EVRENSEL’den

Gazetemiz Evrensel’in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Uğraş Vatandaş ve İmtiyaz Sahibi Ahmet Sami Belek, sadece gazeteciliğin gereklerini yerine getirmekten kaynaklı olarak birer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Konuyu 9 Ekim günü, “Basın özgürlüğüne bir darbe daha” başlıklı haberimizle duyurmuştuk.
Vatandaş ve Belek, gazetemizin 10 Aralık 2007 tarihli sayısında Çetin Diyar’ın, “‘Son Pişmanlık’ neye yarar?” başlıklı yazısıyla; Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) 6. maddesinde yer elan ‘terör örgütlerinin bildirilerini açıklamak, yayınlamak’ suçunu işledikleri iddiasıyla mahkum edildiler. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen bu kararı temyiz ettik. Dava şu anda Yargıtay’da.
Ancak gerek Başbakan Erdoğan’ın basına karşı tavrı, gerekse Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un, gazetelerde yer alan kimi haberler üzerine yaptığı açıklamalara bakıldığında, yargı organlarının önlerine gelen davalarda basın özgürlüğüne özen gösteren kararlar vermelerini zorlaştıracak kadar ağır ve kasvetli bir havanın devlete hakim olduğunu söyleyebiliriz.
Alternatif, Gelecek, Gerçek, Atılım ve Azadiya Welat gazeteleri hakkında verilen kapatma cezaları, yargının Kürt sorunuyla bağlantılı olarak özel bir hassasiyet içinde olduğunu gösteriyor. Gazetemize verilen ceza da, yazarımızın köşesinde, PKK’nin 7 maddelik ‘Demokratik Çözüm’ deklarasyonuna yer vermiş olmasından kaynaklanıyor. Bir yazarın, kendi görüşlerini ifade ederken çeşitli kişi ve kurumların o konuda neler söylemiş olduklarını da belirterek, onların üzerinden bir değerlendirme yapmasından daha doğal ne olabilir? Bu, düşünce özgürlüğünün en basit gereklerinden birisi değilse nedir? PKK’nin bir açıklaması Hürriyet ya da Milliyet gazetesinde haber olarak yer aldığında ceza konusu yapılmaz iken, Evrensel’e; bu konuda bir köşe yazısının içinde atıf yapılmış olmasına bile neden tahammül edilmemektedir? Halkı bilgilendirmek ve bir konuda görüş beyan etmekle, örgüt açıklamasına yer vererek onun propagandasını yapmak arasındaki farkı belirlemenin kriterleri son derece subjektiftir. Ve konjonktürel hassasiyetler bu kriterlerin değişkenliğini de belirlemektedir.
Gazetemize verilen bu cezada, Kürt sorununun artık sadece “terörle mücadeleye” endeksli bir terör sorunu olarak ele alınmak istenmesinin payı belirleyicidir. Eğer devletin tepesinde ve yargıda bu konuda demokratik çözüm arayışlarını “terör baskısı” altında ezmeyecek kadar açık bir kapı olsaydı, hakkımızda böyle bir mahkumiyet kararı da verilmezdi.
Türk ve Kürtlerin eşit, özgür, gönüllü birliği ve halkların kardeşliğini ilke edinen gazetemizin bu mevziden geri püskürtülmek istenmesi, çok açık ki, artık bu sorunu devlet ile PKK arasındaki bir soruna indirgemek ve onun dışındaki bütün demokratik arayış seçeneklerini devre dışında tutmak tercihinden beslenmektedir.
Gazetemizin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Uğraş Vatandaş ile İmtiyaz Sahibi Ahmet Sami Belek’e verilen bu cezanın basın özgürlüğüne indirilmiş bir darbe olduğunu görmek ve bu konuda sessiz kalmak, özgürlüklerin “güvenlik” politikaları tarafından tamamen bertaraf edilmesine teslim olmak anlamına gelmektedir.
Açıktır ki, bu aşamadan sonra, Vatandaş ve Belek ile ilgili kararın Yargıtay’da bozulması, bu konuda gösterilecek tepkinin düzeyine bağlıdır.
Bugüne kadar Türkiye’de halkın haber alma hakkı ve doğru bilgilenme hakkının gereklerini yerine getirmeye çalışan ve bunun için dik duran Evrensel, elbette ki böylesi gözdağı adımları karşısında susmayacak ve sessiz kalmayacaktır. Basın meslek örgütlerinin, emek ve demokrasi güçlerinin, okurlarımızın da bu konuda bizleri yalnız bırakmayacağını biliyoruz.
İyi haftalar.