18 Temmuz 2008 00:00

KENTTEN GELEN

Sosyal Güvenlik (de)reformu ve buna bağlı çıkan 5502 ve 5510 sayılı yasalar ile sağlık ve sosyal güvenliğin piyasalaştırma sürecinde, sermaye çevresi ve hükümet kendi adına önemli bir aşama katetti

Paylaş

Sosyal Güvenlik (de)reformu ve buna bağlı çıkan 5502 ve 5510 sayılı yasalar ile sağlık ve sosyal güvenliğin piyasalaştırma sürecinde, sermaye çevresi ve hükümet kendi adına önemli bir aşama katetti. Bunları hepimiz biliyor ve yaşıyoruz. Sosyal Güvenlik Kurum personelleri ise (devredilen Bağ-Kur, SSK, emekli Sandığı) ordan oraya savrulan, geleceği belirsizliklerle dolu bir süreci yaşıyor.
Belki de büyük GSS eylemlerinin görkemi ve önemi itibariyle, Sosyal Güvenlik Kurumunun yeniden yapılanması, bunun halka ve Kurum çalışanlarına yansımaları nispeten gölgede kaldı. Nitekim son yıllarda Kurum çalışanları, SGK'nın çıkardığı özlük ve ekonomik hakları ile ilgili çıkan yönetmelik, genelge vb.ne müdahil olamadığı gibi, "yeniden yapılanıyoruz, idare edin" yaklaşımıyla, performansa dayalı esnek çalışma uygulamaları, farklı statülerin ve ücret farklılıklarının yaratılması, baskın sınavlar, kadrolaşma, banka promosyonları, kreş, servis, v.b hak, talep ve sorunları için çok kısır tepkiler gösterebildiler. 5502 Sayılı Yasa ile SGK çatısı oluşturulurken sendikamız BES'in bu kurumda yetkiyi kaybetmesi, Kamu-sen ve Memur-Sen'in güçlenerek serpilmesi, aslında bu sürecin bir sonucu ve özetini ifade ediyor.
Açıkçası, bu tasfiye Kurumunun çalışanı olmanın, diğer kurum çalışanlarından, nispeten daha iyi durumda olduğu ve olacağına dair kurum idarecilerinin beklenti yaratmaları, hatta bazı sendikaların bu beklentilere dayanarak vaadlerde bulunmalarının çalışanların kendi sorunlarının çözümünde, daha çok bireysel çıkış yollarını tercih etmesine sebep oldu. Ancak bunun artık devam etmeyeceği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Kurum 5510 Sayılı Yasa çıktıktan sonra daha çok pervasızlaşmıştır.
Anlaşılmalıdır ki, SGK gündeminde sendika yok, personelin talepleri yok… Tek istediği, birikmiş olan işlerini (5502 Sayılı Yasaya göre 3 yıl süre ile yeni personel almadan), mevcut personel eliyle yürütmek, bunu da nasıl olursa olsun yapmak… Yani, onun gündeminde, hafta sonu çalışma var, performans var, zorunlu mesailer var, biriken işlerin eritilmesi amacıyla istenildiği zaman istenilen yere (il dışı dahil) görevlendirmeler var.
Diğer illerdeki arkadaşlarımızdan duyuyor, öğreniyoruz il içi ve il dışı görevlendirmeler hız kazanmış durumda, hem de yapılan bu işlerin yasalara uygunluğu ise tartışmalı. Sosyal Güvenlik Kurumu telaş içinde bir an önce 5510 Sayılı yasayı yürürlüğe sokma ve kendini tasfiye etme derdinde, yasalara uygun ya da değil işlerin bitmesi, elektronik ortama taşınması ve çıkartılacak Personel rejim yasası ile de personelin tasfiyesi var. Diyalogçu, bürokratik, bireysel ilişkiler üzerinden yapılan sendikacılıkla en küçük bir talebin bile kazanılamadığı ve sendikaların güven kaybettiği bu süreçte, Sosyal Güvenlik Personelinin "yoğun ve esnek çalışma yöntemlerine, rızasız yer değiştirmelere, kota ve performansa, sendikasızlaştırmaya ve kadrolaşmaya" karşı yani sosyal güvenliğin tasfiyesinin yükünü çalışanlara yıkan tüm uygulamalara karşı ortak mücadeleyi örmeli, "kreş, servis, ücret, v.b." talepleri için ise ortak kampanyalar yürütülmeli ve çalışanlar örgütlü mücadeleye kazanılmalıdır. Sosyal güvenlik çalışanlarının başka şansları ve beklentileri kalmadı.
*BES İzmir Yk.Üyesi.
Mustafa Güven*
ÖNCEKİ HABER

Çözüm örgütlenmekte

SONRAKİ HABER

Mahalleli baz istasyonu istemiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...