31 Ağustos 2008 00:00

artık huzurlu uyumak istiyoruz

Yıl 1985; Bingöl’ün Karlıova ilçesi Karahamza köyünün mezrası. Köylüler hayvancılıkla geçiniyor. Mezrada 5 ev var. Köylülerin hali vakti yerinde... Hayvancılıktan ellerline geçen para fazlasıyla yetiyor kendilerine.

Paylaş

Yıl 1985; Bingöl’ün Karlıova ilçesi Karahamza köyünün mezrası. Köylüler hayvancılıkla geçiniyor. Mezrada 5 ev var. Köylülerin hali vakti yerinde... Hayvancılıktan ellerline geçen para fazlasıyla yetiyor kendilerine.
Bir gün köye tanımadıkları bilmedikleri bir grup gelir. Daha sonra PKK’li olduklarını öğrendikleri grubun gidişinin ardından köye asker, askerle birlikte baskı girer. O gün asker Karlıova’da 5 kişiyi gözaltına alır. 12 Eylül sıkıyönetim günlerinin cezaevlerinde hala etkisini gösterdiği günler… Gözaltına alınanlardan biri de Karahamza köyü’nden Mahmut Güngör’dür. O dönem gözaltına alınmak ölümle eşdeğerdir Karahamzalılar için. Yakınlarının akıbetini aylarca öğrenemezler zaten.
Gözaltıyla birlikte Güngör’ün işkence ve sorgu dönemi de başlar. Olmadık işkenceler yapılır. Bir şeyler söylemesi istenir. Güngör’ün bildiği bir şey yoktur. Gözaltına alınma nedeni köylerine gelen PKK’lilerdir. Ancak Gügör’ün örgüt hakkında hiçbir bilgisi de yoktur. Yani PKK ile tanışması da gözaltında olur.
Bu 45 günlük süre içerisinde “Tüm bunları yaşamamın nedeni Kürt olduğum için mi” diye düşünmeye başlayan Güngör’ün politikleşmeye başlaması da gözaltı sürecinden sonrasına denk gelir. Gözaltında acıya kesen bedeniyle yaşadıklarına anlam vermeye çalışır. İnsanlık dışı uygulama ile hayatında ilk kez tanışmış olur. Hayatı için dönüm noktasıdır gözaltına alınması. Politikayla tanışması, Kürt olmanın binicine varması da aynı döneme denk gelir. Güngör, “Gözaltına alınmadan önce köydeydik. 500’ün üzerinde hayvanımız vardı. Durumumuz da oldukça iyiydi. Sıkıntı nedir bilmezdik. Kışın köyde bakardık hayvanlara. Yazın da Şerafettin Yaylası’na giderdik çadırlarımızı kurardık. 2 çobanımız da vardı. Kışın ot sıkıntımız olduğunda da 1–2 ay Diyarbakır’a götürürdük hayvanları otlatmak için. Çünkü Bingöl’de kış çok sert geçer. Sıkıntımız yoktu. Baskı nedir bilmezdik de” diyerek o dönemki yaşamlarını özetliyor.
Mezraları köye 30 dakika kadar uzaklıkta. Mahmut Güngör, dedesinin izin vermemesi üzerine başladığı ortaokulu bırakır. Dede mesleğini edinir. Evlenir köye tamamen yerleşir. Güngör şöyle devam ediyor sözlerine: “İşimiz gücümüzdeydik o günlere kadar. Olaylar başladı rahatımız kalmadı. Eskiden akşam dışarıda da içerde de olsak içimiz rahattı ve kendimizi güvende hissediyorduk. Ama olayların başlamasıyla birlikte asker sürekli köydeydi. Artık geceler tedirginlikle geçiyordu. Bu gece de bir şey olacak mı korkusuyla yataklarımıza girmeye başladık.”
Mahmut Güngör’ün Bingöl Cezaevi’ndeki işkence günlerinden sonra Elazığ’da 15 gün daha devam eder bedensel ve psikolojik zulüm. Gözaltına alınmasının üzerinden 2 ay geçtikten sonra nihayet mahkemeye çıkarılır. Tutuklanan iki kişiden biridir. Askeri cezaevinde 3 ay yattıktan sonra beraat eder ve köyüne döner. Köye dönmesiyle başlayan sıkıntıların devamı gelir. “Huzur” ve “mutluluk” kelimelerinin yer almadığı bir yaşamdır bundan sonrası. 5 çocuğu vardır Güngör’ün. Yapılan baskılardan tek kurtuluşu Güngör ailesi, benzer sıkıntıları yaşayan binlerce aile gibi farklı kentlere göçte bulur. Önce Antep’e taşınırlar. Orda hayvan ticareti yapar bir süre. Ancak işler istediği gibi gitmeyince Malatya Hatunsuyu Beldesine yerleşirler birçok Bingöllü gibi. 1–2 yıl Malatya spor taraftarlar derneğinin lokalini kiralayan Güngör, polisin her gün gelip arama yapması üzerine kapatmak zorunda kalır. Asker, Hanımınçiftliği beldesi’ndeki evlerinin her gün önüne gelir. Güngör hakkında güvenlik güçleri her ay valiliğe rapor verir. Bu uygulama Güngör’ün İçişleri Bakanlığı’na şikayetiyle sona erer.
Bugün hayatlarının tamamen değişiminin üzerinden 23 yıl geçti. Büyük oğlu lisedeyken gözaltına alındı; cezaevine girdi. Çıkar çıkmaz da yurtdışına gitti. Geride kalan 5 çocuklarıyla birlikte ‘mutluğu’ yakalamaya çalışsalar da bugün, yeni olan her şeyin üzerinde yaşadıklarının hüznü var. Görüşmemiz Güngör’ün 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dair sözleriyle sone eriyor: “Bitsin artık bu savaş. Yaşadığımız acıları unutamayız. Kürt olduğumuz için olmadık şeyler yaşadık. Hala da yaşanıyor. Bugün hala devam ediyor 23 yıl önce yaşanan baskılar. Biz 23 yıl önceki gibi yatağımıza girdiğimizde “huzurlu” uykumuzu uyumak istiyoruz artık.”
Derya Karaçoban - Doğan Sekmen
ÖNCEKİ HABER

kurşunlu manastırı

SONRAKİ HABER

türkiye’ye barış nasıl gelir?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...