03 Eylül 2008 00:00

UZUN MESAFE

Erkeklerin yanlarındaki ufak tefeği taşıma sorunları hep olagelmiştir. Hele bir de yazsa, onlar için gömlek cebi vazgeçilmezdir. Sigara, kalem genelde gömlek cebinde taşınır. Ya hastanelerde?..

Paylaş

Erkeklerin yanlarındaki ufak tefeği taşıma sorunları hep olagelmiştir. Hele bir de yazsa, onlar için gömlek cebi vazgeçilmezdir. Sigara, kalem genelde gömlek cebinde taşınır. Ya hastanelerde?..
Hasta veya refakatçi fark etmez, hastane ortamının kalabalığı insanı biraz dağınık kılar. Özellikle EKG şeridini bulmakta zorlanır insan. Bir hekim olarak EKG şeridini arayan erkek hastaların akıllarına ilk sırada gömlek ceplerini getirdiklerini gözlemlemişimdir.
Hasta ve EKG ilişkisine dair gözlemlerim salt taşımaya dair değil elbet. EKG genelde hemşireler tarafından çekilse de kimi zaman hekim de refakat eder veya kendisi çeker. Yaklaşık on yıl önce EKG’sini çektiğim bir hastamın el, ayak ve gövdesine elektrotları bağlarken çok gerildiğini hissettim. Sonradan öyküsünde elektrik işkencesi olduğunu anlattı. O gün bugündür ne zaman EKG çekilişine refakat etsem, elektronların bağlantı anında hastamın gözlerine bakarım. Açılımı elektrokardiyografi olan ve gerek bedene elektrik tellerinin bağlanması gerekse kulağa ilk yansıyan sesin elektrik oluşu, işkence mağdurlarında ilk çekimde ek travma yaratabilmekte. O gün bugündür bir anlamda EKG çekim anı benim için o zor soruyu sormamda hatırlatıcı oldu: “Elektrik işkencesi!..”
Bazen de farklı nedenlerle EKG çekiminde teknik olarak zorlanırız. Örneğin el-ayak bölgesinde yarası olanlarda elektro mandalını bağlamak pek kolay olmaz. Yanılmıyorsam 1997 yılı idi. Cezaevinden 10 dakika önce tahliye olmuş bir hastayı avukatı muayeneye getirmişti. Bir şey içer misin diye sorduğumda duraksadı. Avukatı nesneleri isimlendirmekte zorlandığını belirtti. EKG’sini çekmek istediğimde zorlandım. Gerek ayak gerekse el bileğinde dairesel açık yaralar oluşmuştu. Nedenini öğrenmem kısa sürdü. Tutuklu olarak henüz yeni konulduğu Buca Cezaevi’nde güvenlik güçlerinin müdahalesinde aldığı ağır darbelerle kafa travması geçirmekle kalmamış, hastaneye götürülüşünde ve mahkum koğuşunda sedye ve ranzaya öylesine sıkı bağlanmış ki açık yaralar oluşmuştu. Yaklaşık bir ay sonra öldüğünü duyduğumda içim acıdı. Nasıl olmasın ki; içinde salt güvenlik güçlerinin şiddetini barındırmayıp malpractis de içeriyordu bu gecikmiş ve gözlerden uzak ölüm.
2000 yılına geldiğimizde ölüm oruçları yeniden başlamıştı. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi ile İzmir Tabip Odası adına cezaevine giden heyette ben de vardım. Koğuşlardan birisinde oluşturulmuş duvar gazetesi dikkatimi çekti. Aynı müdahalede ölenlerin arasında gözüm onun fotoğrafını ve adını aradı, ama nafile! İçim bir kez daha acıdı.
EKG & elektrokardiyografi
‘EKG, elektro veya -yaygın haliyle- kalp şeridi çektirdim’ der hastalarımız. Kim bilir o renkli ve uzun kağıt parçasındaki şekillere ne anlamlar yüklüyordur onlar. Nasıl olmasın ki? Doktorlar bile seksenli yılların sonlarına kadar bırakalım kartvizitlerini, tabelalarına dahi “EKG çekilir” yazmıyorlar mıydı?
Peki nedir bu EKG ve neye yarar? Özetle EKG, kalp atımı sırasında oluşan elektriksel aktivitelerin el-ayak bilekleri ve göğüs kafesine konulan elektrotlar aracılığı ile kaydedilmesi esasına dayanır. Yani EKG kalpteki elektriksel olaylar hakkında fikir verir. Kalpteki ritim bozuklukları, bizzat kalbin kendisini besleyen koroner damarların olası darlık ve spazmları, kalbin yüzeyindeki iç ve dış zarlar arasında oluşmuş sıvı veya iltihap varlığı ve daha birçok farklı hastalıkta, EKG bize tanı ve tedavide katkı sunar.
Ama EKG her derde deva bir tetkik değildir. Nadir olsa da yalancı pozitif bulgularla bizi yanıltabilir. Kimi zaman safra kesesinde taş veya yemek borusu hastalıkları bir kalp hastalığı varmışçasına yalancı EKG bulgusu oluşturabiliyorlar.
Sizi sıkmayacaksam meraklısı için hücre düzeyinde birkaç söz söylemek isterim. Tüm hücrelerde olduğu gibi kalpte de hücrelerin içi negatif, dışı pozitif yüklerle yüklü olup buna hücrenin kutuplanmış, yani polarize hali denir. Çeşitli uyaranlarla bu durumun bozulması ise depolarizasyon olarak adlandırılır ve bu bozulma hücre zarı boyunca ve hücreden hücreye yayılarak bir akım oluşturur. İşte EKG’nin temelini bu akımın kaydedilmesi oluşturmaktadır.
Teknolojinin gelişmesi ile EKG de değişmeye başladı. Eforlu EKG denilen ve bir yürüme bandında koşarken farklı zaman dilimlerinde çekim, cep telefonu büyüklüğünde taşınabilir bir cihazın vücuda sabitlenmesi ile 24 saat sürekli EKG izleminin giderek yaygınlaşması, sanırım sizlerin de dikkatini çekmiştir. Yine hasta başlarında gördüğünüz monitörler genelde sürekli EKG çekimini de içerir ve hasta verilerini 24 saat kesintisiz hekim ve hemşire odalarındaki monitörlere de aktarırlar. Teknolojinin bir başka katkısı ise ilk yardım anında veya ambulansta çekilen EKG’lerin elektronik ortamda bir başka mahaldeki uzmandan danışmanlık alınmasına fırsat vermesi.
Ve son sözüm, kendisini sağlıklı hisseden erişkinlere olacak. Hiçbir yakınmanız olmasa da kırklı yaşlardan sonra kendinize mukayyet olun ve en kısa zamanda bir EKG çektirin.
İşkencecinin EKG anı
İşkence mağdurları, insan hakları merkezleri, psikiyatrisiler, yazarlar ve daha nice kurum ve kişi, işkencecilerin ruh halini tarih içinde merak etmiş, araştırmışlar. Ama benim merakım farklı bir noktada. İşkenceci veya ona refakat eden hekimlerin, yaşam boyu tanıklık edecekleri EKG anlarında ne hissettikleri? Sahi, bir işkenceci belki de aynı günün akşamında kalp krizi ile acile götürdüğü annesinin EKG’si çekilirken ne hisseder? Elektrik işkencesi mağduruna ek travma yaratan EKG telleri ona neyi hatırlatır? Günün birinde kendisine EKG çekildiğinde eski işkence seansları aklına düşer mi?
Ya o hekimler?.. Hani işkenceye tanıklık edip bayılanları işkencenin devamını sağlamak adına tedavi ettiği iddia olunan mesleğimizin yüz karaları?.. Sahi, EKG çeken o eller gün olup kendilerine ola ki tanı amaçlı EKG elektrotları bağlandığında, ilk anda akıllarına kendi kalpleri mi yoksa işkence gören mağdurlarının feryatları mı gelir?
Öte yandan bu utancın uzağında birçok hekimin, dünyada olduğu gibi ülkemizde de işkencenin önlenmesinde belirleyici olabilmesi yüreğimizi ferahlatıyor. Önlüğünün akını insanlığın aydınlık geleceğine adayan o güzel insanlara sonsuz teşekkürler!
Dr. Zeki Gül
ÖNCEKİ HABER

Levent Tayla ve Ahmet Çalık hakkında suç duyurusu

SONRAKİ HABER

EMEK DÜNYASI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...