21 Ağustos 2008 00:00

TABLO


Kapitalist sistem yarattığı krizi , emekçiler ve yoksul halklar üzerinde korku değneği olarak kullanıp, krizin sorumlusu emekçilermiş gibi faturasını da bu kesimlere kesmektedir.
ABD’de patlak veren mortgage (ipotekli konut kredisi) krizi, diğer bir çok ülkeyi etkisi altına alarak genişlemiş ve hala devam etmektedir. Her dönem farklı bir alan üzerinden kendisi gösteren krizi, onarmak ve ileriye taşımak için aynı kesimler hedef seçilmektedir: Yoksul emekçiler ve işçiler…
* * *
Krizin Türkiye ayağında da maalesef emekçiler hedef seçilmektedir.
ABD Büyükelçiliği Baş Ekonomistliği yapmış ,bugün ise T.C.Devleti’nin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığını yapan Mehmet Şimşek birkaç gün önce bir konuşmasında ; “Dünyada hakikaten bir yavaşlama var. Önemli bir kredi krizi var. Küresel ekonomi çok zor bir dönemden geçiyor. Ben size bütün samimiyetimle söyleyeyim , bu noktadan sonra şartlar zorlaşabilir. Bunun yansımaları giderek dalga dalga geliyor. Biz, Türkiye’nin bundan en az etkilenmesi için elimizden geleni yapıyoruz.” açıklamasıyla bir “kehanette” bulunuyor. Bu söze karşılık, “Günaydın Mehmet Bey !” demek lazım.
Bu ülkenin namuslu ekonomistleri, aydınları, gazetecileri,yurttaşları, emekçileri yıllardır uyguladığınız, IMF ve Dünya Bankası programlarını eleştirmekte ve bu programların ülkemizi bir felakete götürdüğünü haykırmaktadır. Oysa ABD, IMF ve Dünya Bankasına bağlılığa yemin etmiş sizler ve size bağlılığa yemin etmiş, titrinde “Prof.” olan ve kalemlerinden dolar akan sözde ekonomistler, bu programları övüp durdunuz. Her duvara tosladığınızda, çeşitli mazeretler uydurarak, aynı programı cilalayarak uygulamaya koydunuz.
Sayın Bakanın krizi haber vermesinin altında yatan esas neden başka…Kriz haberini halka ve emekçilere korku salmak için vermektedir. Arkasından esas niyetini açıklamaktadır: Bu krizi aşmak için esnek çalışmayı uygulamak gerektiğinin altını çizerken, ayrıca bölgesel asgari ücretin uygulanması gerektiğini, diğer bir ifade ile mevcut asgari ücretin yüksek olduğunu da ifade etmektedir.
2005 yılında IMF I.Başkan Yardımcısı Anne Kruger’in katıldığı bir toplantıda; “ Türkiye’de asgari ücret çok yüksek, bu kadar yüksek asgari ücretle işsizliği önlemek mümkün değildir” yönünde sözler sarf etmiş ve emek cephesinden büyük tepkiler almıştı.
O günden, bugüne sürekli ısıtılarak gündeme getirilen “bölgesel asgari ücret ve esnek çalışma” konusu, son olarak Mehmet Şimşek tarafından dile getirilmiştir.
AKP Hükümeti’nin göreve gelir gelmez ilk olarak çıkardığı yasalardan olan 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen esnek çalışma kurallarından tatmin olmayan sermaye, temsilcileri aracılığıyla köleci çalışma koşullarını daha da ağrılaştırmaya hazırlanmaktadır. Bundan daha ağır çalışma koşullarında ısrar etmek Ortaçağ koşularından daha geri bir çalışma yaşamı istemektir. Ayrıca bugünkü çalışma koşullarının yarattığı tablo ortada iken, daha da ağırlaştırılmasını istemek, “milletin vekillerinin” insani duygularını yitirdiğini de göstermektedir.
Bugün için yeterli görmedikleri esnek çalışma kuralları değil midir ki, Tuzla’da işçiler kum torbası yerine kullanılarak ölüme gönderilmektedir. Esnek çalışma kuralı adı altında “ödünç işçi” uygulamasıyla köle düzenini bile aratır uygulama şu an uygulamada değil midir? Bu örneklerin yüzlercesini sıralamak mümkündür ve bu örnekleri sayın Bakan da iyi bilmekte ve, buna rağmen bu esnekliği yeterli görmemektedir.
Diğer bir konu olan asgari ücrete gelince: Sayın Bakan göreve gelir gelmez ücretlerin yüksek olduğu iddiasını ortaya atmıştı. Oysa Türkiye’de ücretlerin yüksek olmadığı ortadadır. Açlık sınırının
850 YTL olduğu göz önüne alınırsa, 457 YTL olan asgari ücretin yüksek olduğunu iddia eden birinin vicdan sahibi olabileceğini düşünmek olanaklı değildir.
Patronların talebi olan “bölgesel asgari ücret” ısrarını sürdüren Bakan Şimşek, doğudaki maliyetlerle, batıdaki maliyetlerin farklı olduğunu bu nedenle farklı asgari ücret uygulanması gerektiğini iddia etmektedir. Oysa bu ücretlerle Türkiye’nin neresinde olursanız olun geçinmenin mümkün olmayacağı kesindir.
Sayın bakan ve arkadaşlarının taptıkları kapitalizmin ürettiği krizi bahane ederek emekçilere ve halka saldırı için fırsat kollamaktadırlar. Bakana diyeceğimiz şudur: Kriz ve kaynak sorunu varsa, uygulanan IMF ve Dünya Bankası programlarıyla her geçen gün arttırdığınız dolar milyonerlerinin serveti üzerinde hesap yapmanız daha adil bir tutum olacaktır. Ayrıca bu krizin sorumlusu halk değildir. Bu nedenle faturasını halka ödetemezsiniz.
Her ne kadar Bakan Şimşek’e bu çağrıyı yaptıysak da, o kendi görevini yapacaktır. Temsilcisi olduğu tekelci sermayenin ve onun finans örgütleri olan IMF ve Dünya Bankası’nın talepleri doğrultusunda görevini sürdürmektedir.
Esasında sürekli saldırının hedefinde olan emekçiler ve yoksul halkın ne yapacağı önemlidir. Emek örgütlerinin birleşik bir mücadeleyi örmek için yoğun bir gayret göstermesi gerektiği her dönemden daha fazla ihtiyaç haline gelmiştir. Ayrımsız olarak bütün işçileri birleştirmenin dışında bu saldırıları püskürtmek olanaklı değildir.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak

Evrensel'i Takip Et