16 Ekim 2008 00:00
JİN û JîN
Aktütün baskını, Türkiyeyi sarsan günler yarattı. Prof. Dr. Meryem Koray, dün Radikal gazetesinde yayınlanan yazısında artık gençlerin ölmemesi için anne-babaları, aydınları nöbete davet etti.
Meryem Korayın yazısı, insani ve vicdani duyarlılıklardan biri. Artık gençler ölürken, birilerinin sadece konuşmaya ve yazmaya, izlemeye devam etmesinin sona ermesini istiyor Koray. Savaş dışında başka bir çözüm istiyor. Birleşmiş Milletlerin yaptığı gibi, kendi içimizden bir barış gücü çıkaramaz mıyız? diye soruyor. Ölümlerden artık utanç duyduğunu vurgulayarak hiçbir grup, görüş vs. taraf olmaya gerek olmadan yalnızca ölümleri durdurma sorumluluğu taşıyan bir barış gücü için arayışını ortaya koyuyor.
Hıncal Uluç, köşesinde, genel af çıkarmadan nasıl bir çözüm olacağını sorgulayarak, somut çözüm üzerinde konuşmak gerekliliğine ilişkin isyanını açığa vuruyor.
Taraf gazetesi, Aktütün baskınına ilişkin çarpıcı belgeler yayınladı. Bu belge, genç insanların ölümlerinin ne kadar kanıksandığını ve sıradanlaştığını ortaya koydu. Askerlik yan gelip yatma yeri değil ama, sorgusuz ve sorumsuz ölümler merkezi de değil, olmamalı.
Engin Ceberin işkencede ölümü için, Adalet Bakanının sorumluluğu kabul edip özür dilemesi ve 19 kamu görevlisinin açığa alınması olumlu bir gelişme. Sözde, can güvenliğimizden, hukuk ve adaletten sorumlu devletin insana ve hukuka karşı işlediği suçlar karşısında ilk kez, böyle bir tutum ortaya kondu.
Kuşkusuz, mızrak çuvala sığmayacak, inkar edilemeyecek kadar ortadaydı. Sorumluluk kabul edilir ve özür dilenirken bir yandan da soruşturma için gizlilik kararı veriliyor ve kamuoyunun bilgisinden uzaklaştırılıyor. İnsan hakları savunucularının, demokrasi güçlerinin ilgisinin eksik edilmemesi soruşturmanın asıl güvencesi olacak, bunu da biliyoruz.
Ancak, yine de umut verici bir gelişme oldu.
İngilterede terörle mücadele bahanesiyle, gözaltı süresini 42 güne çıkarmayı hedefleyen yasa tasarısına karşı 42 aydının ortaya koyduğu tavırla, tasarı geri çekildi. Umut verici bir gelişme!
Aktütün Karakoluna baskına ilişkin bunca belge ve isyan ortada iken, genelkurmay başkanının açıklaması tam anlamıyla umut kırıcı oldu. Bugün genelkurmay başkanının belgelere karşı cevabı geldi. Belgeleri sızdıranlar ve bu bilgileri kullananlar hakkında adli işlem başlatıldığını belirten İlker Başbuğ, herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet etti! Askerler, olağanüstü hal yetkileri talep etti.
Genelkurmay başkanı, geleneksel usulle, yapılan işler hakkında soru soranları tehdit etmeyi tercih etti. Açıkça, basına da emir verdi, nerede duracağınızı bilin dedi. Genelkurmayın bir süre önce başlattığı haftalık olağan basın toplantısı girişimi, basını hizaya getirmeye yetmediğinde, İlker Başbuğ, diplomatik davranmayı bir kenara bıraktı.
Demokratik bir ülkede miyiz? Basın özgürlüğü olan bir ülkede miyiz? Genelkurmay başkanının kuvveti; kuvvetler ayrılığı ilkesi ile tanımlı demokraside, her türlü kuvvetin üstünde mi? Kışlada, Genelkurmay Başkanlığının kalın duvarları ardında olup bitenlerden sorgu sual olmaz mı? Hangi Tanrısal kuvvet, genelkurmayın hikmetinden sual etmemizi engelliyor?
Ey yetkililer, ey ölümler için emir verenler!
Ey en büyük bütçeyi askeri harcamalar için ayıran hükümet yetkilileri!
Ey sınır içi ve sınır ötesi operasyonlar için tezkere alanlar!
Ey tezkereye izin veren milletin vekilleri!
Ölümler nerede duracak ve daha kaç genç ölecek? Meryem Koray, ölümlerden artık üzüntü değil, utanç duyuyor. Siz ne zaman üzüntü duyacaksınız?
Ne zaman ölümleri, askeri başarıların bir çetelesinden ibaret değil, de insanla ilgili olduğunu hesap edeceksiniz? Ne zaman demokrasiyi benimseyeceksiniz?
Yıldız İmrek Koluaçık
Evrensel'i Takip Et