04 Ağustos 2008 00:00

benim de sesim var

hareket edebilmek bir haktır

Paylaş

Çocuklar hareket etmeye daha doğmadan önce başlarlar. Hareket etmek çocuklar için var olmaktan ayrı düşünülemeyecek denli doğal bir şeydir. Çocukların dünyayı anlayabilmesi de hareket etmeden gerçekleşemez. Özetle, hareket hem yaşamsaldır, hem de çocukların gelişimi açısından çok önemli bir süreçtir. Çocuk gelişimi üzerine yapılan araştırmalar, çocukların sevgi, temas ve korunma kadar harekete de gereksinim duyduklarını gösterir.
Bu bağlamda, çocukların hareket etmelerinin engellenmesi düşünülemez. Onların hareket özgürlüklerinin olmaması, dünyalarının şu veya bu şekilde daraltılması, kendilerine uygun mekanlardan veya bu mekanları kullanmaktan yoksun bırakılması kabul edilemez. Hareket edebilmek gelişmek için gereklidir. Hareket edebilmenin engellenmesi ise, hiç kuşkusuz, gelişim hakkının engellenmesi demektir.
Türkiye’de eğitim üzerine yapılan tartışmalarda sık sık eğitimin bir hak olduğu ve gelişme hakkının bir parçası olarak görülmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu vurgu çok yerinde olmakla birlikte, çocukların hareket etme gereksinimi ve hareket etme hakkı üzerinde yeterince durulmamaktadır. Çocukların oyun haklarından söz edildiğinde bile hareket etmek üzerinde yeterince durulmadığı görülmektedir. Tam da bu nedenle, çocukların eğitim haklarına sahip çıkarken hareketsiz bırakılmamaları için de ses çıkarmak ve çalışmak gerekmektedir.
Evden dışarı çıkınca
Çocukların evin içerisinde olduğu kadar evin dışarısında da rahat hareket edebilmeleri gerekir. Dört duvar dışına çıkınca onları büyük zorluklar, dar mekanlar, çeşit çeşit kafesler karşılamamalıdır. Bir diğer deyişle, günlük yaşamın her alanında çocuklara uygun mekanların ve araçların yaratılması gerekir.
Küçük yaştaki çocuklar kendi başlarına dışarı çıkamayacakları için, çocukla birlikte olacak kişi ve kişilerin de düşünülmesi gerekir. Örneğin, 12 Eylül sonrası Ankara’nın büyük caddelerine Melih Gökçek ve öncülleri tarafından yerleştirilen üstgeçitler kenti bebek arabası ile dışarı çıkan anne babalar için bir kabus durumuna getirmiştir. Ankara her açıdan arabalara uygun ama çocuklara aykırı bir kente dönüştürülmüştür.
Bebek arabası ile dışarı çıkan anne babanın ne sokakta, ne de toplu taşım araçlarında zorluk çekmesi kabul edilebilir. Ulaşım açısından çok önemli olan araçların, yanında bebeği veya çocuğu olan kişiler tarafından kullanılamaması hem ciddi bir haksızlıktır, hem de anne babaları özel araç kullanmaya teşvik eder. Oysa arabalar çocukların hareket etmesi için elverişli olmayan birer metal kafestir. Öte yandan, küçük yaştan arabaya alışan çocukların yürümekten hoşlanmaması ve hareketsizliğe alışmaları da söz konusudur.
Berlin’den bir örnek
Yanında bebek veya çocuk olan kişilerin toplu taşıma araçlarından yararlanması için çözüm yaratmak hiç de zor ya da masraflı değildir. Bir dostun Berlin’de gözlemledikleri bu açıdan yararlı olabilir:Tahminen bir yaşındaki bir bebek ve genç annesi birlikte otobüse bindiler. Otobüste bebek arabaları için özel bir emniyet kemeri vardı. Araba kemer ile bir yere kolayca sabitleniyordu. Araba sabitlenince, endişelenecek bir şey kalmadı. Anne, çocuğun yüzünü görebildiği ve çocuğa biraz yukarıdan bakan bir yere oturdu. Böylece keyifli bir yolculuk başladı.
Bebek önce emziğini emerek etrafını izledi. Bir diğer yolcuyu fark edince uzun uzun onu izledi, inceledi ve karşılıklı gülüştüler. Bir süre sonra sıkıldı. Bunu belli edince annesi çantasından tam bu yaştaki bir çocuğa uygun bir kitap çıkardı. Küçük, kolay tutulan ama sağlam karton sayfalı ve renkli hayvan resimleriyle dolu bir çocuk kitabı. İnene dek oturduğu yerden kitaptaki resimleri göstererek çocuğa hayvanlardan söz etti. Çocuk annesini büyük bir ilgi ile izledi ve dinledi. Keyfi yerine geldi.
Çocuk dostu kentlere doğru
Kentlerin çocuklara uygun hale getirilmesi, hem çocuk dostu mekanlar hem de çocuk dostu düzenlemeler yaratmayı gerektiriyor. Sorun giderici olmaktan çok teşvik edici düzenlemeler yapmak da mümkün. Örneğin, eskiden Stockholm’de bebek arabası ile evden çıkmak için ek çaba gösteren ama özel araba kullanmayan anne veya babaları ödüllendiren bir uygulama yürürlükteydi. Bebek arabası ile toplu taşıma araçlarına binenlerden ücret alınmıyordu. Bu uygulama ile hem bebekle evden çıkmak, hem de toplu taşıma kullanılması teşvik edilmiş oluyordu.
İleride, çocuk dostu kentler, çocuklara uygun mekanlar ve çocuk dostu okullar yaratmak üzerinde yine örnekler vererek duracağım. Ama şimdi bu mekanların yaratılması için çocukların neler yapabileceklerine ilişkin somut bir örnek incelemekte yarar var.
Mahalleye müdahale etmek
Bugün, çocuklar için çocuklar ile bölümünde, yaşadıkları mahalleyi kendilerine daha uygun bir ortama çevirmek isteyen öğrencilerin çalışması var. Çalışma, ABD’nin kuzey eyaletlerinden Wisconsin’in en büyük ama yoksulu en çok kentlerinden Milwaukee’de, yoksulların yaşadığı bir mahallede gerçekleştirilmiş.
Her Kamusal Başarı çalışmasında olduğu üzere sınıfta yapılan bir oturumda öğrencileri ilgilendiren sorunların listesi yapılmış. Ardından oylama ile bu listedeki en önemli sorunlar belirlenmiş. Her önemli sorun çevresinde, bu sorunu çözmek isteyen öğrenciler bir takım kurmuşlar. İşte bu takımlardan biri, mahallede basketbol oynayacak yer olmaması sorununu ele almış. Takımın hem etkili çalışabilmesi, hem de demokrasinin ilkelerini yaşayarak öğrenmesi için bir öğretmen rehberlik görevi üstlenmiş.
Takım daha en baştan sorunun nasıl çözülebileceği konusunda gayet kolay bir çözüm üretmiş. Mahallede yıllardır boş duran ve artık yabani otlarla kaplanmış boş bir alana basketbol sahası yapmayı kafaya koymuşlar. Maliyeti hesaplamışlar ve gerekebilecek her türlü bilgiyi edinmeye çalışmışlar.
Bu çalışmanın en öğretici yanı, takımın önüne çıkarılan engeller ve bu engellerin aşılması süreci olmuş. Kamusal alanlar üzerinde henüz reşit bile olmayan, oy bile kullanamayan kişilerin söz sahibi olmak istemesi, özellikle belediyede hiç hoş karşılanmamış. Takımın randevu taleplerine önce yanıt verilmemiş. Daha sonra bu alanın basketbol sahası yapılması için gerekli düzenlemelerin çok zor olacağı vb. gerekçelerle iş yokuşa sürülmüş. Ama öğrenciler mahalle sakinlerinden de destek alarak bastırmışlar ve tam dört yıl -evet yanlış okumadınız, dört yıl- sonra basketbol sahasında top oynanmasını sağlamışlar. En başta kendilerine pek kimsenin inanmadığını ama kararlılıkla çalışarak yol aldıklarını ve ağır ağır başkalarını da değişimin gerçekleşebileceğine inandırdıklarını hiç unutmamışlar.
Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu
ÖNCEKİ HABER

Felaket devam ediyor

SONRAKİ HABER

cızırtı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...