13 Ekim 2008 00:00

Deri atölyelerinin kadın işçileri

Basmane bölgesinde bulunan Kapılar semti dericiler sokağı olarak da anılıyor. 30 yıldan bu yana küçük çaplı birçok deri atölyesi burada faaliyet sürdürüyor.

Paylaş

Basmane bölgesinde bulunan Kapılar semti dericiler sokağı olarak da anılıyor. 30 yıldan bu yana küçük çaplı birçok deri atölyesi burada faaliyet sürdürüyor.
Bu sokaktaki atölyelerde mesai yapan deri işçileri içinse çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Sektörün girdiği dar boğaz adeta işçilerin boğazını da daha fazla sıkıyor.
Kapılar’da çalışan deri işçilerinin bir araya gelerek oluşturduğu Deri İşçileri Dayanışma Derneği tarafından başlatılan bir forum çalışması ise dikkat çekici.
Kadın deri işçilerinin sağlık sorunları üzerine yapılan forum henüz sonuçlanmadı ancak şu ana kadar ki veriler bile gerçeği gözler önüne sermeye yetiyor. Bir çok kadın deri işçisi solunum yolu hastalıkları, akciğer hastalıkları, deri hastalıkları, kanser ve sinirsel hastalıklar başta olmak üzere ciddi hastalıklara yakalanıyor.
Bizde bu çalışmanın ışığında Kapılar’a gidiyor ve öğle yemeği paydosunda kadın deri işçileriyle hem deri işçiliğinin sorunlarını hem de kadın olarak işçiliğin zorluklarını konuşuyoruz.
‘Boğazımız yanıyor’
Zehra Algül, 20 yıllık deri işçisi. “Üç kişinin yapacağı işi tek kişiye yaptırıyorlar. Sigortamız yok, hiçbir güvencemiz yok” diyor. “İşyerlerinde kadınlar için ayrı tuvalet, soyunma odası ya da çocukları mesai saatlerinde bırakabilecek bir kreş de var mı? diye sorduğumuzda, “Daha neler” der gibi gülümsüyor. “Maalesef yok öyle bir şey. Erkek-kadın aynı tuvaleti kullanıyoruz. Düşünsenize ne kadar hijyenik. Ayrı soyunma odası da yok. Daha doğrusu soyunma odası yok. İş yerinin deposunda üzerimizi değiştiriyoruz.” “Peki mesleğinizden dolayı yaşadığınız sağlık sorunları var mı?” sorumuza karşılıksa Algül, “Olmaz mı. Deri kokusu çok ağır ve rahatsız edici oluyor. Bir de havalandırma yok, klima yok, ışıklandırma yok. Mesela en çok boğazımız, gözlerimiz yanıyor, sık sık öksürüyoruz” diyor.
Öğle paydosundaki deri işçilerinin yemek yediği lokantanın masalarında dolaşmaya devam ediyoruz. 2 kadın işçinin yemek sohbetine biz de dahil oluyoruz.
Çalışırken vereme yakalandı
21 yıllık deri işçisi Aynur Ahir ise, “1 ay oldu şimdiki işyerimde başlayalı. Sigortasız yine. Zaten deri işinde artık kaçak, güvencesiz, sigortasız çalışılıyor” diyor. Mesailerinin uzun. olduğunu işlerin eskisi gibi olmadığını, ‘butik vari’ çalıştıklarını anlatıyor. “Modeller oldukça zor o yüzden iş çıkmamakta patron da bu durumdan memnun olmuyor haliyle. Piyasada iş de yok.” “Ailelerinize zaman ayırabiliyor musunuz” diye sorduğumuzda, Aynur Ahir, “Benim bakmak zorunda olduğum 2 yeğenim var. Onların babaları yani kardeşim 12 yıllık deri işçisiydi. Çalışırken vereme yakalandı ve sigortası yeşil kartı bile yoktu o süreçte. Ölüm döşeğinde ağabeyime yeşil kart çıkarmaya çalışıyordum” diye konuşuyor.
Konu Desa Deri’de Deri-İŞ’e üye olduğu için işten atılan ve direnişe geçen Emine Aslan’a geliyor. “Aslında hepimiz bir Emine Aslan’ız. Deri atölyelerin de ezilen hiçbir hakkı olmayan bütün deri işçileri birer Emine Aslan” diyor. 20 yıldır deri işinde çalışan Belgin Çulfacı başlıyor anlatmaya: “Şu an sigortasızım. Daha doğrusu 6 aydır girip-çıktığım hiçbir işyerinde sigorta yapılmadı. Benim sinir hastalığım var ne yazık ki, iki kez ameliyat oldum. Ama aynen bu koşullarda deri işinde çalışan yakın bir arkadaşım deri tozundan kansere yakalandı ve öldü.
Birileri bir şeyler yapmalı. Gerçekten çok fazla hakkımızın yenildiği sağlıksız bir ortamda emeğimizin karşılığını alamadan çalışıyoruz. Ve en büyüğünden en küçüğüne bu sektördeki emin olun bütün işletmelerin işleyişi aynı”.
Patron kadınlara daha fazla baskı yapıyor
Deri İşçileri Derneğine davet ediliyoruz bu esnada. 1 saatlik yemek arası bitmek üzere. Orada 4 kadın işçiyle daha tanışıyoruz. Dilek Erçetin ise özellikle işlerinde süreklilik olmamasından şikayetçi, “Parça başı iş yapıyoruz. İş olmadığı zaman çalışmıyoruz. İş bulmak da sorun, eskisi gibi değil. Mesaileri çok ağır oluyor. Geceleri kadınlar için eve dönmek zor oluyor. Deri işi zaten temiz bir ortam değil. Deri tozundan hepimiz rahatsız oluyoruz” diyor.
Dernek Başkanı Fatma Karademir de, “İşsizlik korkusu var hepimizde. Üç gün çalışıyoruz 5 gün boş geziyoruz. Kadınlar evde de çalışmak zorunda olduğu için daha çok yoruluyor. Geç saate kadar mesaiye kaldıktan sonra bir de gidip evde çalışmak zorundalar. Çalışmak zorunda olduklarını bilen patron ise iş bulmakta zorlanacaklarını bildiği için kadınların üzerinde mesaiye kalmaları konusunda daha çok baskı kuruyor” diyor.
Birsen Altıntaş 25 yıllık deri işçisi hâlâ emekli olamadığını söylüyor. “Günümü dolduramadım kaçak çalıştırıldığım zamanlardan dolayı. İşimizde devamlılık ve güvence istiyoruz. Ben kesim işi yapıyorum. Çocuğun okula başlar izin alamazsın, hastalanır doktora sen götüremezsin annen, baban bir yakının götürür hep. Anne isen daha zor. 11 yıllık Nejla Karayel’ in ise henüz sigorta girişi bile yokmuş. Çocukluğunda başladığı deri işi şimdiden onda geçmeyen ayak ağrıları yaratmış. Nejla ise ne istediğini bir cümleyle anlatıyor, “Şu anda 25 yaşındayım ve daha sağlıklı bir ortamda insan gibi kadın olduğumu unutmadan çalışabilmek istiyorum.” (İzmir/EVRENSEL)
Ayşen Güven
ÖNCEKİ HABER

İç çekişme değil birlik zamanı

SONRAKİ HABER

YAŞADIKÇA

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...