22 Eylül 2008 00:00
KONUM
Genelkurmay Başkanı olduktan sonra ilk ziyaretini Bölgeye yapan Başbuğun ilk yabancı konuğu, ABD Genelkurmay Başkanı Mullen oldu. Mullen, yapılan görüşmelerde ülke egemenlerinin ve işbirlikçi şoven çevrelerin duygularını okşayan açıklamalar yaptı:
Genelkurmay Başkanı olduktan sonra ilk ziyaretini Bölgeye yapan Başbuğun ilk yabancı konuğu, ABD Genelkurmay Başkanı Mullen oldu. Mullen, yapılan görüşmelerde ülke egemenlerinin ve işbirlikçi şoven çevrelerin duygularını okşayan açıklamalar yaptı: PKK ile mücadelede iş birliğini sürdüreceklerini, sınır ötesi tezkere konusunda da kararı Türk hükümetinin vereceğini söyledi. Elbette Mullenin verilen bu desteğin karşılığında stratejik ortaktan beklentileri de vardı: Türkiye, öncelikle Afganistan ve diğer sorunlu bölgelerde ABDye daha aktif destek vermeli; ama asıl önemlisi, NATO ülkesi olma yolunda ilerleyen Gürcistana Rusyanın yaptığı müdahale karşısında ve olası yeni işgallerin engellenmesi için Karadenizdeki ABD varlığının kalıcı olmasının önünün açılması. Özetle Mullen, PKKye karşı istihbarat ve tezkerenin uzatılması karşılığında Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında Afganistandan İrana ve Kafkaslara kadar ABD müdahaleciliğine açık destek istemiştir.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ, daha önce ABD ile aralarındaki iş birliğini nitelemek için kullandığı mükemmel açıklamasını, geçen hafta burjuva medya temsilcileriyle yaptığı toplantıda da tekrar etti. Genelkurmayın ABD ile uyumunun AKP ile ilişkilerine de yansımış olduğu, daha doğrusu ABDnin bu güçler arasındaki ilişkileri bölgesel çıkarları üzerinden dizayn ettiği biliniyor. Bu rahatlıkla Başbuğ, daha Bakanlar Kurulu kararı çıkmadan, 17 Ekimde sona erecek tezkerenin 1 yıl daha uzatılması konusunda hükümette hiçbir kararsızlık görmediklerini söylemiştir. Tezkerenin uzatılması, hükümetin aldığı karar doğrultusunda 1 Ekimde açılacak meclisin öncelikli konularından biri olacak.
Şubat ayında yapılan sınır ötesi kara operasyonundan sonra o dönem Genelkurmay Başkanı olan Büyükanıt, operasyonun başarısız olduğu yönündeki eleştiriler karşısında bu tür operasyonlarda ancak sınırlı düzeyde sonuç alınabildiğini kabul etmek zorunda kalmıştı. Bugün sorunu çözmeyeceği görülmüş olmasına rağmen savaş tezkeresi neden uzatılmaktadır? Devletin bugüne kadar örgüte katılımı engelleyemediğini kabul eden Başbuğ, çözüm adına Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesine karşı askeri ve siyasal alanda baskıların artırılmasını dayatmaktadır. Çözüm adına daha çok operasyon, daha çok çatışma ve daha çok ölümün dayatılmasının bu ülkede yaşayan halklara yeni acılar yaşatmak anlamına geleceği açıktır. Bu politika ancak, varlığını savaş ve şiddet üzerinden sürdüren güçlerin çıkarınadır. ABD Genelkurmay Başkanı Mullenin ülke egemenleriyle yaptığı görüşmelerden sonraki açıklamaları, ülke egemenlerinin emperyalist bölge stratejisine bağlanması karşılığında onlara Kürt sorunu konusunda destek verildiğini, başka bir değişle ABDnin Kürt sorununu egemenleri kendi politikalarına yedeklemek için kullandığını göstermektedir.
Genelkurmay Başkanı Başbuğun girişimleri ve ABDnin hazırlığını yaptığı hamleler, AKP Hükümetinin tezkerenin uzatılması yönündeki kararının bugün var olan durumun devamından öte bir anlam taşıdığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla ekim ayında meclise gelecek tezkereye karşı mücadelenin, sadece savaş ve operasyonlara karşı değil, aynı zamanda Bölgedeki her türlü melanetin kaynağı olan emperyalizmin bölge stratejisine karşı da bir mücadele olacağı bilinmelidir. Bu bakımdan tezkereye karşı mücadelenin, demokrasi ve halk güçleri tarafından halkların eşitliğine dayalı bağımsız demokratik bir ülke kurma mücadelesinin bir adımı olarak değerlendirilmesi önem kazanmaktadır.
Çetin Diyar