24 Ağustos 2008 00:00

çifte kavrulmuş alın teri...

Kavurucu sıcakların nefesi buharlaştırdığı yaz aylarında, en zoru da sıcağa sıcak katan mesleklerde çalışmak olsa gerek.

Paylaş

Kavurucu sıcakların nefesi buharlaştırdığı yaz aylarında, en zoru da sıcağa sıcak katan mesleklerde çalışmak olsa gerek.
Kışın elimizi ısıtan sıcacık ekmeği yapmak nasıl da büyük eziyet şimdi o kocaman harlı fırının karşısında.
Ya da çevire çevire pişirdiği etin sıcaktan akıttığı yağlarla cızırdayan kızgın alın terinden kararan dönercinin yüzü nasıl yanıyordur şimdi!..
Dökümcü, dönerci, ocak başındaki aşçı, fırıncı...
Ellerinden mendil ve havlu düşmüyor bu yüzden, emeğini ağustos sıcağında eriten işçilerin.

‘Dönerin sıcağında yanıyoruz’
Gencay Çanak, 15 yıldır dönercilik yapıyor. İlk yıllarında sıcağa alışmanın zor olduğunu söyleyerek, “Havanın sıcaklığı üstüne bir de dönerin sıcaklığı ile kavruluyoruz” diyor. Sonra ekliyor: “Hayat şartları, ne diyelim? Biz de isteriz deniz kenarına gidip tatil yapmayı ama... Birilerinin de bu işi yapması lazım. Çünkü İstanbul’da ekmek aslanın ağzında yani.”
Çanak’a göre bu havalarda en çok zorluk çekenler dönerciler ile fırıncılar. İşinden memnun olduğunu da ekleyen Çanak, “Hayat şartları zor olduğu için aldığım maaş da anca yetiyor. Evde bir tek ben çalışıyorum. Kazandığım parayı harcamak çok zor geliyor. Ama ekonomik şartlar buna elverişli değil” diye konuşuyor.

‘Her gün aynı yemeği yiyoruz’
Alnını mendili ile silen Adnan Güngör, “İnsan çok terliyor. İki yandan da sıcak yiyoruz. Güneş bir yandan, dönerin sıcaklığı bir yandan” derken yaşadığını Arabistan’daki sıcaklıklara benzetiyor. “Sürekli rahatsız oluyoruz. Artık alıştık sanırım, çocukluktan beri bu işi yapıyoruz ya. Mesela gün boyu dönerin başındayız. Hep aynı yemeği yiyoruz. Her gün aynı yemek sıkıyor. Ondan dolayı insan akşam eve gittiği zaman sıcak bir çorbayı arıyor” diyen Güngör, yaşadığı sıkıntıyı böyle anlatıyor.

‘Bulgur kazanı gibi’
Dönercilerin halini kazanda kaynayan bulgura benzetiyor Şevki Aktaş da. “Kazanda kaynatıp bulgur yaparlardı. Onun gibi şimdi döner işiyle uğraşan insanlar. Bulgur kazanında kaynar gibi kaynıyorlar. İnsanlar nasıl serinleyeceğini şaşırıyor. Eskiden bu kadar sıcak değildi. Bu sıcaklar bizi nasıl etkilemesin ki?” diyor.
Aktaş aslında kalp hastası. Bu yüzden işi daha zor. İşini bırakması ise mümkün değil. Bu yüzden rahatsızlandığı zamanlar derin dondurucudan buz alıp göğsüne koyuyor. “Dönercilerin işi burada gerçekten zor yani. Hele daha var 3 ay sıcakların bitmesine. Allah bize sabır versin” diyen Aktaş, yine de dönerciliği sevdiğini belirtmeden geçemiyor.
Fırıncı Ramazan Gültekin, havaların ısınması ile beraber çalışırken çok sıkıntı yaşadıklarını dile getiriyor.
Sürekli terlediklerini ifade eden Gültekin, “Hele bir de iş yoğunluğu varsa sıkıntı çok daha fazlalaşıyor” diyor.

‘Sıcaktan kalp krizi geçirdim’
“Kan, ter, yağ...
Birkaç çeşit:
Fırın, kuyu, kızartma
Buğu, bastı, kapama
Çengel, kağıt, kiremit.

Bir kadın ihtiyar
Ocak başında
Pişecek şimdi
Üfler odunları
Çömlek, kaynar su
İçinde çakıllar
Ağlaşır torunları...”
Behçet Necatigil’in ‘Sıcak mutfak’ şiirini hatırlatıyor ocak başında şiş çeviren 60 yaşındaki Enbiye Altıntop’un yaşadığı zorluklar. “Buna alışkın olmayan pek dayanamaz” diyerek ustalığını ortaya koyuyor.
Ancak ne kadar usta olursa olsun kalbine söz geçiremiyor. Bir defasında çalışırken sıcaktan dolayı kalp krizi geçirdiğini anlatan Altıntop, “Kolestrol, yağ ve strese çok dikkat etmek lazım bu işi yaparken. Aniden götürür insanı. Nereden baksan benim günde içtiğim su 5 litreyi bulur. Zaten bu kadar su içmesek ayakta duramayız. Onun için su çok önemli” diye tavsiyede bulunuyor.

70 kilo kömürün karşısında
“Dışarısı 30 derece ise burası 50 dereceyi buluyor. Sonuçta ben burada günlük olarak 70 kilo kömür yakıyorum. Bir kişinin bu altyapıda yetişmesi biraz daha zor. Zaten yanımızda sürekli peçete ve havlu bulunduruyoruz. Sonuçta ter tuzlu olduğu için göze deydiğinde yakıyor. Açık gözle bakmazsam, gözlükle baktığında da etki etmez. Camı tamamen yakıyor” diyen Altıntop, hayat şartları nedeniyle hâlâ emekliye ayrılamadığını söylüyor.

Ne aç, ne tok...
Ahmet Cengiz de bir başka dönerci. Onun da sıkıntıları farklı değil. “Nereden baksanız 100 kilo döner burada oluyor. Bir de kömür ocağı olduğu için kısma şansımız da pek olmuyor. Yani köz sürekli yanıyor. Bu tür işlerde yazın çok zorluk yaşanıyor. Sıcak olduğundan sürekli terleyip su içmek zorunda kalıyoruz” diyerek strese girdiklerini söylüyor diğerlerinden farklı olarak. Ancak verdikleri emek, akıttıkları kızgın alın teri yaşamaya ancak yetiyor. “Bu işte geçinmek diye bir şey yok. Zor gerçekten. Bu piyasada yüksek bir maaş dersen yalan oluyor. Normal geçinmek diye bir şey yok. Ne aç, ne tok” diyor Cengiz.
Sevim Kahraman
ÖNCEKİ HABER

barışarock kazandı

SONRAKİ HABER

savaşlar, darbeler, göçler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...