28 Temmuz 2008 00:00

KONUM

Mahkeme tarafından kabul edilen Ergenekon iddianamesi, Ergenekon örgütünün hükümeti devirmek için yaptığı ve planladığı eylemlere dayandırılıyor.

Paylaş

Mahkeme tarafından kabul edilen Ergenekon iddianamesi, Ergenekon örgütünün hükümeti devirmek için yaptığı ve planladığı eylemlere dayandırılıyor. İddianame, devletin hiçbir kurumunu ve görevi başındaki hiçbir devlet yetkilisini kapsamıyor. Mesela Veli Küçük yargılanıyor ama adı Küçük’le birlikte anılan ve en son Şemdinli’de suçüstü yapılan JİTEM ve gerçekleştirdiği yüzlerce karanlık eylem iddianamede yer almıyor. İddianamenin bugünkü hali, bu davanın daha önce devlete hizmet etmiş ama bugün bölgede ABD ve yerli egemenlerin dönemsel çıkarları için ayakbağı oluşturan çevrelerin tasfiyesi operasyonu olduğu yönündeki değerlendirmeleri doğrular niteliktedir. Dolayısıyla davanın demokrasi mücadelesine hizmet edecek bir mücadele sürecine dönüştürülmesinin yolu; Kürt halkının, demokrasi ve emek güçlerinin başta JİTEM olmak üzere halka karşı suç işleyen karanlık güç odaklarının açığa çıkartılması, bin operasyonların aydınlatılması yönünde sürece müdahil olmasından geçmektedir.
Başta taraf gazetesi olmak üzere, burjuva liberal kesimler Ergenekon iddianamesini “yüz yıllık temizliğin davası” olarak göstermekte; AKP’yi demokratikleşmenin öncüsü ilan etmektedir. Bölgede sınırın iki tarafında yürütülen operasyonların; halka karşı savaşın partisi olarak rol oynayan AKP’ye karşı Kürt halkının tepkilerini ve Ergenekon iddianamesinin bölgede işlenen suçları kapsamaması yönündeki eleştirileri, bu çevreler Kürtlerin “demokratikleşme yönünde atılan adımları desteklememesi” olarak göstermeye çalışmaktadır. “Fırat’ın ötesindeki Ergenekon ortaya çıkarılmadan bu davadan demokratikleşme çıkmaz” diyen Kürt halkı ve özellikle bölgede AKP’nin hedefi konumundaki DTP adeta demokratikleşme karşıtı ilan edilmeye ve bunun üzerinden AKP’nin suçlarının aklanmaya çalışıldığı bir süreç işletilmektedir. Kürt halkı ve aydınları arasında bu yönde bir bölünme, ayrışma yaratma politikasının koçbaşı rolünü üstlenen Taraf gazetesinde geçen hafta Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile yapılan bir röportaj yayınlandı. Tanrıkulu, kendisiyle yapılan röportajda davanın Ergenekon’un görev başındaki uzantılarını ve bölgede işlenen karanlık olayları kapsaması gerektiğini belirtiyor ama DTP’li yöneticiler bu konuda kendisiyle benzer şeyler söylemelerine rağmen Taraf’ın DTP’yi hedef yapma tutumuna yedekleniyor. Taraf’tan Neşe Düzel, soruyor: “DTP, Ergenekon soruşturmasında tarafsız duruyor. DTP, neden böyle tarafsız? Tanrıverdi, yanıtlıyor: “Kürtlerin yaşadığı bunca olaydan sonra DTP’nin tutumu doğru değil”. Düzel, sorusunu derinleştiriyor: “DTP’nin darbe isteyen silahlı bir örgüt konusunda tarafsız kalmasını Kürtler olumlu mu karşılıyor?” Tanrıverdi, yine yanıt veriyor: “ Sanmıyorum. Bu tutumun DTP tabanı tarafından da olumlu karşılandığını tahmin etmiyorum.” Oysa DTP kongresinden sonra Ahmet Türk şunları söylüyordu: “Kamuoyunda önemsemiyoruz gibi bir yaklaşık çıktı. Oysa tam tersi biz bu operasyonu önemsiyoruz. Ama bütün boyutuyla Ergenekon’un ortaya çıkması konusunda bir çalışmanın yapılması gerekiyor. Faili meçhul cinayetler, Fırat’tın doğusunda yaşananlar ve yapılanlar ortaya çıkarılmadığı taktirde, bu şeffaflaşmaya hizmet edecek bir yaklaşım olmayacak. Biz bunu söylüyoruz.” Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, Tanrıkulu’nun kendisine söyletilenler ve çekilmek istendiği mecra konusunda bir daha düşünmesi gerektiği ortadadır.
Sezgin Tanrıkulu söz konusu röportajda, ABD’lilerin kendileriyle yaptıkları görüşmelerden çıkardığı sonuçları şöyle özetliyor: “Toplantılardan çıkardığım sonuç şu. Amerika Kürt meselesinin çatışma dışı yöntemlerle çözülmesini ve silahlı çatışmanın artık sonlanmasını istiyor
Bence ABD kültürel haklar, siyasal partiler sistemi, demokrasinin güçlenmesi konusunda daha net bir tutum alacak. Silahlı çatışmanın bitirilmesi konusunda oldukça net bir fikre sahip.” Burada söylenenler yukarıda söylenenlerle birlikte değerlendirildiğinde, barış ve demokrasi konusunu içerde AKP’ye ve bölgede ABD’ye havale eden bir yaklaşım ortaya çıkmaktadır. Bu tam da, ABD ve ülke içindeki işbirlikçilerinin uzun bir süreden beri Kürt halkı içinde etkin kılmak istedikleri tutumdur: barış ve demokrasi beklentisi yaratarak emekçileri, halkları kendi bölgesel planlarına yedeklemek! Gerek ülke içinde, gerekse bölge genelinde halklar arasında kalıcı bir barış, demokrasi ve kardeşliğin yolu bu halkların; emek ve demokrasi güçlerinin bu gerici hesaplara karşı mücadelesinden geçmektedir. Halktan yana dürüst, namuslu aydınların rolü gerici hesaplara karşı tüm halk güçlerini uyarmak; halkların barış içinde yaşadığı demokratik bir ülke için birleşik mücadelenin geliştirilmesine destek vermek olmalıdır.
Çetin Diyar
ÖNCEKİ HABER

Evlerimizi yıktırmayız, Hayatımızı susturtmayız!

SONRAKİ HABER

Observer: AKP’den dava hamlesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...