15 Ekim 2008 00:00

Türkiye’de insan hayatı sudan ucuz


Engin Ceber’in Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence sonucu yaşamını yitirmesinin ardından gözler insan hakları ve yaşam ihlallerine çevrilirken, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)’in “Yaşam Hakkı İhlalleri”ne ilişkin özel raporu, Ocak 2008’den bu yana 29’u gözaltında, 31 kişinin açılan ateş sonucu yaşamını yitirdiğini, 35 kişinin de faili meçhul şekilde öldürüldüğünü ortaya koydu. TİHV Genel Başkanı Yavuz Önen temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının gündeme geldiği Terörle Mücadele Yüksek Kurulu (TMYK)’ndan böylesi bir karar çıkması halinde, kaygı verici bu listenin uzayabileceği uyarısı yaptı.
Metris Cezaevi’nde öldürülen Engin Ceber’in, 2008 Ocak ayından bu yana gözaltında ve cezaevlerinde öldürülen 29 kişiden biri olduğunu kaydeden Önen, TMYK toplantılarına ve askerlerin taleplerine dikkat çekerek, “güvenlik” önlemleri çerçevesinde bu taleplerin karşılanması halinde, “Kaygı verici bu listenin daha da genişlemesi, temel hak ve özgürlüklerin topyekûn biçimde göz ardı edilmesi de olasıdır. Güvenlik güçlerini her türlü hukuksal denetimden muaf tutacak böylesi düzenlemelere sıkıyönetim dönemlerinde bile rastlanmadığı açıktır” uyarısını yaptı.
31 yaşam yok oldu
Güvenlik güçlerinin, yetersiz buldukları yetkilerinin genişlemesi için her fırsatta bu taleplerini dile getirdiklerini hatırlatan Önen, “güvenlik güçleri, hâlihazırda ellerinde bulunan yetkileri kullanarak, büyük bir pervasızlıkla sadece 2008 yılı içinde Engin Ceber’in ve yargısız infaz/dur ihtarına uymama/rasgele ateş açma sonucunda en az 31 kişinin ölümüne neden oldu” dedi.
TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin 1 Ocak-13 Ekim 2008 tarihleri arasında faili meçhul ölümler, gözaltında veya cezaevlerinde ölümler ile yargısız infaz/dur ihtarına uymama/rastgele ateş açma sonucunda meydan gelen ölümlere ilişkin verileri geçmiş yıllarla karşılaştırdığı raporunda, mevcut yasa ve düzenlemelerin iddia edildiği gibi “güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlamadığını” ortaya koyduğuna vurgu yapan Önen, “yaşam hakkı ihlalleri hâlâ toplumsal bütünlüğe yönelik en önemli tehdit olarak varlığını sürdürmektedir” dedi.
2007’de 24 kişinin benzer nedenlerle yaşamını yitirdiğini Önen, faili meçhul ölüm olaylarındaki artışa da dikkat çekti.
‘90’lara geri mi dönülüyor’
2008’in ilk 9.5 ayında tespit edilen 35 faili meçhul ölüm olayının, son sekiz yılın en yüksek rakamı olduğuna da vurgu yapan Önen, “1990’larda yaşanan olağanüstü hal dönemlerinde görülen rakamları anımsatan bu gelişme adeta ‘Türkiye 90’lara geri mi dönüyor?’ sorusunu akıllara getirmektedir” dedi.
Gözaltı ve cezaevi benzeri alıkonulma yerlerinde işkence olaylarının ve ölümlerin önlenebilmesi açısından Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’nün (OPCAT) öngördüğü şekilde insan hakları örgütleri, meslek kuruluşları ve ilgili hükümet dışı kuruluşların temsilcilerinden oluşacak bağımsız komitelere denetim yetkilerinin verilmesinin önemini dile getiren Önen, “Türkiye’nin 2005 yılında imzaladığı OPCAT’i Meclis’in henüz onaylamadığının” altını çizdi. “Gözaltında ölüm olayları, ölümleri yaratan koşullar, nedenler ve uygulamalara ilişkin kanıtların derhal bağımsız soruşturma ilkeleri çerçevesinde toplanmasını” isteyen Önen, bu doğrultuda İstanbul Protokolü’nün etkin bir şekilde uygulanmasının da önemine dikkat çekti.
Yaşam hakkı, işkence yasağı, ifade özgürlüğü dahil temel hak ve özgürlüklerin genel durumu bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, 2000-2005 yılları arasında gerçekleşen nispi iyileşmelerin etkisiyle oluşan olumlu havanın, 2005 yılından sonra gerek mevzuat değişiklikleri, gerekse de uygulama alanında görülen olumsuzluklarla birlikte tersine döndüğünü kaydeden Önen, “Bu kaygı verici değişime dikkat çekmesi bakımından en temel hak olan yaşam hakkına dair vakaları ve vaka değerlendirmelerini, alınması gereken asgari önlemleri kamuoyu ile paylaşmayı bir görev ve sorumluluk olarak değerlendiriyoruz” dedi. (Ankara/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et