaya başladığımızı dost-düşman tüm sağır kulaklara sözde haykırdık ama, geriye dönüp baktığımızda bu tren kovalama maceramızın, daha geçenlerde Haydarpaşadan Ankara ya gitmek için davul zurna eşliğinde bismillahla yola çıkar çıkmaz iki adım ötede tepetaklak devrilen hızlı tren sevdamızdan pek de farklı olmadığını, köprülerin altından bunca sular akıp gitmesine rağmen döne döne nihayet gelip tosladığımız şu günlerde üstelik hesapça bir tekimiz bile Dünyaya bedelken, beri taraftan yıllar yılı kafa kafaya verip anca beraber kanca beraber felsefesiyle yaptığımız Made in Turkısh icraatlara, bu icraatların maddi, manevi sonuçlarına, hele hele özellikle şu sıralar iktidarı, muhalefeti, esteği, kösteği, köstebeği bilumum kurum ve kuruluşların ilk fırsatta sözde vatan, güya millet adına birbirlerinin ümüğünü sıkıp sesini soluğunu kesme çabalarının harmanlandığı bu anaforda görünen o ki, belirleyip böbürlendiğimiz standart ölçülerimizde nedense, ne hikmetse bir türlü dikiş tutturamamışız ka evladım!..
Nitekim gelmiş geçmiş, mazide kalmış, kiminin ömrü darbe, muhtıralarla yarıda kalmış ve hesapça kimisi sosyal demokrat, kimisi yarım porsiyon solcu, kimisi köküne kadar milliyetçi, kimisi elhamdülillah huzur ve güvenin yıkılmaz kalesi bilumum hükümetler, o hiç değişmeyen standart ölçüleriyle birbirlerinden maalesef daima enkaz devraldıklarını vırlanıp dururken, gari on beş milyonu çoktaan aşıp maşallah yetmişleri solladığımız bu diyarlarda ahalinin büyük çoğunluğu mil pardon ama don ile gömleği, ekmek ile çökelek peynirini aynı anda yan yana bulamazken, beri taraftan çavanozvari bu yampiri gidişatın sorumluluğunu Allah rızası için bile olsa kimseler yüklenmeyip, topu her halükârda daima kendilerinden önceki iktidar ağalarına dehleyip, bunun vebalinden kurtulmayı hüner belleyip, böylece aynı standart kalıplarda tıpkısının aynısıyla güya siyaset pazarlarken, öte yandan ortalıkta bir tek suçlu bulabilene aşk olsun zo!
Neden?
Çünkü milli şuur aşılama gayretiyle yola çıktığımızda belirlediğimiz o meşhur bir tekimizin hiç de Dünyaya bedel olmadığını, hatta bunun bir bakıma bile bile lades çizgisinde gelip noktalandığını, dolayısıyla kendi kendimize çalıp aynı türküyü kendi kendimize yurttan sesler korosu babında aynı minvalde çığırmakla sadece başımızı devekuşu misali kuma gömdüğümüzü, meselelerimizi halı altına süpürüp böylece yok saydığımızı, hatta daha da acısı laf ola torba dola babındaki standartlarla peynir gemisinin yürümediğini acı da olsa zaman tünelinin engebeli, çetrefil kulvarlarında yaşadıkça bu kez de savunma içgüdüsüyle feleğe feveran edip, kem talihimize ana avrat düz gittik lakin nafile!
Nafile zira aynaların karşısına geçip kendi paşa gönlümüzce sözde kendi bedenimize uygun şatafatlı standartlar belirleyip daha sonra bu standartların içini dolduramayınca nedense suçlu olan hep aynalar oldu
Evet, suçlu olan hep aynalardı, üstelik dost bildiğimiz aynalar
O halde?
O halde haftaya kaldığımız yerden yola berdevam Kirvem
Mıgırdiç Margosyan