13 Ağustos 2008 00:00

KENTTEN GELEN


Bir saldırı ya da saldırı tehlikesi karşısında savunma yapılır. Tüm canlılar kimi zaman tek, kimi zaman toplu olarak, kendilerince savunma sistemleri geliştirmişlerdir tarih boyunca: Ülkeler, dış saldırılara; ezilen ve sömürülen halklar, emperyalizme karşı; emekçiler, sermayenin saldırılarına karşı...
Uluslararası tekelci sermaye, günümüzde neredeyse ulusal diye bir şey bırakmamıştır. Ancak ulusçuluğu, dinciliği, mezhepçiliği...kendi çıkarları gereği, pazar kaygısıyla sık sık kullanır. Halkları birbirine düşürür, savaşlar çıkarır. Önce birbirlerini yakmaları, yıkmaları için albenili silahlar satar; arkasından yakılıp yıkılanları onarmak, yenilerini yapmak için kendi şirketleriyle yatırımlara girişir. Anlayacağınız bir taşla iki kuş vurur.
Dünyanın en büyük soyguncusu ve katili ABD, çıkardığı savaşlarla demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini rafa kaldırmış; milyonlarca insanın ölümüne, sakat kalmasına neden olmuş; emekçilerin yarattığı bir çok şeyi yerle bir etmiş; arkasından çeşitli şirketleriyle yatırımlara girişmiştir. Irak’ta, Afganistan’da yapılan budur ve bunlar demokrasi adına yapılmıştır.
Bugün Kafkasya’yı karıştıran, Kafkas halklarını birbirine kırdıran ABD, Irak’ta olduğu gibi, Kafkasya’da da Türkiye’yi piyon olarak kullanmakta, komşu ülkeler ve halklarıyla düşman etmektedir. Tezgahladığı bu oyundan sonra da “Türkiye tehdit altındadır, hava savunma sistemleri kurmak zorundadır...” teranesiyle, zaten borç batağında yüzen, bütçesinin çoğunu dış borç faizlerine yatıran Türkiye’yi milyarlarca dolarlık yeni bir borç altına sokmaya, emekçilerin geleceğini de Amerikan sermayesine yedirmeye çalışmaktadır. 2008 Nisanı’ndan beri ara ara büyük gazetelerimizde “Türkiye, uzun menzilli füzelere karşı hava savunma sistemini kuruyor” başlıklı haberler çıkmaya başladı. Son günlerde, özellikle Kafkasya’da çıkarılan savaşla birlikte bu haber tüm gazetelerde boy gösterdi.
Oysa son yıllarda freni patlamış bir kamyon gibi iniş aşağı ilerleyen açlıkla, işsizlikle, yoksullukla, hayat pahalılığıyla cebelleşen Türkiye halkı zaten savunmasız ve perişan durumdadır. Eğer bir savunma sistemi kurulacaksa işsizliğe, yokluğa ve yoksulluğa, zamlara, yolsuzluklara... karşı bir savunma sistemi olmalıdır. 2020 yılına kadar sürmesi tasarlanan bu hava savunma sistemi Türkiye’ye yüzlerce milyar dolara mal olacak; açlığın, yoksulluğun artmasına katkıda bulunacaktır. Bu proje Türkiye’de emekçilerin sorunlarını gidermek için geliştirilecek olsa; iş, sağlık, eğitim, barınma sorunumuz kalmayacak, Türkiye’de yokluk ve yoksulluk ortadan kalkacaktır.
Ancak halkın savunma sistemini, tekelci sermayeden, Türkiye’yi ABD’nin oyuncağı haline getirenlerden beklemek safdillik olur. Türkiye’nin çeşitli halklardan emekçileri, kendilerine güvenmek, kendi savunma sistemlerini kendileri kurmak zorundadır. Bu yağma ve talan düzenine son vermek için, ülkemizin kaynaklarını, değerlerini, onları yaratanlar için kurtarmak ve kullanmak için kendi savunma sistemimizi kurmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Füzesavar değil, sömürüsavar, yokluksavar, yolsuzluksavar, zulüm ve işkencesavar...sistemimizi kurmak için hepimize görev düşüyor. Emek ve demokrasi güçleri iş başına!
İsmail Gerçek

Evrensel'i Takip Et