17 Ağustos 2008 00:00
NOT
GÜNÜN YAZILARI
Erzincanda yaşamını yitiren dokuz asker;
Evlatlık olarak büyüyen bir yarbay...
Daha 6 yaşındayken annesini kaybeden bir er...
İki hafta önce evini arayıp sınava giren kardeşine başarılar dileyen bir uzman çavuş...
Çok değil, üç ay sonra askerlik sürelerini dolduracak olan üç er...
Ailesinin bayramda evine izne gelmesini beklediği bir diğer er...
Ölüm haberini alınca annesi kalp spazmı geçiren bir diğer uzman çavuş...
Her biri değişik insani halleriyle öykülendirildiler medyada...
Sıradan insani haller işte;
Yoksulluklar....
Yoksunluklar...
Özlemler...
Ve bu ülkenin alttakilerine dair o alın yazısı masumiyetlerle örülü hayat hikayelerinin savaş denilen canavarla nasıl da noktalandığı göstermek mi amaç?!
Öyle mi gerçekten?
Yaşamını yitirenler, bütün bu öyküleriyle birlikte medya manşetlerine taşınırken, gerçekten insani kaygılardan mı hareket ediliyor acaba?
Yani, 25 yıldır süren savaşın, sıradan insanın o sıradan ve masum yaşamına kabus misali çökmüşlüğünü sergileme kaygısı mı?
Ya da, bu kapkara ağırlığın altında ezilmeye mahkum edilmiş vatandaşta, barışın olabilirliği, sorunun silahsız da çözülebilirliği gibi bir olasılığın da var olduğuna dair bir fikir ve vicdan muhasebesi geliştirme kaygısı mı?
Ne gezer!
Bütün bu, savaş acılarının daha da dramatize edilerek yapılan sunum, savaşın daha da etkinleştirilmesinden başka bir amaç gütmüyor aslında.
Militarizm böyle de estetize edilebiliyor.
Savaş gazeteciliği böyle de yapılabiliyor.
...
Ortada 25 yıldır süren bir savaş var...
Ve buna ilişkin bilinmesi istenen iki şey var sadece:
Bölücü terör ve etkisiz hale getirilen terörist istatistikleri ile elbette cenaze törenleriyle birlikte şehit öyküleri...
Savaşın nedeninin karartılması için...
Savaşın sorgulanmasının önüne geçmek için...
Öfke, kin, intikam zinciriyle savaşa kan taşımak için...
Öyküler...Öyküler...
Savaşın gerekliliğine dair,
Aklın iptaline dönük öyküler...
Vicdanları sersemleten öyküler...
Bir inkarcı savaş, ancak ve ancak böylesi bir toplumsal iklimde tölare edilip sindirilebilir çünkü...
Yani?
Yani ne kadar insancıl görünseler de, o öyküler, nedeni çarpıtılmış ya da unutturulmuş bir haksız savaşa dokunulmazlık kazandırmak için kullanılan birer militarist gerekçe olmaktadır artık!
Acılarımızı, yokluklarımızı ve dahi sade ve masum insanlık hallerimizi de bize bırakmayan, kirletip kullanan bu haksız savaşa, emek, barış ve demokrasi birikiminin birleşerek güçlenecek eli ve diliyle dokunmak gerekiyor artık...
Vedat İlbeyoğlu
Evrensel'i Takip Et