5 Ekim 2008 00:00

NOT


Nasıl bir toplumsal “fay hattı” üzerinde yaşadığımız Balıkesir Altınova’da yaşananlarla bir kez daha ortaya çıktı.
Nihayetinde ‘adli’ bir olay bir anda boyutlanarak tam bir Kürt linçine dönüşüverdi. Ellerinde bayraklar, “Vatan sana canım feda” sloganlarıyla Kürt avına çıkıldı, evler, işyerleri yakılıp yağmalandı...
Dün Trabzon’da, Bursa’da, Seferihisar’da, Cunda’da; bugün Altınova’da...
Ve öyle bazılarının dediği gibi hiç de “üç beş kendini bilmezin işi” değil bu linçler...
Kürt sorununu çözmemek adına gerilimi topluma yayan, gerekirse bir “iç savaşı”, halkları boğazlaştırmayı bile göze alabilecek kadar körleşmiş şoven bir devlet yaklaşımıdır arka plandaki.
Linçler oraya yaslanmakta, oradan beslenmektedir.
Öncesini bir yana bırakalım; 2005 Newrozu’ndan hemen sonraki bayrak nümayişleri ve Kürtleri “sözde vatandaş”lıkla itham eden o ünlü Genelkurmay bildirisiyle başlatılan sürecin bugün Altınova’daki gibi sonuçları doğuracağının önceden hesaplanmamış olduğunu düşünecek kadar saf mıyız yani?
Hesaplı kitaplı bir süreç bu...
Kürt sorununda ısrar edilen çözümsüzlüğe kitleleri de ortak ettirmeyi, halkı, çözümsüzlük politikasının bileşeni yapmayı amaçlayan bir süreç...
Tam da “derin siyaset” denilecek bir ‘özel harpçi’ strateji...
İşte linç, bu ‘derin siyaset’in toplumsallaştırılmaya çalışılmasında kullanılan en tehlikeli biçimdi.
Ama bolca kullanıldı, teşvik edildi, göz yumuldu, hoş görüldü...
İşte Balıkesir Valisi’nin, “bazı taşkınlıkları hoş gördük” diye itiraf ettiği “hoşgörü”, bahsettiğimiz ‘derin siyaset’in meşruiyetinin de itirafıdır...
Yine, olaylardan sonra, Altınova merkezinde polis panzerinin ve jandarmaların ardında, ‘vatan sana canım feda ‘, ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganlarıyla yapılan yürüyüş de işte o ‘derin siyaset’ten gelen “akrabalığın” kanıtı değil midir?
‘Sivil’ vandalizm ile ‘resmi’ hoşgörü, el ele, bayram kutlamışlardır Altınova’da!
Tam da kardeşliğin, yardımlaşmanın bayramını!
Evet, bu bir “fay hattı”!
Ve artık 20’li, 30’lu yıllarda olduğu gibi, sadece Kürt bölgesiyle de sınırlı değil.
Ülkeyi bir baştan bir başa ortalayan, bölen, en ücra köşelere bile yayılmış bir “fay hattı” bu...
Kürt sorununu çözümsüz bırakan politikaların sonuçlarıyla gerilim biriktiren ve herhangi bir gerekçeyle, herhangi bir yerde harekete geçebilecek bir toplumsal felaket fayı...
Sorumluları bellidir, ortadadır:
Kürdün kimliğini tanımayarak savaşta ısrar edenler...
Parti, gazete kapatarak siyaset kanalını tıkayanlar...
Fay hattını sınır ötesine uzatmaktan medet umanlar...
Kürt sorununu askere havale ederek savaşa ve linççi ‘derin siyaset’e alan açan, onu içten içe besleyen bilumum siyaset esnafı...
Bayramda bile Kürt vekillerinin elini sıkma insani erdemini göstermekten itinayla kaçan bir Başbakan ve onu tamamlayan “ana muhalefet” lideri...
“Kürt siyasetçisinin katli vaciptir” türünden pespaye bir ırkçı yazı için “ifade özgürlüğüdür, caizdir” şeklinde onay veren sözüm ona adalet dağıtıcıları...
Hepsi sorumludur!
Altınova’da görüldüğü gibi, komşuyu komşuya düşman eden, ‘derin siyaset’ filminin aktörleridir...
Hepsi bölücüdür!
Vedat İlbeyoğlu

Evrensel'i Takip Et