17 Ağustos 2008 00:00

moda için katlet!


17 Ağustos…
Hava sıcak, oldukça da bunaltıcı…
Ama şimdiden modacılar kış giysilerini hazırladı; hatta çoktan çoğu model podyumlarda alıcıların beğenisine sunuldu.
Kış aylarının gelmesine birkaç ay kaldı. Kışın sıcak tutacak kıyafetler en çok tercih edilecek olanlar.
Bunların arasında yıllardır yaşanan katliama, çektirilen onca eziyete rağmen hâlâ giyilmeye devam edilen kürkler maalesef yine yer alıyor olacak…
Mart ayının sonunda bilindiği gibi fok avlama sezonu başladı. Öldürülen foklar 275 bini bulunca bu katliamın sona ereceği de bildirildi. Bu izin verilen sayı… İzinsiz yapılan avlanmalarda ne kadar canlının katledildiği doğal olarak bilinememekte... Her yıl milyonlarca canlı derileri için öldürülüyor… Bir türlü ardı arkası kesilmeyen kürk talebi, derilerden yapılan giyecekler bu hayvanların öldürülme nedenleri… Öldürülen hayvanların türleri değişiyor: Fok, rakun, vizon, samur, tilki, tavşan, kedi ve köpek…
Bazı hayvanlar sırf kürkünden yararlanılmak için özel çiftliklerde büyütülüyorlar. Bu hayvanlar asla adım bile atamayacakları kadar küçük kafeslerde yaşamaya -buna yaşamak derseniz- mahkum bırakılıyor. Uygun yaşa geldiklerinde ise derileri yüzülüp atılıyorlar…

Hayvan hâlâ yaşıyor
Fok avlarken avcıların elinde uzun demir çubuklar oluyor, çubukların ucunda yine demirden bir parça eklenmiş… Avcı gözüne kestirdiği foka birkaç kez vuruyor … Ölmüş olması önemli değil, sonra derisi yüzülüp çıkarılıyor, canlı ya da cansız bedenler bir kenara istifleniyor…
Rakunlarda bu durum değişebiliyor. Derilerde iz olmaması önemli olduğu için boğma işlemi yapılıyor...
Ya da uğraşmaya bile gerek görülmeden rakun iki bacağından tutulup birkaç kez yere vuruluyor. Dört ayağı kesiliyor. Ayaktan başlayarak yüzme işlemi büyük bir ustalıkla gerçekleştiriliyor. Tüm bu işlem boyunca zavallı hayvan hâlâ yaşıyor… Köpekler, kediler kancaya asılıyor, yüzme işlemi böyle gerçekleşiyor. Bazı hayvanlar ise tuzaklarla yakalanıyor ve aynı son onları da bekliyor…

Derisi tamamen yüzülmüş bir rakun...
Bütün bu işlemler gerçekleştirilirken gözden kaçan, umursanmayan şey o zavallı hayvanların acı içinde ağladıklarıydı.
Düşünemez, hissedemez diye dışladığımız bu “canlar”, bize, düşünme yetisine sahip olan canlılar olarak, merhamet taşımamız gerektiğini hatırlatırcasına ağlıyorlar…
Derisi tamamen yüzülmüş bir rakun kanlı gözlerle çevresine bakınıyor. Etrafında bir sürü arkadaşı yatıyor, bazıları ölü, bazıları hâlâ nefes alıyor ama anlıyor ki hepsi çıplak… Hepsinin -onun gibi- derisi yüzülmüş, insanların giymeleri için çıkarılmış…
Birkaç damla gözyaşı akıtıyor, rakun, inliyor; o halinden kurtulmak istiyor ama nafile… Ölüm gelip onu alsa belki rahatlayacak ama bu şekilde öldürüldüğünün farkında olmayan ya da olan bir sürü cani onun derisi için çok para akıtıyor…
Yeter ki onun derisini, cansız bedenini üzerinde taşısın… Bu hayvancıkların gördüğü işkence ise kimsenin ilgi alanına girmiyor… Bunlar herhangi bir öyküden güzel, neşeli Pazar gününüzü bozmak için alınmış birkaç cümle değil. Hepsi gerçek, hepsi her an yaşanıyor…
Neden insanlar üzerlerinde bir ölünün parçasını gururla taşır? Her yıl televizyonlarda, hemen her gazetede, ülkelerde, insanların tepkilerini görüyoruz… Sonuç ne mi oluyor? Milyonlarca hayvanın demir çubuklarla öldürülmelerine, hatta öldürülmeden derilerinin diri diri yüzülmesine göz yumuluyor, sonra da büyük sömürü ülkeleri bu derileri satın alıyor, işliyor ve kullanıyorlar… Çin, dünyada üretilen kürkün büyük bir bölümüne sahip durumda.

Vahşetin sezonu yok
Neden? Amaç şık görünmek mi; yoksa itibarı lekelememe çabası mı? Neden insanlar üzerlerinde bir ölünün parçasını böyle gururla taşır?
Yönetimler sessiz. Avlanma şekillerini değiştiriyor; hatta şöyle avlanın böyle avlanın diye yol gösteriyorlar. İnsanlık kendine has tepkisiz kalma durumunu hâlâ rahatlıkla sürdürüyor.
Av sezonu başlayınca bir grup insan çıkıyor ortaya, tepkilerini dile getiriyor sonra aradan geçen zaman bunların üzerine bir perde örtüyor. Bu vahşetin belli bir sezonu yok.
Gelin görün ki tepki gösteren insanlar bile kürk giyen insanları bilmeden el üzerinde tutmaya devam edebiliyorlar…
Öyle ki Beyonce, Jennifer Lopez, Kate Moss, Paris Hilton, Puff Diddy, Madonna, Naomi Campbell, Nicole Kidman, Usher ve Claudia Schiffer, Knowles Eve, Ja Rule, Mary J. Blige, Gisele Bündchen, Ashanti, Lil’ Kim, Celine Dion, Star Jones, Lara Flynn Boyle, Cindy Crawford, bizde de Tarkan ve Bülent Ersoy kürke olan düşkünlükleri bilinen ünlü insanlardan yalnızca birkaçı... Çoğu insanın izlediği, merak ettiği insanlar… Birçoğunun da yerinde olmak için can attığı yaratıklar…
Kendinin olan bir şeyi işkenceyle başkalarına vermek zorunda kalana dek...

Bir kez daha düşünün
Televizyon programlarında, ünlü insanlarda görülen kürkler özendiriciliğini hâlâ sürdürüyor… Bu yüzden de katledilen hayvanların yerine yenileri –derileri yüzülmek üzere- yetiştiriliyor.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Günlük hayatta kullandığımız birçok eşya bir hayvanın kürkünden elde edilmiş olabilir: Pelüş oyuncaklar, terlikler, biblolar, tüylü oyuncaklar, anahtarlıklar, tüylü şapkalar ve aklınıza gelebilecek diğer tüylü, size sevimli gelen, sevgililer gününde bolca hediye edilen, gördüğünüz zaman sevindiğiniz, sarılıp uyuduğunuz tüm eşyalar…

Pelüş, tüylü ya da yumuşak...
Yatağınızın üzerinde sevimli sevimli duran o peluş ayıcığın üzerindeki tüyler, işlenip, boyanıp, içi elyafla doldurularak üzerine yapıştırılan fiyat etiketiyle oyuncak mağazalarına sürülmeden önce, kimbilir belki bir rakunun ya da köpeğin bedenini saran, onu soğuktan koruyan bir zırhtı, onundu...
Yaşıyordu, ta ki kendinin olan birşeyi işkenceyle başkalarına vermek zorunda kalana dek...
Peluş, tüylü ya da yumuşak bir şeye dokunurken bir kez daha düşünün... Ve daha dikkatli bakın, aslında onların hâlâ can çekişmekte olan birer beden olduklarını göreceksiniz!
Dilek Cingöz

Evrensel'i Takip Et