21 Ağustos 2008 00:00

Hayata rubailerden bakmak


Kimi edebiyat tarihçilerinin İran kaynaklı olarak kabul ettiği, kimilerinin ise eski Türk şiirine dayandırdığı rubai, gerek ülkemizde, gerekse dünyada , Ömer Hayyam adıyla birlikte anılmaktadır. Şimdilerde fazlaca rağbet gösterilmeyen bu türün son ustalarından biri de Ümit Yaşar Oğuzcan’dır.
1926 yılında Tarsus’ta doğan şairin, ilk şiirleri 1942 yılında yayınlanmaya başladı. Otuz beş kadar şiir kitabının dışında, hazırlamış olduğu on üç antoloji ve edebiyatın diğer dallarında çalışmaları bulunan Oğuzcan, ilk rubailerini içeren ve 1963 yılında yayınlanan “Ötesi Yok” adlı kitaptan sonra da rubainin ardını bırakmamıştır.
Everest Yayınlarından 2008 yılında çıkan “Rubailer-Dörtlükler” ise Şairin tüm rubailerini kapsamaktadır. Oğlu Lütfi Oğuzcan kitaba yazdığı sunuş yazısında: “Babamın, yaşamının son yıllarında, o zamana kadar yazdığı eserlerinden yapmış olduğu seçimle oluşan 4 kitaplık “Tüm Şiirleri” dizisi onun verimliliğinin doğru bir yansıması sayılmazdı.
Onun da bu dizinin sunuş yazısında değindiği gibi bu kitaplara girmemiş, girememiş pek çok eseri vardı.
Sanırım babam bu diziyi hazırlarken elli yılın onu getirmiş olduğu noktadan hareketle seçimini yapmıştı ve bu elemeyi, kanımca, acımasızca gerçekleştirmişti. Şarkılara söz olmuş, yayımlandıkları yıllarda beğeni toplamış pek çok eser artık bulunması olanaksız kitaplarda kalmışlardı. Örneğin duygusal şiir tarzında yazdığı şiirlerinden sadece dörtte biri bu tür şiirlerin toplandığı Acılar Denizi’nde yer alabilmişti. Bu durum diğer türlerde de farklı sayılmazdı.
Ölümünün üzerinden geçen bunca yıl sonra babam, yazdığı her şey ile okuyucusuna yeniden kavuşabilmeliydi. Bu düşünce ile sayın eşi Ulufer ve ben herhangi bir seçim yapmaksızın, gerçek anlamda “Tüm Eserleri”ni siz okurlarına sunalım istedik.
Derleyebildiğimiz bütün şiirlerini, türleri açısından babamın yapmış olduğu gruplandırmaya sadık kalarak, yazım yıllarına göre bir araya getirdik ve böylelikle 7 kitaplık bir Ümit Yaşar Oğuzcan külliyatı oluşmuş oldu.
Diziyi hazırlarken, bazı şiirlerin adlarının, ait oldukları dönemlerin, ithaf edilen kişilerin “Tüm Şiirleri” dizisine alınırken, değiştiğinin ya da isimlerin kaldırıldığının farkına vardım. İlginç olurlar kanısı ile bu gibi değişiklikleri dipnotları ile açıkladım.
Ayrıca, babama haksızlık etmemek için, kendisinin “Tüm Şiirleri” dizisine aldığı şiirlerin adlarını italik, benim eklediklerimi ise, normal karakterle koyduk.
Böylelikle babamın deyişiyle “Dalgalarıyla, çalkantılarıyla, fırtınalarıyla ve bütün görkemi ile” onun Rubailer-Dörtlükler’i karşınızda işte,” diyerek kitabın son biçimini bulana dek geçirdiği serüven dile getirilmektedir.
Talat S. Halman “ Oğuzcan’ın Dörtlükler Dünyası” başlığıyla yazdığı ön yazıda rubai konusunda ayrıntılı bilgi ve örnekler verdikten sonra, Şair ve sanatı hakkındaki düşüncelerini: “…Dörtlük ve özellikle rubai türünün çağdaş üstadlarından biri, Ümit Yaşar Oğuzcan.., Belirli vezinler ve kesin kafiye/rediflerle dört satıra derin bir düşünceyi ya da sürükleyici bir duyguyu sığdırmak hiç de zor değilmiş gibi, Oğuzcan bize özlü sevgi, felsefe, toplumsal eleştiri dörtlükleri veriyor. Muhteva ve üslubu dört başı mamur bir sentezde birleştiren şu şiiri, rubai türünün şaheserlerinden biridir:.. Rubai şeklini, vezinlerini, kafiye düzenini Ümit Yaşar Oğuzcan kadar başarılı ve etkili kullanan üç beş kişi kaldı Türkiye’de... Oğuzcan’ın rubai ustalığı, hem klasik rubai, hem yenilikçi rubai alanında üstün başarı sağlamasıyla gerçekleşmiştir” diyerek belirtmektedir.
Ekranî takma adını da kullanan ve şiirlerinin birçoğu bestelenen Ümit Yaşar Oğuzcan, aşk, özlem, ayrılık temaları üzerinde, başka bir deyişle insanın duygusal halleri üzerinde yoğunlaşmasının yanı sıra, güncel olayları içeren yergi şiirlerine de rubailerinde yer vermektedir. Kitabına; “Herkes gibi bir gün dürülür defterimiz/ Er geç çürüyüp toprak olur her yerimiz/ Kinler durulur, anlaşılır gerçekler/ Söyler, o zaman her şeyi dörtlüklerimiz”dizelerinin oluşturduğu “Önsöz” le başlayan Şair, Rubainin atası olan Ömer Hayyam’a ilişkin duygularını da “Alemdeki esrarı serencâm söyler/ Saki susar ellerde gezen cam söyler/ Her mısraı nadide rubailerle/ Söylerse büyük gerçeği Hayyâm söyler” dizeleriyle dile getirmektedir.
1964 yılında“Yergi Dergi” adlı mizah dergisi çıkaran Oğuzcan: “Parlaklığın altındaki neymiş gördük/ Gündüz değil aslında geceymiş gördük/ Son hamlede bir noktaya geldik, orada/ Binlerce devin hepsi cüceymiş gördük” dizelerinde görüldüğü gibi, bu dalda da ustalığını göstermektedir.
Şair, içinde büyük iniş ve çıkışlar gösteren fırtınalar yaşamaktadır. Bunun için aşk, ayrılık, ölüm vb. gibi ele aldığı tüm konular, en uç noktaya kadar uzanır. Zaten var olan karamsarlığı: “Bırakınca çaresiz onu ölü canlarda/ O ânı soluklarım tüm geçmiş zamanlarda/ Yeniden doğmuş gibi, bende o yaşar da, ben/ Ölürüm bir kez daha Altı Haziranlarda” dizelerini ve başka birçok şiirini , kendisine adadığı oğlu Vedat’ın intiharından sonra daha da artmıştır.
Kitapta yer alan rubai ve dörtlüklerin ilk dizeleri, aynı zamanda şiirin de adı oluyor. Ne ki, her rubai ve dörtlüğün kendi içinde bir derinliği var.
Adını insanların, özellikle de gençlerin kalbine sevgiyle yazdıran Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirlerini bir kez daha ve topluca okumak, aruz vezniyle yazılan, rubai türünü tanımak olacağı kadar, düşüncelerimize de derinlik kazandıracak.
Güngör Gençay

Evrensel'i Takip Et