10 Eylül 2008 00:00

GERÇEK


Uzunca bir zamandan beri işçi eylemlerinin en önemli özelliği, sendikalaşma mücadelesi olarak gelişmesidir.
Elbette patronlar, attıkları işçilere; “Sizi sendikal mücadeleden dolayı attık” demiyorlar. Çünkü bu durumda yasal bakımdan suçlu duruma düşüyorlar ve en azından yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalıyorlar. Bu yüzden de patronlar, işçileri işten atarken, “performansı yetersiz”, “üretimde daralma” gibi kulplar buluyorlar. YÖRSAN’ın; işten atılan, bir yılı aşkın bir zamandan beri direnen 400 işçisinden bu yana, TEGA Mühendislik, DESA Deri, Pirelli, Eskişehir Paşabahçe...Uno, Telekom işyerlerinden atılan işçilerin tümü sendikal mücadele nedeniyle atıldılar.
Bu işyerlerinde sendikalar, geçmişte olmadığı kadar bir gayretle mücadele etmektedir. İlgili sendikalar, kendi imkanlarıyla ve diğer işçilerden ve sendikal platformlardan gelen küçük desteklerle direnişlerini sürdürmektedirler. Ancak, şu da bir gerçek ki bu direnişler, giderek bir günü ötekine benzeyen, rutinleşen eylemler olup; genel olarak da işçi hareketine heyecan ve cesaret katan eylemler olarak gelişmemektedir.
Bu yüzden de sendikaların bu gidişata müdahale etmeleri, patronları geri adım atmaya zorlayacak bir mücadele cephesi oluşturma ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Çünkü birer birer sendikaların ya da bir işyerindeki işçilerin; ne kadar kararlı olurlarsa olsunlar, sadece kendi güçlerine dayanan direnişlerle patronlara boyun eğdirmesi giderek zorlaşmaktadır. Çünkü patronlar kendi aralarında dişinden tırnağına kadar örgütlüdür ve her bakımdan dayanıştıkları gibi hükümetin desteğinden, devletin kurumlarından ve yasalardaki boşluklardan yararlanmaktadırlar. Nitekim çalışma bakanı; sendikal nedenlerle işten atmalar konusunda, “yasalar nedeniyle müdahale edemedikleri”nden yakınmaktadır. Bunun için de bir yandan sendikaların güçlerini birleştirerek işkolu, işyeri, hatta konfederasyon farkı gözetmeden bu direnişlerin arkasında yer almak için harekete geçmek, öte yandan da direnişlerin geliştiği bölgelerde işçi mücadelesine destek olacak güçleri seferber etmek gibi, sendikaların hemen ellerinin altında henüz yeterince kullanmadıkları bir güç vardır.
Örneğin YÖRSAN’da bir yılı aşkın bir zamandan beri Tek Gıda-İş Sendikası direniş sürdürmekte; herkes de bilmektedir ki bu sendika ve yöneticileri, direnişin devamı için ellerindeki hiçbir imkanı işçilerden esirgememektedir. Ve elbette bu haliyle direniş, daha aylarca ya da yıllarca da sürebilir. Ama gidişata müdahale edilmezse, bu mücadele patronları daha çok rahatsız edecek ve işçilerin mücadelesini güçlendirecek; mücadeleyi teşvik edecek yeni güçler ve mücadele biçimleriyle yenilenmezse, giderek heyecan kaybı olacağı ve direnişin rutin bir eyleme dönüşeceği de bir gerçektir.
Ama konfederasyon farkı gözetmeden, diğer işkollarından mücadeleden yana sendikalar, YÖRSAN ve öteki direnişte olan işyerlerinde güçlerini ortaklaştırırlarsa ve sadece maddi değil, işçi gücünü de birleştirebilir; diğer üyelerini de direniş ve sıcak bir biçimde süren mücadeleler etrafında birleştirirlerse; direnişleri eylemlerle desteklemeye yönelirlerse; sadece direniş olan yerlerde değil, diğer işyerlerinde de sendikal örgütlenmenin seviyesi yükselecek, mücadele coşkusu tüm bu işyerlerindeki işçileri de kucaklayacaktır.
Bu, sendikal hareketin yeni ve bugünkünden çok daha ileri bir mevziye geçmesi anlamına da gelecektir.
Bu, sendikal örgütlenmenin ve mücadelenin patronlar için gerçek bir tehdide dönüşmesi ve aynı zamanda “dokunulmazlık” kazanmaya başlaması anlamına gelecektir.
Dahası, böyle bir mücadele hattına geçiş; direnişin olduğu ve mücadelenin yayıldığı alanlarda yerel ilerici, işçi dostu çevrelerin de bu mücadeleler etrafında örgütlenerek ayakları üstüne kalkmasını ve bu mücadeleleri destekledikleri ölçüde de kendilerinin de canlandığını gördükleri yeni bir gelişmeyi yaygınlaştıracaktır.
Burada belirleyici olan merkezi ve yerel düzeyde, mücadeleden yana sendikaların ve sendikacıların işyeri, işkolu, konfederasyon farkı gözetmeden birbiriyle ilişkiye girmesi; ortak bir plan etrafında hareket etmeyi başarması olacaktır.
İ. Sabri Durmaz

Evrensel'i Takip Et