11 Ekim 2008 00:00

EMEK DÜNYASI


Son 10 günün gelişmeleri şöyle sıralanabilir: Altınova’da bir Türk-Kürt çatışmasının eşiğine gelinmesinden sonra, Adana ve Muğla’da da benzer girişimlerin ortaya çıkması; Aktütün’de PKK ile asker çatışması, 17 askerin yaşamını yitirmesi; Diyarbakır’da polis servis otobüsüne saldırı ve 5 polisin ölmesi; ülkenin birçok kentinde gerçekleştirilen, halkı galeyana getirme gayretlerini de içinde barındıran cenaze törenleri... Bu gelişmelerin yol açtığı ve daha düne kadar “askeri çözüm” girişimlerine karşı sessiz kalan, çeşitli gerekçelerle “demokratik çözüm” çağrılarının yanında yer almaktan kaçınan çevrelerden adeta bir “isyan” gibi tepkiler yükselmesi, bu tepkilerin açıkça; Genelkurmay’ı “olup bitenin hesabını vermeye” çağırmaya kadar varması. Ve nihayet Ankara’da Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda (TMYK) sanki bu savaş 25 yıldır sürmüyormuş ve yeni başlamış gibi, “yeni bir strateji arayışı” toplantılarının yapılmaya başlanması!..
Ancak bu “yeni strateji” arayışı sürerken alınan karar da çok ilginç: 1997 yılında halka keyfi baskı yapma, silah ve uyuşturucu kaçakçılığına bulaşma, çeteleşmelerin yaşanması...gibi gerekçelerle asker tarafından bölgeden çektirilen ‘Özel Harekat Timleri’nin yeniden bölgeye gönderilmesi! Çıkan haberlere göre ilk birliklerin bölgeye gitmek üzere harekete geçtiği, sayıları 7 bini bulan bu timlerin yılbaşına kadar bölge illerinde üsleneceği belirtiliyor. Sadece bu da değil; Ankara’da toplanan TMYK’nın üstünde henüz anlaşılmamış olsa da, askeri kanadın; bölgede OHAL koşullarını geri getirecek yasal düzenlemeler istemesi de “yeni strateji” diyenlerin niyetini açıkça gösterir mahiyettedir.
Öyle anlaşılmaktadır ki “yeni strateji”, AKP Hükümeti ile Genelkurmay’ın “Kürt sorunu ve çözümü” konusunda yeni bir uzlaşmasına karşılık gelecektir. Son tartışmalarda askerin ve “askeri çözümün” hedefe konmuş olması da AKP’yi güçlendirmiştir. Dolayısıyla olup bitenden en çok; sanki bütün bu olup bitenlerde bir rolü yokmuş gibi kenarda bekleyen AKP Hükümeti kârlı çıkmıştır. Şimdi hükümet, askerle “yeni strateji”yi konuşmaktadır.
Ancak AKP’nin, Kürt sorunu çözümünün merkezinde; “bölgedeki belediyelerin ele geçirilmesi” amacı vardır ve AKP yandaşı basın da son günlerde olup bitenleri, “bölge illerinde yerel seçimi kaybedeceğini anlayan PKK’nin, ortamı germek için giriştiği saldırılar” olarak gösterme gayretlerinin arkasında da bu vardır.
Dolayısıyla “yeni strateji”nin bir ayağının askeri önlemleri artırmak olacağı anlaşılırken, öteki ayağının da AKP’nin, yerel seçimlerde seçimleri kazanacağı ortamın hazırlanmasında asker ve sivil devlet desteğinin nasıl kullanılacağı üstünde anlaşmak olduğunu söyleyebiliriz. Burada AKP’nin askerle anlaşması zor değildir. Çünkü, askeri bürokrasinin bütün fraksiyonları, geçtiğimiz seçimlerde bölge illerinde, kanlı bıçaklı göründükleri AKP’nin kazanması için çalışmıştır; bugün de çalışacaktır. Çünkü devlet güçleri, bölgede DTP’ye karşı AKP’yi tek seçenek olarak görmektedirler.
Bir başka söyleyişle “yeni strateji”, dün bir yanı asker tarafından diğer yanı hükümet tarafından yürütülen bölgeye yönelik faaliyetin, uygun biçimde koordine edilmesi planına karşılık gelmektedir.
Geçtiğimiz perşembe günü Ankara’da, TMYK’da altı saatten fazla sürüp sonuçlanmayan (salı günü görüşmelere devam edileceği açıklandı) görüşmelerin ertelenmesi de bu detaylarla ilgili olmalıdır. Elbette tartışma, TMYK’da, askeri yönden de Kuzey Irak’ta bir “tampon bölge” kurulup kurulmaması, kara harekatının biçiminin değiştirilerek süreklileştirilmesi, “özel kuvvetler”le “örtülü operasyonlar” yapma gibi yönler üzerinde de sürüyor olmalıdır. Ancak, sorunun bu yanındaki yeni gelişmeler, ABD ile varılacak yeni uzlaşmalara bağlı olacağı için zaman alacaktır. Ama AKP Hükümeti ile Genelkurmay arasında; bölgeye yönelik politikaların ortaklaştırılması, hükümetle Genelkurmay’ın ortak bir plan üstünde uzlaşması, bu “yeni strateji”nin belirleyici yanı olacak gibi görünmektedir.
Öyle anlaşılmaktadır ki AKP Hükümeti ve asker, bölgeye yönelik olarak alacakları önlemlerle (bölgeye özel timler gönderilmesi ve yasalarda haklara yönelik sınırlamalar getirme girişimleri) bölgeyi “1997 öncesinin koşullarına döndürmeyi” amaçlamaktadırlar. Bu elbette, Tansu Çiller-Mehmet Ağar stratejisine, JİTEM ve Susurluk çetesinde ortaya çıkan çete faaliyetlerinin yeniden başlamasına da yeşil ışık yakmaktır.
Kim inanır şimdi, hükümetin; Ergenekon davasıyla devlet içindeki çeteleri tasfiye etmeyi amaçladığına?!.
İhsan Çaralan

Evrensel'i Takip Et