27 Temmuz 2008 01:00

Dizileri adam tutarak izliyorum ben, köşenin takipçileri biliyor. Dramalarda kimi tutacağını belirlemek kolay. Kötü, benim daha bir hoşuna gidiyor. Bir tek Hatırla Sevgili’de kötüleri tutamamıştım, haliyle.
Komedi dizilerinde ölçütler biraz daha farklı olabilir. Sinir bozucu olmamalılar bir kere. Malum, komedilerde bunlardan çok var. Avrupa Yakası’nın ilk dönemlerini hatırlayın. Aslı ile Volkan, birbirinden sinir bozucu iki kardeşin didişmeleri arasında ne çok zorlanmıştık… Neyse ki artık Burhan Altıntop var, Şahika var. Nişantaşılıların havasını güzelce bozuyorlar ya, insan doyamıyor. Mutlaka siz de tekrarlarına denk geliyorsunuzdur. Tekrarı günün en çok izlenen programı oluyor.
Ama ben size dizinin yeterince takdir edilmeyen kahramanını da söyleyeyim: Gazanfer Özcan’ın Tahsin Bey’i. Yüzünün ciddiyetini hiç bozmadan öyle renkli bir karakter yarattı ki, kaç kişi gitti, yenileri geldi de, onsuz bir Avrupa Yakası düşünülemez artık.
Yaz dizilerinin de hemen hemen hepsi komedi zaten. İlk görüşte hoşuma giden karakterler hangileri oldu diye bir düşündüm. Bir kere Cesaretin Var Mı Aşka’daki dayıya dikkat edin derim. Ufuk Özkan canlandırıyor. Adı Şeref. Başka dizilerde de ara ara kullanılan bir “dayı” fenomeni vardır. Pek bir iş tutturamayan, eniştelerinin başına dert olan, ama sevimli adamlardır bunlar. Şeref, bu ekolün şimdiki temsilcisi.
Ekran başında çıksınlar diye beklediğim bir çift daha var. Çocuk dizisi Prenses Perfinya’daki sonradan görme zengin aile. Hikaye, başka gezegenden gelen iyi ve kötü birilerinin dünyadaki maceraları üzerine. Bu sözünü ettiğim karı koca da, sürekli bir “Paramız var”, “Biz şuna şu kadar para verdik”, “Sen dert etme ödedik” vurguları yapıyorlar. Atilla Arcan’la Ruhsar Gültekin canlandırıyor. Gerçekçilikleri mi, yapay kibarlıktan uzaklıkları mı hoşuma gidiyor bilmiyorum, ama ben çok gülüyorum.
Televizyon izlemeyi ben böyle eğlenceli hale getirmeye çalışıyorum. Tavsiye ederim.

ivis kızgın
(Geçen hafta Hayat Televizyonu’nun kapanmasını protesto için televizyon kapatma eylemi yapan İsmini Vermek İstemeyen Seyirci, hiçbir kanalın yayınına girip de ortalığı karıştırmamıştı. Bu hafta oturmaya dayanamayıp, kanalları dolaşmaya karar verdi.)
Mehmet Ali Birand: Iıııı, şimdi, ıııı, sıradaki haberimiz, ııııı...
İVİS: Gökhaaaan, nerdesin Gökhan?
Birand: Iııı, siz kimsiniz kardeşim, ııııı...
İVİS: Ben Hayat Televizyonu’nu izlemek isteyen biriyim kardeşim. Sıkıldım sizden. Ali, sana da diyorum.
Ali Kırca: Efendim, bir izin verirseniz. Ama konuşturmuyorsunuz ki...
İVİS: Yapma ya, asıl siz vatandaşı konuşturmuyorsunuz. Hayat kalmamış memlekette. Nasıl durayım?
Ali Kırca: Ama bizim suçumuz ne?
İVİS: Sansürün haberini verin bari, ayıptır. Şu kanalı da açsınlar, kızdırmasınlar beni. Hadi bekliyorum bak, haftaya daha ağır konuşurum.

televizyonunu yeni açanlar için
Tamer Karadağlı’nın Son Ağa dizisi için seçilen mekan, dikkatli seyircilerin gözünden kaçmıyor. Asmalı Konak’ın çekildiği evde konaklıyormuş Son Ağa da. Çok anlamlı bir buluşma olmuş. Televizyonların ilk meşhur ağası Seymen Ağa’nın yerinde, şimdi son ağa oturuyor. Bakalım uğurlu gelecek mi... Bu diziyle ilgili dikkat çeken bir şey daha var. Artık Ege dizileri revaçta ya, her kanalda bir iki Ege dizisi var. Son Ağa da Kapadokya’da geçtiği halde Ege şivesi kullanıyor! Herkesin ağzı biraz Ege’ye çalıyor, nedense.
Bir magazin programında, en flaş haber olarak program boyunca alttan duyuruldu: “Demet Akalın’ı üstsüz yakaladık”. Programın sonuna kadar nasıl yakaladıklarını açıklamadılar. Sonunda izledik ki, haber şuydu: Demet Akalın, yüzükoyun güneşlenirken, bikinisinin arkasını çözmüş. Kalkarken de, bikinisini tutarak kalkıyor. Bu üstsüz mü oluyor şimdi? Biraz reyting alacağız diye, böyle uyduruk sansasyon mu olurmuş...
Bir cep telefonu operatörü, haftalardır, yeni kampanyasının reklamlarını müthiş bir heyecanla duyuruyor. Şunlar şunu arayacak, öğretmen babasını, kaymakam eşini, profesör dünürünü falan. Espri değil, hakikaten profesöre dünür düşmüş. Ama asıl hemşirelerle subayların arasını yapma çabası benim dikkatimi çekti. Herkese bir yakını aratılmış da, uzun listede, hemşirelere nedense subaylar aratılmış. O yetmemiş, televizyon reklamlarında sürekli teyzenin biri hemşirenin telefonunu subaya veriyor, fotoğrafını ötekine veriyor, sürekli bir çöpçatanlık hali. Firma bundan ne bekliyor, merak ettim.
Baba Ocağı dizisinin fragmanında çok sevimli bir sahne yapmışlar. İki köylü teyze, dizi hakkında konuşup, hangi gün nerede yayınlanacağını söylüyorlar. Bir yandan çay içiyorlar, “Bizim dizi reyting rekoru kırıyormuş kız” falan diyorlar. Güzelliğine laf yok. Ama dizinin sanki öyle köylülerin yer aldığı, kendilerini canlandırdıkları bir yapısı varmış gibi bir hava yaratıyor. Sonuçta dizi profesyonel oyuncuların oynadığı kurgusal bir hikayeye dayanıyor. Köylüler, arada figüran kabilinden boy gösteriyor ama, köylülerin “bizim dizi” diyeceği bir sahneye ben denk gelmedim.
Çağdaş Günerbüyük

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz

Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz

İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Grevdeki Çelikaslan Tekstil patronunun kardeşi: "Benim zenginliğimi Allah verdi."

Evrensel'i Takip Et