16 Temmuz 2008 00:00

‘Türkiye’nin Son Günleri’nden fotoğraflar

Oldum olası mizahi yeteneğine hayran olduğum bir kişi var: AKP’lilerin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Yıllardır onun sözlerini topluyorum, hemen hepsi mizah yüklü şaheserler.

Paylaş

Oldum olası mizahi yeteneğine hayran olduğum bir kişi var: AKP’lilerin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Yıllardır onun sözlerini topluyorum, hemen hepsi mizah yüklü şaheserler.
Ama bundan 3 ay önce söylediği bir laf var ki gelmiş geçmiş hiçbir mizahçımız, güldürü ustamız böylesine mizah yüklü tümce yaratmamıştır. Bu özdeyiş aynen şöyledir: “Bu ülkenin evlatlarını şehirli kenar mahalleli veya göbeğini kaşıyanlar-kaşımayanlar diye ayıranlar olabilir. Fakat biz milletimizin hiçbir ferdini ayırmadık, ayırmayacağız.” (Milliyet, 12 Nisan 2008)
Gördünüz değil mi bu mizahi zerafeti? Kendisine sıkıntısını söyleyen bir T.C. yurttaşına “Ananına da al git” diyen, kendisini topluluk önünde eleştirenleri korumalarına hallettiren (Sahiden yanında Koruma Ordusu yokken, bu tip eleştirilerle teke tek karşılaşsaydı n’apardı acaba?), karikatürlerini yapanları hazımsızlıktan dolayı mahkemeye veren, kendi yandaşlarına kıyak üstüne kıyak çeken, muhaliflere kan kusturan AKP’lilerin Başı, ayrımcı olmadığını iddia ediyor. Bu kıtır Kasımpaşalık raconuna sığar mı? Ve gülmez misiniz bu lafa?
Neyse, söylemek istediğim aslında bu değil… Elimde “3 kişilik Ordu”nun (Biraz kovboy filmi adı gibi oldu kusura bakmayın) çıkardığı “İnsancıl” dergisinin son sayısı, Haziran 2008 sayısı var. Bürolarına ne zaman gittiysem, her zaman hazır ve nazır gördüğüm Cengiz Gündoğdu, Berrin Taş ve Şadiye Güle çıkarıyorlar dergiyi.
Şükran kurdakul’un “Ataç”ından, Vedat Günyol’un “Yeni Ufuklar”ından Hüsamettin Bozok’un “Yeditepe”sinden ve Güngör Gençay’ın “Gerçek Sanat”ından sonra bugün için “İnsancıl”, “Berfin Bahar”,”Evrensel” gibi 3 ulusal dergi ile İzmir dergisi “Batı Söz” ile Türkiye’nin belki de tek köy dergisi “Akköy”. Zevkle sindire sindire okuyorum.
“İnsancıl”a geleyim… Yukarıda sözünü ettiğim tüm dergileri, baştan sona doğru okuyorum, inceliyorum. Ama “İnsancıl”a, sanki Arapça bir kitap okurmuş gibi sondan başlıyorum. Çünkü son sayfalarda Cengiz Gündoğdu’nun “Yıldız Güncesi” var. Bazıları Araf’taki günlükleri okumayı sever, ben de “Yıldız Günlükleri”ni seviyorum.
“12 Mayıs Pazartesi” bölümünde, gazetelerde okuduğu bir haber üzerinde duruyor… Taksim’den Aksaray’a giden bir otobüste lahmacun yiyen 3 kişi, şoförü bir konuda uyaran kişiyle tartışmaya başlıyorlar. Sürücü, bu tartışmaları Tepebaşı’na indiriyor… 3 kişi, iner inmez uyaran kişiyi dövmeye başlıyor ve lahmacunculardan biri, belinden çıkardığı bıçakla uyaran kişiyi öldürüyor.
İşte bir Türkiye fotoğrafı. Çöküşün fotoğrafı. C. Gündoğdu yorumluyor, açıklık getiriyor.
İkincisi “13 Mayıs Salı”… bir alıntıyla başlıyor C. Gündoğdu: “Zor dönemler geçirdim, ailemi kaybettim ve sonunda 1992’de maddi zorluklardan Stradivarius yapımı 1710 tarihli kemanımı sattım. Yaşayacak param yoktu. Çok ıstırap çektim…”
Kim bu? 1971 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılan bir keman virtüözümüz. Bir üstün yetenek; taaa çocukluğundan, 5 yaşından beri. Batı’nın en önemli konservatuvarlarında müzik eğitimciliği yapmış. Ve bugün sefaletleri oynuyor.
Cengiz Gündoğdu’nun “Bozuk sesiyle milyarlar kazananların ülkesi Türkiye” dediğimiz ülkeye bakıyoruz; Ulusal Ayaktopu Takımı Avrupa 3.sü oldu diye çalıştırıcısına, yani Fatih Terim’e ayda “36 Başbakan ya da 572 asgari ücretli aylığı” veriyor. Yani 286 milyar; ayda...
İnternete-minternete bakmadan lütfen sorumu yanıtlayın: 1992 Avrupa Kupası’nı kim aldı? Kimse bilmez. Bugün Avrupa 3.sü olan Türkiye’nin adını da, fazla değil 8 yıl sonra hiçbir Batılı bilmez, anımsamaz. Ama anımsanmayacak bir başarının ayaktopu çalıştırıcısına ayda 286 milyar ve buna karşılık “Devlet Sanatçısı Ayla Erduran” yaşam zorluğundan kemanını satıyor. Ben böyle devlete saygılarımı sunarım…
Berrin Taş da “Hep Yolda” başlıklı günlüğünde, 30 Mayıs 2008 tarihli bölümünde, Tabipler Odası’nda tersane işçileriyle ilgili çalışma koşullarını gösteren bir diayı izlediğini anlatıyor. Toplantıda bir tersane işçisi de konuşmuş. Yaralanan, elektrik akımına kapılan bir işçi sağlık kuruluşuna götürülmemiş. Daha ölmeden üzerine bir gazete kağıdı örtülüyormuş. İşçi şöyle demiş: “Hayvan bile öteki hayvanlardan biri öldüğünde üzüntüsünü belli ediyor. Bunlar onu bile yapmıyor.” Sevgili Berrin Taş şöyle ekliyor, bu bölümün sonuna: “Ölmemiş bir insanı öldü sayarak son hızla ölmesini beklemek, nasıl bir dünyada yaşadığımızı gösteriyor.”
Cengiz Gündoğdu, Berrin Taş’ın son kitabı “Gelecek Ağacı” için söyle demiş. “Yarının güzel olacağına, insanın ayağa kalkacağına kesin inancı var, Şair Berrin Taş’ın.”
Türkiye’nin en güvenilir kabul edilen kurumundan; yani Ordu’dan bir emekli tümgeneral şöyle diyor: “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 50 yıllık üniformasını birkaç hafta sonra çıkaracak olmaktan dolayı üzüntüsünü açıklıyor. Haklıdır. Geçen yıl ben de benzer duygular içindeydim. Şimdi ise o üniformayı taşımaktan üzüntü duyuyorum.” Sonra bazı nedenleri söylüyor ve arkasından şunları diyor: “Emekli de olsa en üst rütbe ve makamlara ulaşmış Türk subaylarına yapılanlar yenir yutulur değildir.(…) Yapılanlar bu sınırları zorlamış, milletini, ordusunu sevenleri yaralamıştır.” Allah’ına kadar haklı, emekli Tümgeneral Naci Baştepe. Ama bana dokunan, yaralanan Türk Ordusu’nu sevenlerin, örneğin 12 Eylül’lerde, öncesinde/sonrasında milletinin yaralanmasına kayıtsız kalmalarıdır…
Sonra şöyle ekliyor emekli tümgeneral: “Emekli olduğum gün üzerimden çıkardığım üniformamı, üzerindeki rütbe işaretlerini, ödüllerimin simgesi olan şerit rozetlerimi kime ve hangi makama göndereceğimi düşünmeye başladım…” (Cumhuriyet, Deniz Som ‘un köşesi, 10.7.2008)
C. Gündoğdu ve B. Taş’ın anlattıkları ve N. Beştepe’nin söyledikleri bir şeylerin artık kesinlikle bittiğini ve “Dönüşü Olmayan Nehir”e girdiğimizi göstermiyor mu?..
Bülent Habora
ÖNCEKİ HABER

Koğ Şenliği ‘maddi engellere’ rağmen yapılacak

SONRAKİ HABER

Yasmin Levy büyüledi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...