MEDBAKIŞ

Ergenekon operasyonu tamamlandı gibi. Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkındaki kapatmama kararı, bir uzlaşmanın varlığını gösteriyordu. Operasyonun kapsamı ve sınırları da böylece belli oldu. Kürt illerinde süren kirli savaşın sorumlularına da dokunulmayacağı da…
Susurluk dosyasını anımsayalım. Bin operasyonu, Ağar’ı, Güreş’i ve daha nicelerini… Çiller’in “Bu devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” sözü unutulmadı.
Ergenekon içerisinde görevli bulunanların bir milletvekili dokunulmazlığından daha sağlam dokunulmazlıkları var ve her yönüyle güvenceler sağlanıyordu.
ABD devreye girdi ve AKP ile ordu arasında gerekli uzlaşmayı sağladı. Tıpkı Susurluk Operasyonu esnasında olduğu gibi. “Bağırsakları temizleniyor” denmişti, Beyaz Saray’dan.
Sınırları belliydi. Herhangi bir demokrasi kaygısı yoktu. Suçluların yargılanması veya hesap sorulması gibi bir politika da olmadı.
Birkaç yetkili, birkaç yardımcı yargı önüne çıkarıldıysa da kısa cezai hükümlerle sıyrıldılar.
O dönemin suçlularının çoğunluğu polis kökenliydiler. Çoğu uyuşturucu ticaretine bulaşmışlardı ve bunu kirli savaşın finanse edilmesi amacıyla yapmaktaydılar.
Ergenekon operasyonu AKP karşıtı darbe planları ve engellemeleri nedeniyle gündeme alındı ve sınırlı bir operasyon uygulandı. Derinlerdeki devlet organizasyonu iktidarı ABD destekli AKP’ye vermemek için darbe planlamıştı. Yoksa Kürt savaşına yönelik projelerde ortaklaşıyorlardı zaten.
Yine ABD destekli operasyon bütün bunları açığa çıkardı. Sınırları belirlendiği için daha fazla gidilmedi. İlerisinde çok ciddi potansiyel bulunuyordu. Taraflar uzlaştı, sınırlar üzerinde anlaşıldı. Asıl yetkililer muaf tutuldu. Susurluk Operasyonu benzeri bir çalışmayla yargılama yapılacak ve artık deşifre olmuş sanıklar ceza alacaklar ve sistem kendini yenileyip güçlenmiş olarak bu süreci kapatacaktır.
ABD’nin bakış açısı bilindiği gibi. Kendi içinde birbirine düşmüş çatışmakta, toplumu kutuplaşmış, gerginlik artarak sürerken her şey kaosa dönüşmüş bir müttefiğin bölgede ağırlığını koymakta zafiyete düşecek duruma gelmesini istemiyordu. Hele desteklediği ordunun kendisine karşıt konuma gelmesine ve darbe planlamasına girişmesi kabul edilir değildi. Özel savaş taktikleriyle eğitip yönlendirdiği kontgerillanın kuralsız, sınırsız işler yaptıklarını yukarıdan izliyordu. Biliyordu.
Ergenekon operasyonu nasıl sürer ve sonuçlanır diye kendi kendime sorunca şu yanıtları çıkarabiliyorum.
Kemalist iktidarın tasfiyesinin sürece bırakıldığı okunabiliyor.
Susurluk Operasyonunda MHP’nin her yanıyla bulaştığı görülünce disipline edilmiş ve çekidüzen verilerek bulunduğu noktadan bir adım geri çekilmişti. Şimdi, MHP sistemin ihtiyaç duyduğu noktada duruyor. Merkez sağda ve aşırı sağı temsil ediyor. Dikkat edilirse, MHP’nin adı bu operasyonda geçmedi ve mesafeli duruyorlar.
CHP merkez solda sistemin ihtiyaçlarını karşılayacak bir konuma getirilecek. Bunun için de Baykal’ın ipinin çekildiği anlaşılıyor.
Çok önemli bir konu ise, DTP’nin kapatılıp kapatılmayacağıdır.
DTP kapatılmayacak olursa, Kürt Sorununda muhatap kabul edileceği anlamı çıkacak ve kamuoyu rahatlayacaktır. Çatışmaların son bulması bile tartışılabilecektir. Sistem DTP’yi kendi içine almayı kararlaştırdığı sonucu çıkarılabilir.
Oysa Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra tansiyonu düşen AKP yöneticileri, meclisi tatil ederek yerel seçim hazırlığına koyuldular. DTP’nin kapatılmasını zorlaştıracak yasal düzenleme beklentisini yanıtsız bıraktılar. Bu nedenle uzlaşma veya anlaşmada DTP ile ilgili olumlu bir madde bulunmadığı sonucunu çıkarıyorum.
Anayasa Mahkemesi’nin DTP’ye de AKP benzeri bir karar vermeyeceği anlaşılıyor. Zaten DTP hazine yardımı da almıyordu.
Başbakan “DTP’liler PKK’ye terör örgütü demezlerse onlarla görüşmem” sözünde ısrar ediyorsa ve bu konuda, Kürt savaşında orduyla uzlaşıyorlarsa, önümüzdeki Anayasa Mahkemesi toplantısından olumlu ve barışçıl bir karar çıkması olasılığı çok zayıftır.
AKP yerel seçimlerde bu süreçten azami olarak kazançlı çıkmanın hesabında.
Çözüm ise, özgürlük, demokrasi mücadelesini ortaklaştırmaktır.
Vedat Çetin