2 Eylül 2008 00:00
DURUM
Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen ordudaki devir teslim törenlerinde, paşalar tarafından öne çıkarılan konuların biriside, ulus devlet sorunu oldu. Ulus devlet sorunu zaten sürekli tartışılan bir konu olduğu için, dikkatler yeniden buraya yöneldi. Ne de olsa ulus devlet konusunda ülkenin en yetkili ağızları konuşuyordu ve onların bu meselede sadece konuşmadıklarını, zaman zaman gereğini de yaptıklarını, oradan verilen mesajların ülke politikası açısından son derece önemli olacağını, bu ülkede yaşayan hemen hemen herkes bildiğinden, bu konunun dikkatle takip edilmesinden daha doğal bir şey olamazdı.
Ulus devlet sorunu elbette salt akademik bir tartışmanın konusu değil. Bu nedenle ulus devletin ne olduğundan ziyade, devleti yönetenlerin ulus devletten ne anladıkları da son derece önemli. Onlara göre bugün Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlettir ve böyle devam etmek zorundadır. Cumhuriyetin diğer olmazsa olmazları da üniterlik ve laikliktir. Sorun geniş anlamda devlet kurmuş ulusların varlığı ve devletlerin sorunu ise elbette bugün dünyada pek çok ulus devlet bulunmaktadır. Bu devletlerin ekonomilerini IMFye, politikalarını AB ya da ABDye veya bir başka büyük devlete bağlamaları böylesi ulus devletlere halel getirmez vb. Yeter ki elleri altında hükmedebilecekleri, üzerinde istedikleri gibi at sürebilecekleri bir ulus olsun! Bunlara kısaca yeniden döneceğiz, ancak önce paşalarımızın söylediklerine bir göz atalım.
Örneğin yeni Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Bugün küreselleşmenin bazı baş aktörleri de, küreselleşmenin olumsuzluklarına karşı koymak için kendi ulusal yapılarını korumaya ve güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu durumun ABDde ve ABye üye ülkeler arasında da yaşandığını görmezden gelemeyiz... Küreselleşmeye toptan karşı çıkmak gerçekçi değil. Önemli olan ulusal devlete zarar vermeden küreselleşmenin içinde yer almaktır. ABD bunu çok iyi yerine getiriyor. Küresel düşün, ulusal hareket et düşüncesi önemlidir... Önemli düşünürlerden Habermasın Uluslar üstü kuruluşların oluşturduğu uluslararası sahnede ve küresel oyuncular arasında ulus devletler hâlâ en önemli oyunculardır şeklindeki ifadesi, ulus devletlerin önemini doğrulamaktadır... Ulus devlet yapımızın temelinde vatandaşlık düşüncesi vardır... Devlet içinde entelektüel tartışmaların yapılabilir olması, devleti ayakta tutan unsurların tartışmaya açılması anlamına gelmez... Bölücü terör hareketinin temelinde etnik milliyetçilik vardır... Bu görüş, ulus devlet yapısını hedef almaktadır. Her konuyu tartışabilme özgürlüğü, devletlerin varlığını riske sokacak konuları içermez demektedir.
Yeni Genelkurmay başkanı kısa bir dünya turu atıyor ve sonunda asıl meramına geliyor; yani Kürt sorununa. Bu nedenle ulus devlet bugünkü statüko ve bu statüko kesinlikle bozulmamalı! Önce birkaç hatırlatma yapmak gerekir. ABD, ABnin büyük devletleri -Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya vb- için ulus devlet 19. yüzyılın sonunda kalmış bir gerçekliktir. Feodal parçalanmışlıklara son vermişler, ulusal pazarı birleştirmişler, kendi uluslarını inşa etmişlerdir. Bu devletlerin ulus adına kendi ülke sınırları içinde yapacakları bir şey kalmamış, diğer ulusları sömürmek ve bağımlı kılmak üzere emperyalist politikalara yönelmişlerdir.
Bu nedenle devletleri de artık tarihteki ulusal devletler değil, emperyalist devlettir. Ulus adına değil, dev emperyalist tekellerin çıkarları uğruna dünyanın her tarafını kana ve gözyaşına boğmaktadırlar. Şurada petrol için, orada doğal gaz için, öbür tarafta altın vb. için, diğer bir tarafta diğer başka çıkarlar için... Ulusa bunları örnek göstermek, onların bu çıkarları uğruna onlara uşaklık yapabiliriz anlamından başka bir şeyi ifade etmemektedir. Böyle bir ulus devlet savunucusunun, küresel düşünme gereği, onların ülkenin ekonomisine, siyasetine egemen olmasından bir şikayeti yoktur. Çünkü savunulan ulusal devlet değil, sadece bağımlı bir devlettir. Bu durumda her nasılsa bir devletimiz olsun, halkın üzerinde at koşturalım demek daha gerçekçi değil mi?
Kürt sorununa gelince; Kürtler demokratik ve eşit haklar talep ediyorlar. Kürt siyasetinde etkin olan parti ve kişiler en azından bugüne kadar farklı bir devlet kurma talebini ileri sürmediler. Soruna Kürt halkının talepleri noktasından bakıldığında, istenenin demokratik ve eşit koşullara sahip olmak olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Ama devleti yöneten işbirlikçi egemen sınıflar ne diyor; IMFye, NATOya, ABDye, ABye gücümüz yetmez, onlara karşı ulusal devleti savunamayız ama Kürtlere gücümüz yeter, ulus devleti onlara karşı savunabiliriz diyorlar. Bu durumda savunulan ulus devlet olmuyor, büyük emperyalist devletlerin bölgedeki çıkarlarını savunan uşak devlet oluyor. Kuşkusuz ulus devletler henüz tarih olmamıştır. Ama ulusun onu bağımsızlık temeli üzerinde yeniden kurması, demokrasi ve özgürlüğü kazanması gerekiyor. Bugün ulus devlet olmanın yolu emperyalizme kafa tutmaktan; ekonomik, politik, askeri vb. bağımlılıktan kurtulmaktan geçiyor. Gerisi sadece boş laftan değil, bu bağımlılığı saklamaktan ve halka kabul ettirme çabasından başka bir şey değildir.
Ahmet Yaşaroğlu
Evrensel'i Takip Et